KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

Son aşama 140. madde

Irak’ın kuzeyinde son haftalarda yaşanan kaygı verici gelişmeler sonucu IŞİD örgütü ve yandaşlarının bazı kilit kent ve kasabaları ele geçirmeleri sonucunda Kerkük, Peşmerge güçlerinin kontrolü altına girmiştir. Öte yandan Irak’ın güneyinde özellikle Divaniye bölgesinde Şii grupları arasında dün yaşanan çatışmalar Irak’ın içinde bulunduğu kaosa yeni bir boyut kazandırmıştır. Diğer taraftan Türkmeneli bölgesinin önemli kenti olan Telafer’de de Sünni Türkmen aşiretlerinin IŞİD’e karşı savaş açtığı, bölgeden aldığımız haberler arasında yer almaktadır. Bu gelişmeler devam ederken dün Batı medyasına açıklamalarda bulunan Barzani bağımsızlık tezini gündeme getirmiştir.  
Bilindiği gibi Barzani 28 Haziran’da Fatih sıfatıyla Kerkük’e girmiş ve kentin kaderiyle ilgili olarak dünya kamuoyuna yaptığı açıklamalarda; Kerkük’ün Kürdistan’ın bir parçası olduğunu, Irak Anayasası’nın 140. maddesinin kendiliğinden uygulandığını ve bu konunun artık konuşulmaya gerek kalmadığını ilan etmiştir. Barzani, Kerkük ziyaretinin ardından Erbil’e döndüğünde bölgede referanduma gidileceğini duyurmuştur. 
IŞİD’in öncülüğünde Selefiler, Nakşiler ve eski Baas kadrolarının işbirliği ile 10 Haziran’da yapılan operasyona karşılık Irak ordusu herhangi bir mukavemet göstermeden şehri terk etmiş ve Kerkük’e doğru ilerleme olasılığına karşılık Kerkük’te konuşlanan 12. Tugayın tamamı ağır silah ve cephaneyi yerinde bırakarak garnizonu çoktan terk etmişlerdir. Bu gelişmenin ardından sözde IŞİD’e karşı kentin güvenliğinin sağlanması amacıyla binlerce Peşmerge birlikleri Kerkük’e girmiştir. Musul ve Kerkük’te yaşananların hemen hemen aynısı 2003 yılında Bağdat’ın düşmesini hatırlatmaktadır. 
Bir Türkmen şehri olan Kerkük, öteden beri ekonomik özelliklerinden dolayı devletlerin odak noktası olmasının yanı sıra jeopolitik yönünün ekonomik değeri kadar önem taşıdığı görülmektedir. Bu stratejik sebeplerden dolayı Iraklı Kürtler, Kerkük’ün aidiyeti ile ilgili olarak kentin KYB’nin başkenti olduğunu ve hatta Kürdistan’ın kalbi ve Kudüs’ü olduğunu telaffuz etmekten çekinmemişlerdir. Böylece Iraklı Kürtler, küresel güçlerin şemsiyesine sığınarak, merkezi hükümet ile yapmış oldukları anlaşmaların yeterli olmadığı gerekçesi ile anayasa garantisi altında hukuksal kazanım elde etme peşindedirler.  
2003’te Irak’ın işgali sürecinde Iraklı Kürtlerin baskıları sonucunda ister 2004 yılında geçici ve ister 2005 yılında onaylanan daimi anayasada 140. madde yer almıştır. 140. madde de; ihtilaflı bölgeler kapsamında yer alan Kerkük için 31.12.2007 tarihine kadar öncelikle normalleşme, yani Kerkük’ten göçe zorlananların geri dönmesi ve uğradıkları maddi kayıplarının karşılanması, ikinci aşamada ise Kerkük’te yapılacak bir nüfus sayımı sonucunda etnik dağılım esas alınarak kentin nüfusunun tespit edilmesi ve üçüncü aşamada ise Kerkük’te referandum yapılacağı vurgulanmıştır. 
Söz konusu referandum ile Kerkük’te yaşayanların kentin Bağdat yönetimine mi yoksa KYB’ye mi bağlanmak istedikleri sorulacağı yer almaktadır. Araştırmacıların yararlanması için 140. maddenin 1970 yılından günümüze kadar tarihi gelişimini irdelemeden önce 2 hususun altını çizmekte yarar görmekteyim. 
1) Irak resmi kayıtlarına göre 2003’teki savaş öncesi 830.000 olan Kerkük şehrinin nüfusu, Kürtler tarafından illegal nüfus kaydırmaları sonucu 1 milyon 450 bin kişiye ulaşmış ve resmi kayıtlara da geçirilmiştir.
2) Kürt gruplarının yine savaş öncesi göçe zorlananların sayının 100 binler olduğu iddialarına karşılık, Birleşmiş Milletler ve Irak Türkmen Cephesi kaynaklarına göre Saddam döneminde Kerkük’ten göçe zorlanan kişi sayısının 11.800 olduğu yer almaktadır. 
Bu tablonun birinci bendine bakıldığında Kerkük’te yapılacak referandum sonuçları daha önce 30 Nisan’da yapılan seçimlerde olduğu gibi Kürtlerin lehine olacağı aşikardır. Bu gerçeklerin ışığı altında ister Türkiye’nin, ister Bağdat’taki merkezi hükümetin katkıları sonucunda referandumun miadında yapılması engellenmiş ve askıya alınmıştır. Türkiye kırmızı çizgilerinden kaynaklanan bu görüşe geride bıraktığımız yıllarda sahip çıkmaya gayret etmiş, ancak birkaç yıl önce Kuzey Iraklı Kürtlerle Türkiye arasında enerji başta olmak üzere ekonomik çıkarların devreye girmesi ile Kerkük dosyası rafa kaldırılmıştır. 
Bugün Küresel güçlerin desteği ile hareket eden IŞİD ve yandaşları, Irak’a yönelik belirli hedeflerin gerçekleştirilmesine bilinçli veya bilinçsiz olarak hizmet etmektedirler.  Bu hedeflerin başında kısa vadede140. maddeyi devreye sokarak, Türkmenlerin direnç gücünü zayıflatarak katkısız Türkmen şehri olan Telafer’i göçe zorlamak olup uzun vadede ise Türkiye’nin toprak bütünlüğünü tartışma masasına getirmektir. (Devam edecek)