10 Haziran 2014 tarihinde IŞİD’in öncülüğünde başlatılan ve halen devam etmekte olan insanlık dışı operasyonun yarattığı kaygı verici gelişmeler Irak siyasi tarihinin en büyük kırılma noktasıdır. Bu tarihten sonra Irak’la ilgili yapılacak analizler, 10 Haziran öncesi veya sonrası diye ifade edilecektir.
30 Nisan tarihinde yapılan seçim sonuçlarına göre El Maliki başkanlığındaki Kanun Devlet Koalisyonu, meclisin 328 sandalyesinin 93’ünü kazanarak seçimden birinci çıkmayı başarmıştır. Ancak Irak yasalarına göre hükümet kurabilmek için parlamentonun mutlak çoğunluğunu gerektiren 165 milletvekilinin onayının alınması gerekmektedir. İki dönem başkanlık görevini üstlenen El Maliki, özellikle şahsına karşı yaklaşık 150 milletvekilinden oluşan Şii, Arap, Kürt gruplarının itirazlarına rağmen, bir hayli zorlanacağını bilmesine rağmen, üçüncü dönemde hükümeti teşkil etme hususunda uzun bir süre ısrarcı olmuştur.
10 Haziran tarihinde Irak’ın ikinci büyük şehri olan Musul’un düşmesi ve ayrıca Kerbela, Necef ve Bağdat’ın IŞİD’in hedefleri içinde yer alması nedenleriyle Şii gruplar arasındaki tedirginlik zirveye tırmanmıştır. Bu tedirginlik sonucunda Şii gruplar arasında ittifaklar oluşmuş ve Bağdat’ı savunma stratejileri üzerinde düşünmeye başlamışlardır. Daha sonra Sincar’ın düşmesiyle El Maliki üçüncü dönem başbakanlık görevini üstlenme konusundan tamamen vazgeçti ve 11 Ağustos’ta Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum kabineyi kurma görevini şu anki şartlar dahilinde özellikle Şii grupların itirazı olmadan El Maliki yerine aynı partiye mensup Hayder El Abadi’ye resmen teklif etmiştir.
Kürt gruplara gelince, 10 Haziran’da Musul’un düşmesiyle Kürt grupları da 2003 yılında olduğu gibi bir oldubitti ile hiç silah kullanmadan Kerkük’ü ele geçirdiler. Peşmergeler aynen IŞİD’in Musul’da uyguladığı gibi Kerkük’teki Irak ordusuna ait silah, mühimmat ve cephaneyi de zapt ettiler. Bu arada cereyan eden gelişmelerden yararlanan Kürt grupları Cumhurbaşkanlığı makamına da sorunsuz sahip olmayı başardılar.
IŞİD’in Kürt bölgesinin yönetiminin kontrolünde olan ve Kürtler için stratejik öneme sahip olan Sincar kentini ele geçirdiklerinde Musul’da olduğu gibi bu sefer Irak ordusu değil peşmerge güçleri mukavemet göstermeden silahlarını bırakıp kaçtılar ve bu defa IŞİD, peşmergeye ait cephaneyi ele geçirdi. Bu gelişmenin ardından Erbil ve Bağdat IŞİD’in hedefleri arasında yer almaya başlamış ve IŞİD güçlerinin Erbil şehrine 40 km yakın bir yerde konuşlanması Erbil’de yaşayan halk arasında bir hayli tedirginlik yaratmış ve Erbil’de yaşayanların aynen Musul ile Telafer’de olduğu üzere kenti terk etmeye hazırlandıkları haberleri gelmiştir. Bu durumdan hayli tedirgin olan Erbil’deki Kürt Bölgesel Yönetimi, ABD başta olmak üzere Batı dünyasının dikkatlerini çekerek yardım talebinde bulundular.
Bu gelişmelerin ardından IŞİD’in özellikle Erbil ve Bağdat’a yönelik saldırılarının önlenmesi için ABD Başkanı Obama’nın direktifleriyle bölgeye havadan yapılan nokta operasyonları sonucunda öncelikle Bağdat ve Erbil’in güvenliği sağlanmıştır. Hali hazırda Sincar, Türkmen şehri Telafer, Musul, Salahaddin, Tikrit yine Türkmen beldesi Amirli, IŞİD’in kontrolü altındadırlar. Kuzey Irak Bölgesinde KDP, PKK, PYD ve KYB gruplarının birleşmelerine rağmen yaklaşık 10.000 militandan oluşan IŞİD’e mukavemet gösterememeleri ise düşündürücüdür. Öte yandan Kürtlerin Irak ordusu ile IŞİD’e karşı yapmış olduğu müşterek hareketlerin de yeterli olmadığı görülmektedir. Her ne kadar Musul barajının Irak ordusu tarafından alındığı bildirilse de aslında bunun ABD uçaklarının nokta operasyonu ile gerçekleştiği çeşitli haber ajansları tarafından bildirilmektedir.
Netice itibariyle Amerika ister merkezi hükümete ve ister Kürt bölgesel yönetimine, ABD olmadan kendilerini savunma gücüne sahip olmadıklarını ortaya koymuştur. Diğer taraftan bu gelişmeler de Türkiye’nin arka bahçesindeki kapının anahtarının yine küresel güçlerin elinde olduğunu göstermiştir.
IŞİD’in Sincar’ı ele geçirmesinin ardından kentten kaçan binlerce Yezidi ve Türkmen, sığındıkları Sincar dağında mahsur kalınca sular duruldu, dünya ayağa kalktı ve sanki her şeyin Yezidilere yönelik cereyan ettiği imajı yaratıldı. Tabii ki Sincar’da yaşayan Yezidilerin de yaşamlarını idame ettirmelerini sağlamak bir insanlık görevidir. Ancak buna benzer daha ciddi dramatik durumlar Türkmeneli bölgesinde iki aydan fazla süredir yaşanmakta olduğu, Türkmenler göçe zorlandıkları ve halen Amirli beldesinin IŞİD tarafından kuşatılmış olduğundan maalesef hiç kimse söz etmemektedir. Bu ses getirmenin nedeni Sincar’ın Kürtler için stratejik öneme sahip olması olabilir mi? IŞİD operasyonlarının Iraklı Kürtlere yarayıp yaramadığını zaman gösterecektir.