Üst düzey Türkmen şahsiyetlerden oluşan bir heyet, Irakta yaşayan Türkmenlerin içinde bulundukları kritik ve dramatik durum ile birlikte sorunlarını görüşmek amacıyla 2 Şubat 2015 tarihinde Irak Cumhurbaşkanı Muhammed Fuad Masum’u Bağdat’ta Cumhurbaşkanlığı sarayında ziyaret etti.
Toplantıya Irak İnsan Hakları Bakanı Muhammet Mehdi El Bayati, İmar ve İskan Bakanı Yardımcısı Yılmaz Şahbaz, Irak’ta geçmişte biri iskan ve diğeri gençlik olmak üzere iki dönem bakanlık görevini üstlenen Jasim Muhammed Cafer, Türkmen kökenli milletvekillerinden Niyazi Mimaroğlu, Müdrike Ahmet, Fevzi Ekrem Terzioğlu, Genel Müfettiş Muhammed Sabır ve Türkmeneli Stratejik Araştırma ve Düşünce Merkezi Başkanı sıfatımla ben katıldım. Toplantıda ayrıca Irak Cumhurbaşkanlığı başdanışmanı Dr. Turan Müftüoğlu da hazır bulundu. Toplantıya davet edilen ITC başkanı ve milletvekili Erşat Salihi ise söz konusu toplantıya iştirak edemedi.
Basına kapalı olarak yapılan toplantıda; Türkmenlerin Türkmen Hakları Kanunu başta olmak üzere Tuz ve Telafer’in vilayet edilmesi, göçmenlerin durumu ve geleceği, 2015 bütçesinin ve bürokrasisinin Türkmenler açısından eksikliği, Türkmenlerin Irak’ın üçüncü ve Kürt bölgesinin ikinci unsuru olmalarına rağmen göz ardı edilmeleri, Irak’ın siyasi denkleminin dışında tutulmaları vb. tüm sorunlar Türkmen heyeti üyeleri tarafından açık ve net bir şekilde dile getirildi. Irak Cumhurbaşkanı Masum ise gündeme getirilen sorun ve taleplerin en kısa süre içinde ele alınacağını ve çözüm arayışları içinde bulunacaklarını ifade etti.
Bilindiği gibi, Kerkük meselesi başta olmak üzere, Türkmeneli bölgesinin sorunları ve içinde bulunduğu zorluklar yıllardır yazılıp çizilmektedir. Bu hususta şikâyet ve eleştirilerin haddi hesabı yoktur. Zira kurumlar arasında ve hatta tek bir kurum içinde bile söylem birliği olmadığı gibi hiçbir alanda yeterli derecede üretim yapılmadığı da görülmektedir.
Irak’ın hemen hemen 1/3’ü, küresel gücün yarattığı IŞİD’in kontrolü altındadır. Türkmenler bu operasyondan en fazla zarar gören toplulukların başında gelmektedir. Tarafımıza ulaşan bilgilere göre yalnızca katkısız Türkmen şehri Telafer ile Musul’un bazı Türkmen köylerinden göç eden Türkmenlerin sayıları 300 binin üzerindedir. Bu rakama diğer Türkmen bölgelerinden göç edenler de eklendiğinde sayının 400 bini aşacağı ihtimal dahilindedir.
Her şey bir kenara bırakıldığında hali hazırda Türkmenler 2 ana sorun ile karşı karşıyadır. İlki; Türkmen göçmenlerin durumu ve geleceği, ikincisi ise Türkmenlerin güvenliğidir. Bu dramatik durumun ilk yansıması, Türkmen coğrafyası olarak bilinen bölgenin tehdit altında kalarak yok olmaya yüz tutmasıdır.
Biz Türkmenlerin ise ne atıl durumda olan Türkmen Meclisi’nin yeniden kurulması ne de göçmenlerin içinde bulunduğu açmazdan kurtulmaları için siyasi yönden çözüm arayışında olmadıkları görülmektedir. Türkmenlerin güvenlik meseleleri ile özerk bölge meseleleri gibi konulardaki çalışmaların eksikliği ITC’nin dağınık durumda olmasından kaynaklanmaktadır.
IŞİD’e karşı oluşturulmakta olan Türkmen silahlı gücü ile ilgili olarak ileri sürülen çekinceler bertaraf edilmeli ve hatta farklı noktalar tespit edilmelidir. Hali hazırda Türkmenlerin güvenli bölge ihtiyacının yanı sıra göçe zorlanan Türkmenlerin farklı bölgelerde bulunmaları ileride farklı sorunların meydana gelmesine sebep olacaktır.
Mevcut dramatik durumun insani boyutunun yanı sıra siyasi ve sosyolojik boyutu, Türkmen varlığının geleceği açısından önem arz etmektedir. Bu itibarla Türkmenler için 1991’de kuzeyde olduğu gibi ister kuzeyde Telafer-Musul bölgesinde, isterse Kerkük’ün batısında Tazehurmatu’dan başlayarak “Hemrin Dağları”nın ötesine kadar olan bölgede göçmenler için hem güvenli bölge hem de en az 50.000 konutluk projenin devreye girmesi gündeme alınmalıdır. Bu proje ile ilgili olarak BM kurumları başta olmak üzere tüm dünyada bulunan sivil toplum örgütlerinin de destekleri alınarak, Türkmen kuruluşlarınca Bağdat’ta yapılması gerekli olan toplantının akabinde bir an önce çalışmaların başlatılması gerekmektedir.
Allah Türkmenlerin yardımcısı olsun.