KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

Rusya'nın Suriye'de kararlı duruşu (2)

Rusya'nın Suriye'deki Lazkiye ve Tarsus kentlerine yaptığı askeri yığınakların ardından Rusya jetlerinin Hama ve Humus kentleri üzerinde hava operasyonları düzenlemesi, Moskova ile ABD'yi karşı karşıya getirirken uluslararası arenada hem kavram kargaşasına hem de bölgede yeni bir denklemin oluşmasına zemin hazırlamaktadır. 

Bilindiği üzere, Suriye krizinin başladığı günden beri Rus yetkilileri her münasebette Esad'ın yanında yer aldıklarını, Esad'a alternatif olabilecek bir siyasi yapının oluşmadığını ve Suriye bölünse bile Esad'ı desteklemeye devam edeceklerini hiç de saklamamışlardır. Öte yandan Rusya, Suriye, İran ve Irak ile birlikte terör örgütü IŞİD ile karşı mücadele amacıyla biri Bağdat, diğeri Şam olmak üzere ortak kumanda ve bilgi merkezi tesis etmiştir.

Suriye'deki bu son gelişmelerin ortaya çıkmasının hemen ardından ABD Dışişleri Bakanı Kerry yaptığı ilk açıklamada "ABD'nin daha önce Esad'ın derhal görevi bırakması gerektiğine dair politikasından vaz geçtiğini,  bunun yerine Esad iktidarının aniden değil, düzenli ve kontrollü bir "GEÇİŞ SÜRECİ!"nin bir parçası olarak makul bir süre zarfında görevi bırakmasının gerekli olduğunu'' söyledi. Kerry'in ifadelerinde, bir yumuşama olmasına rağmen, nihai bir çözüm sürecinde Esad'ın yer almayacağı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda ABD Başkanı Obama'nın da BM'nin New York toplantısındaki ifadesinde çözüm için Esad'sız bir geçiş süreci hususu vurgulanmasına rağmen diğer taraftan Rusya ile işbirliğine hazır olduklarını ve hatta diğer Amerikan yetkililerince de Suriye konusunda İran ile görüşmelerde bulunabileceklerini ifade etmiştir. 

Ankara'nın durumu incelendiğinde, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'ın geçen hafta Rusya dönüşünde Suriye'deki son gelişmeler ile ilgili olarak yaptığı açıklamalarda, Esad'ın butik bir Suriye peşinde olduğunu, Suriye krizinin çözümü için düşünülen "GEÇİŞ SÜRECİ" ne Esad'ın dahil edilebileceği şeklindeki ifadesi hakkında gözlemciler tarafından farklı yorumlar yapılırken eş zamanlı olarak New York'ta bulunan Başbakan Davutoğlu ise bir basın toplantısında sorulan bir soruya Erdoğan'ın ifadesinin tersine, geçiş sürecinde Esad'ın kesinlikle yer almayacağını belirtmiştir. Ancak Davutoğlu daha sonraki açıklamalarında ''Krizin çözümü ile ilgili olarak bizim ve Obama'nın vurguladığı gibi Esad'ın gidişini sağlayacak formülün kontrollü geçiş süreci olduğunu'' ifade etmiştir. Görünürde yapılan farklı ve çelişkili açıklamaların etkileri incelendiğinde ABD'nin her ne kadar Esad konusunda ana fikri değişmemekle birlikte ancak nabza göre şerbet veren ve ince ayar diplomatik ifadelerin kullanılmasından ve Rusya'nın kararlı tavırlarından kaynaklandığı kanısındayım. Netice itibarı ile Suriye'deki iç savaşın ağır yükünü Türkiye taşımaktadır ve Türk ekonomisine ağır bir faturaya mal olmuştur. Dile kolay halen 10 milyar dolarlık faturanın yanı sıra yarattığı ve yaratacağı sosyal sorunların uzun vadeli sonuçları da göz ardı edilmemelidir.

Hesap tutmadı. Ne Esad gitti ne de Emevi Camii'nde namaz kılındı. Ortada bilerek ya da bilmeyerek kavram kargaşası ve farklı diplomasi girişimleri mevcuttur. Fransa Suriye'de Ankara'nın ortaya attığı uçuşa yasak bölge fikrine yeşil ışık yakarken, Almanya'dan "RET" yanıtı alındı. Beyaz Saray'dan yapılan açıklamalarda ise güvenli bölge konusunda ABD'nin fikrinin değişmediği vurgulanmaktadır. Amerikalılara göre, Rus uçaklarının hedef aldığı Humus ve Hama çevresinde IŞİD'den çok Özgür Suriye Ordusu bulunduğu belirtilirken,   Ruslar ise Esad'a muhalif olan herkesi terörist olarak görmektedirler. Ayrıca bazılarınca özerklik yerine uluslararası hukukta yeri olmayan ve ticari anlamda kullanılan ''butik'' kavramı, bir yerde devletçikleri kabul etmek anlamına gelmektedir. Türkiye'nin arzuladığı güvenli bölge yerine ise yine uluslararası hukukta yeri olmayan temiz bölge ifadesi kullanılmaktadır.

ABD'nin PKK uzantısı PYG-PYD terör örgütlerini müttefiki olarak görmesi ve Türkmenlerin yoğunlukta bulunduğu Cerablus'un Kürt koridoruna katılması için dayatılan senaryolar ve Rus saldırıları ile de Hama'da bulunan yaklaşık yüzbinlerce Türkmenin yerlerinden tehcir edilmeleri için bir zemin hazırlanmasıdır.

Bunların hepsi yan yana konulduğunda Türkiye'nin zor bir süreçten geçtiğini, büyük bir oyun ile karşı karşıya kaldığını ve Suriye'de uygulanan politikaların dikkatli bir şekilde gözden geçirilmesi önem arz etmektedir.

Tezgah ve amaç bellidir. Türkiye için en ideal çözüm; bölgede özellikle Cerablus'ta güvenli bölgenin oluşturulması ve sınırlarımız içerisindeki ve batının korkulu rüyası haline gelen Suriyeli mültecilerin bir an evvel kendi topraklarında varlıklarını sürdürmelerinin sağlanması ve gerekirse de bazı batılı ülkelerin de dile getirdiği gibi Esad ile diyalog kurulmasıdır.

 

cuneyt.mengu@mercanonline.com