KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

KONUK KALEM / Dr. Cüneyt Mengü

Patriot hamlesi bir uyarı mı?

Düğmeye basılmış ve karanlık güçler devrede, Türkiye bir kaos ortamına sürüklenmek istenmektedir. Türkiye, içinde bulunduğu hükümet krizinin yanı sıra terör örgütü PKK'nın kalleşçe saldırıları karşısında sıkıntılı günler içerisinde olmasına karşılık, üyesi olduğu NATO'daki müttefikleri de neredeyse yan çizmeye çalışıyorlar.

İki hafta kadar önce IŞİD mücadelesi ile ilgili olarak Türkiye'nin ana müttefiki olan ABD ile yapılan görüşmelerde Türkiye-Suriye sınır hattında "Güvenli Bölge" oluşturması ile ilgili olarak hem Ankara'nın tezleri devre dışı bırakıldı ve hem de İncirlik Üssü gibi tesisler ABD'nin kullanımına terk edildi.

Türkiye'yi yine yalnızlığa itme politikaları kapsamında ABD, Almanya ve Hollanda gibi NATO üyesi müttefikler, Türkiye üzerinden tehlikelerin ortadan kalktığı gerekçesiyle Patriotları, askerleri, muhtelif dinleme sistemleri ve diğer silahları geri çekeceklerini duyurdular.

İleri sürülen gerekçelerin ne kadar doğru olup olmadığı ortadadır. Hali hazırda Türkiye'nin maruz kaldığı tehlikeler Patriot anlaşmalarının yapıldığı 2013'ten hiç farklı olmadığı gibi daha da fazladır. Durumun vahameti, Rusya'nın birkaç gün önce Suriye'ye en son teknolojik özelliklere sahip savaş uçaklarının teslim edilmesi ve İran'a uzun menzilli S-300 füzelerini satması, ileri sürülen gerekçelerle bağdaşıp bağdaşmadığı da akıllarda daha fazla soru işareti bırakmaktadır.

Patriotların Türkiye topraklarından geri çekilmesi ile ilgili olarak bazı gözlemciler tarafından farklı değerlendirmeler yapılmaktadır. Bazılarına göre Türkiye'nin Selefilerle hatta IŞİD'le iş birliği içerisinde olduğu iddiası gündeme getirilirken, bir diğerine göre ise Türkiye'nin Çin ve Rusya ile yapacağı nükleer füze ve uzay teknolojilerine yönelik bazı projelerin engellenmesi için yapılan bir uyarı niteliğinde olduğu ifade edilmektedir.

Bize göre yürürlükte olan stratejinin amaçları tamamen başkadır. Halihazırda TSK'nın kanlı terör örgütü PKK'ya yapmış olduğu mücadelenin durdurulması yönünde özellikle müttefik ülkeler tarafından girişimler devam etmekte, diğer taraftan Türkiye'den üstü kapalı veya açık olarak PKK ile masaya oturması talep edilmektedir. Suriye'nin kuzeyinde Kürt koridorunun kurulması da bu amaçların içinde yer almaktadır.

Patriot konusuna gelince Türkiye iç savaşın yaşandığı Suriye'den gelebilecek olası füze ve hava saldırısı tehditlerine karşı savunma amacıyla 21 Kasım 2012 tarihinde NATO'dan Patriot Füze Savunma Sistemleri'ni resmi yolla talep etmiştir. Bunun üzerine ABD Gaziantep'te, Almanya Kahramanmaraş'ta ve Hollanda ise Adana'da ikişer adet Patriot Füze Savunma Sistemi bataryasını yerleştirmiştir. Antlaşmaya göre her ne kadar bu sürecin her aşaması ülkemizin kontrolünde ve askeri makamlarımızın nezaretinde sürdürülmesi yer aldıysa da ancak NATO Genel Sekreteri Rasmussen yaptığı açıklamada füzelerin komutasının NATO'nun komuta kontrol sisteminde olacağı yer almıştır.  

Bunun için olup bitenlerin yeterince ayrıntılı bir şekilde tartışılmaması, komuta yönteminin ne denli faydalı olacağı hususunun gerekli şekilde mercek altına alınmaması ve Patriotların konuşlandırılmasının Türkiye'ye maliyeti ve Türk subaylarının Patriotların kullanımında ne derecede söz sahibi olduğunun bilinmemesi ise düşündürücüdür.

Türkiye'nin bugünkü hükümetinin İslami ve Sünni reflekslerle hareket ettiği, radikal İslami grupları desteklediği şeklindeki yaygınlaşan haberler batıda ve Orta Doğu'da farklı kanaatler yaratmaktadır.

Bazı askeri uzmanlara göre her ne kadar Ankara hükümeti ve NATO tarafından söz konusu füzelerin Suriye'ye karşı bir uçuşa yasak bölge ya da taarruzi amaçlı olarak kullanılmayacağı söylense de yerleştirilen Patriotlar orta ve uzun menzilli olduklarından hem füze hem de hava araçlarına karşı kullanılma kabiliyetlerine sahip olduğu da manidardır. Bu cümleden hareketle iki hafta kadar önce Ankara'nın ABD ile yaptığı görüşmelerde Ankara'nın talepleri arasında yer alan uçuşa yasak veya güvenli bölge talepleri böyle bir imkanın bulunmasına rağmen reddedilmiştir. Güvenli Bölge yerine Temiz Bölge kavramı ortaya atılmıştır.

Netice itibariyle 7 Haziran 2015 tarihinden günümüze kadar Ankara Hükümeti seçim sonuçlarına odaklandığı için ne Türkiye-Suriye sınır hattında güvenli bölge ne de Patriotların geri çekilmesiyle ilgili olarak müttefiki ABD ve NATO nezdinde gerekli girişimlerin yapılamadığı kanaatindeyim.