Güneydoğumuzdaki durum her yönüyle ortadadır. Farklı yorumlara, üstü kapalı açıklamalara gerek yok. Hali hazırda Türkiye Cumhuriyeti'nin güvenlik güçleri ile küresel güçler arasında resmen adı konulmamış bir savaş cereyan etmektedir. Ne yazık ki Ankara şu ana kadar bilinen savaş kurallarını hakkıyla uygulamamaktadır.
Konu; kim ne derse dersin ulusal ve uluslararası bazda, herkes ne istediğini gayet iyi biliyor, ortada aldatmacalar, kandırmalar, zaman kazanma ve birilerine verilen vaatleri yerine getirme meselesidir.
Üç yıllık süre zarfında çözüm süreci adı altında toplumun büyük bir bölümü oyalandı ve uyutuldu. 7 Haziran seçimlerinin hemen ardından küresel güçlerin maşa olarak kullandıkları KCK'nın uzantısı olan kanlı terör örgütü PKK, eli kolu bağlı TSK ve diğer güvenlik güçlerine karşı sistematik bir şekilde hazırlanmış saldırı planlarını kalleşçe ve insafsızca uygulamaktadır. Dağlıca ve Iğdır katliamları hiç de unutulacak gibi değil. Ülkemizin istihbaratı ve güvenlik güçlerinin bu kadar aciz olmamaları gerekir.
Yanlış anlaşılmadıysa Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı Sn. Erdoğan'ın 7 Eylül 2015 tarihindeki TV konuşmasında yaptığı açıklama fevkalade önemlidir: "Çözüm sürecini bunlar adeta Güneydoğu'da, kısmen Doğu'da kendileri için silah stoklama süreci olarak değerlendirdiler. Çok ciddi bir silah stoklaması yaptılar. Burada bu süreç içinde güvenlik güçlerimiz tabii herhangi bir çatışmaya girmeyelim dediler." Öte yandan PKK ve yandaşlarının çözüm sürecinde 80.000 adet silah stokladıkları bazı gözlemciler tarafından iddia edilmektedir. Bu da durumun ne kadar vahim olduğunun göstergesidir.
Yukarıda adı geçen "bunlar" yalnız PKK mı yoksa adı konulmamış karanlık güçler mi? Ayrıca PKK'nın bu süre zarfında silah ve mühimmat stoklaması ve devletin ilgili kurumlarının da bu hareketleri uzaktan seyretmesi ise düşündürücüdür.
Bizce bu meselenin iç yüzünün çıkış yolu PKK'nın şehirlerde alan hakimiyeti kurmak için örgütlenmesidir. Nitekim Suriye'nin kuzeyinde koridor adı altında uygulanan plan gerçekleşmiştir. Batılıların kafasında sadece Türkiye Cumhuriyeti değil Irak, Suriye ve İran'da da KCK hareketini örgütlemek ve Pankürdizm'i (Büyük Kürdistan) meydana getirmek için uzun yıllardan beri çalışmalar yapılmaktadır.
İmralı'dakinden ses yok!
Ortada karmaşık bir denklem; İmralı'nın hiç sesi çıkmıyor, Kandil aldığı talimatları harfiyen uyguluyor, HDP ise eline aldığı saz ile Türk kamuoyunu kandırmak için ayrı tellerden çalıyor, Batı ise Ankara'ya çözüm sürecine dönün diyor. Bir yol ayrımında olan Ankara sanki yeni pazarlık süreci içindedir.
Cizre Belediye Başkanı'nın İngiliz TV muhabirlerine verdiği demeçte "Cizre'de Türkiye'ye karşı iç savaş başlattık" açıklaması kimin ne istediğini açıkça ifade etmektedir. Aslında bu beyanat Batı'ya imdat çağrısıdır. Belediye başkanı hakkında bu beyanatından dolayı herhangi bir soruşturma başlatılıp başlatılmadığını bilmemekteyim. Ancak sözde ilan edilen bu iç savaş ile birbirinden değerli 20-25 yaşlarındaki yavrularımızın onurlu bir dövüşle değil kalleşçe ve sinsice tuzaklarla şehit edildiklerinin farkında mıdır? Bahsettiği iç savaş bu mudur?
Birkaç gün önceye kadar savunma durumunda olan güvenlik güçlerimizin tamamen yetkili kılınması elbette sevindiricidir. Bu bağlamda yabancı medyada yayımlanan haberlere göre PKK örgütü sıkışmış bir durumda olup, almış oldukları her türlü lojistik desteğe rağmen kaçmak için delik arıyorlar.
Kardeşten anlamlı mesaj
Bundan sonra orantılı-orantısız güç tartışmaları da başlayacaktır. Ancak şehitlerimizin kanlarının yerde kalmayacağı da unutulmamalıdır. Bizce bu savaş kurallarına göre uygulanmalı, TSK istediği yerde sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı ilan edebilmeli, şüpheli ev ve iş yerlerini arayabilmeli, stok edildiği ifade edilen her türlü silah araç ve gereçleri ortaya çıkarılıp imha edilmeli ve son militan da topraklarımızı terk edinceye kadar harekat sürmelidir.
Bunlara ek olarak çözüm üretebilme kapsamında devletin kararlı duruşu ile birlikte dış politika tamamen gözden geçirilerek bölge ülkeleri olan Irak, İran ve Suriye ile iş birliği yapılması bir zorunluluktur. PKK 1990'lı yıllardan sonra birkaç defa bitirilme aşamasına gelmişse de stratejik manevralara basiretsiz kalınmış ve bunun en bariz örneği Oslo görüşmeleri arifesinde yaşanmıştır. Terörün tamamen bitmesi için Türkiye Cumhuriyeti bayrağı altında yaşamayı arzu eden Kürt kökenli değerli yazarlarımız, STK'lar başta olmak üzere vatandaşlarımızın da sağduyulu bir tavır içinde olmaları elzemdir.
Yüreğimizi yakan Dağlıca, Iğdır ve diğer şehirlerde şehit düşen kahraman güvenlik güçlerimize Allah'tan, rahmet ailelerine ve milletimize başsağlığı yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Bu vesileyle Kardeş Azerbaycan Cumhuriyeti'nin üç günlük yas ilan etmesi kadirşinaslık açısından Türk milletine ve dünya kamuoyuna çok önemli ve kayda değer bir mesaj ve duruştur.