Birkaç gün önce Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş vefatının 3. Yıl dönümü münasebetiyle Lefkoşa’daki kabri başında anıldı. Türk milliyetçisi, Kıbrıs sevdalısı bilge adam Denktaş’ı saygıyla anarken Kıbrıs Türkleri ile Kerkük meselesi arasında birtakım benzerliklerin yanı sıra bir anımızdan da söz etmek isterim.
1980’li yıllarda Saddam’ın Türkmenler üzerindeki baskıları had safhadaydı. BAAS rejimi tarafından uygulanan politikalar sonucunda acımasız işkencelere tabi tutulan dört kahraman liderimiz idam edildi. Türkmenlere ait kültürel ve sosyal tesisler el değiştirdi veya kapatıldı. Bu dönemlerde ayrıca ekonomik özgürlükler tamamen kısıtlandı ve bunların akabinde tutuklamalar, sürgünler ve göçe zorlamalar olağan hale geldi. Saddam’a muhalif olan veya rejimin muhalif listesinde kendisini gören her vatandaş Irak’ı terk etmiştir. Bende onlardan birisiyim. Irak’ı terk edenler istihbarat takibindeydi. Öyle ki Kerkük’ten turistik amaçla İstanbul’a gelen Türkmenler, Irak Türkleri Kültür ve Yardımlaşma Derneği (ITKY) Başkanlığı görevim nedeniyle, çalıştığım işyerinin bile yanından geçmeye çekiniyorlardı.
Biz Kerküklü Türkmenler olarak Sayın Denktaş’ın tecrübelerinden yararlanmak amacıyla 1985 yılında ITKY temsilen bir heyetle KKTC’ni ziyaret ettik. Bu ziyarette bazı Bakanlar ve Meclis Başkanıyla görüşmelerimizden sonra, KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Denktaş bizi evinde kabul etmiştir. Sayın Denktaş’la ilk tanışmam bu vesile ile oldu. Heyette sonraki dönemlerde derneğimizde başkanlık görevini üstlenen Prof. Dr. Suphi Saatçi, Gazeteci Kemal Beyatlı ve Dr. Fuat Türkmen bulunmaktaydı.
Kabulde Sayın Denktaş kısaca Kıbrıs’ı anlattıktan sonra yolumuzun çok zahmetli ve zor olduğunu, sabır gerektirdiğini, Türkiyesiz hiç bir yere varılamayacağını ve en önemli başarının ise Türkiye’nin tam desteğini arkanıza almakla mümkün olabileceğini belirtmiş ve KKTC’nin kapılarının Türkmen mültecilere her zaman açık olduğunu samimiyetle ifade etmiştir.
Uluslararası konjonktürü ve batı zihniyetini çok iyi bilen, bilge dava adamı Sayın Denktaş, zaman zaman Ankara’ya rağmen siyaset yapmış ve bazen de Ankara’nın isteklerini kerhen uygulamıştır. İnançlı ve kararlı olduğu için hep Kıbrıs Davasının yanında olmuştur. Ne yazık ki Denktaş’ın görüşlerinin doğruluğu hep geç anlaşılmıştır. Türkiye’nin AB’ye girmesine KKTC’nin kesinlikle engel olmadığı, 2004 yılında BM tarafından çözüm önerisi olarak öne sürülen Annan Planı’nın referanduma sunulmasından sonra anlaşıldı ve daha sonra bu tablo daha da net görüldü.
Bizim meselemize yani Türkmen meselesine gelince; yazının başında Kıbrıs ile bir benzerlikten söz ettim. Her iki meselede de insan hakları ihlalleri söz konusudur. Kıbrıs ile Türkmeneli bölgesi arasındaki ana benzerlik Türkiye’nin desteği ve duruşudur. Her ikisi de Lozan Anlaşmasının 16. Maddesinin kapsamı dâhilindedir. Yalnız aradaki tek fark birinde garantör oluşu, diğerinde ise Lozan ve akabinde Ankara anlaşmalarına göre statüsünün değişmemesidir. Diğer bir ifade ile birinde garantör olması sebebiyle direk olarak, diğerinde ise ancak diplomatik yolları kullanarak meseleye müdahale edebilmektedir. Her iki meselede de, bazı maksatlı iddiaların tersine, uygulanan politikalardan Türkiye’nin o topraklarda kesinlikle gözü olmadığı anlaşılmaktadır. Her iki sorunun çözümü için Türkiye’nin desteğine ihtiyaç vardır.
Türkmen meselesine daha objektif olarak bakıldığında, Türkiye’nin Irak’ın ister merkezi hükümet ile ister Bölgesel Yönetim ile olan ilişkilerinde Kıbrıs Türkleri gibi Türkmenler hiç engel olmamış ve olmayacaktır. Türkiye’nin Irak’la ilgili müzakereci rolüne söylenecek bir şey yok, ancak kimin ne istediği ortadadır. Ancak Türkmenlerin hak ve hukukunun korunması gerekmektedir. Son altı ay içerisinde IŞİD saldırıları sonucu yüz binlerce Türkmen yerinden ve yurdundan olmakta, Türkmeneli coğrafyası yok olmak üzeredir. Irak’ın geleceği ile ilgili bir dizi senaryodan söz edilmektedir. Ancak bu senaryolarda Türkmenlere hak ettikleri yer verilmeli, mutlaka çözüm arayışları için bir an önce çalışmalar başlatılmalıdır. Bunun içindir ki öteden beri Kurultay ve Platformdan söz etmekteyiz. Tekrar Kahraman ve Mücahit Denktaş’a Allah’tan rahmet diliyorum. Ruhu şad ve Türk Milleti’nin başı sağ olsun.