Kontrolsüz gücün zalimleştirme tarihi
Namı da "deli" olduğundan, biz millet olarak, misal önüne çıkan öküz arabasına kızıp halka arabayı yasaklayan, üfürükçüye giderken yolda araba gördü diye veziriazamını boğdurtan, sarayını kedilere kadar samur giysilerle donatan ve bunun için halktan samur vergisi alan, tamamen mücevher işli bir saltanat kayığı yaptırabilmek için ek vergi toplamaya kalkan Sultan İbrahim ve emsallerinden aşinayız aslında "kontrolsüz gücün" nelere yol açabileceğine...
Ama hani olur da kendi tarihine konduramayanlar olursa dünyanın farklı noktalarından "güç zehirlenmesi" sonucu zalimleşen yöneticileri anımsatalım bugün onlara da.
"KORKUNÇ" İVAN
Rusya'nın soylu ailelerini hakimiyeti karşısında tehdit gören Rus Çarı VI. -namı diğer "korkunç"- İvan ülkede sözü geçen Federov'un topraklarını yağmalattı. Adamları halkı içeri doldurup evleri barut fıçılarıyla ateşe verirken İvan, parçalanmış insan bedenlerinin havaya savruluşunu zevkle izliyordu.
1569'da Litvanyalılar Rus bölgelerine saldırmaya başlayınca Novgorod'daki soyluların ihanet edeceğini düşündü ve ordusuna 36 bin kişiyi katlettirdi. İki katı insan açlık ve hastalıktan ölürken, 2 binden fazla insanı da donmaları için bağlayıp buz tutmuş nehre attırdı.
Oğlunun karısını sarayda giydiği kıyafetler yüzünden çocuğunu düşürene kadar döven İvan, bunun hesabını soran oğlunu da kraliyet asasıyla öldürmüştü!
OĞLUNA BİLE İŞKENCE YAPTI
Fas Kralı İsmail İbn Şerif'in en büyük tutkusu inşaatlardı. Savurganca yaptırdığı inşaatları yerinde denetleyen İsmail işten kaytardığını gördüğü köleleri ya vuruyor ya da boyunları kırılana kadar dövüyordu. Bir Berberi isyanı sonrası 12 bin kadın, çocuk ve erkek kellesini başkente getirtip sergilemişti. Gaddarlığının sonu yoktu; kendisine karşı ayaklanan oğlunun bir el ve ayağını kestirip kaynayan ziftle dağlamıştı.
GERÇEK BİR "SADO"
Kore kralı Yoengjo, dengesiz oğlu Sado'yu veliaht prens ilan etmişti. Sado'nun bir hadımın kafasını kesip saraydakilerin üzerine atmasıyla başlayan olaylar giderek daha önü alınamaz hale geliyordu.
Sado için her sabah yirmi otuz kıyafet hazırlanıyor, bunlardan birkaçını ruhlara adak olarak yaktıktan sonra bir tanesini giyiyordu. Kıyafetlerin sunum şeklini beğenmezse hizmetçileri öldürüyordu. Sado sokağa çıktığında yolları tamamen boşalttırıyor, birini gördüğü takdirde giysilerini çıkarıp yakıyordu. Tebdili kıyafet geziyor, gezginlerle partiler veriyor ve çağırdığı falcıların kehanetlerini beğenmezse onları da öldürüyordu.
BİR YILDA ÜLKEYİ KURUTTU
1800'lerde dünyanın en güçlü ordularından birini kuran Zulu Kralı Shaka, "reformcu ve başarılı bir önder" olarak tanınmış, çok sevilmişti. Ancak, 1827'de annesi Nandi'nin ölümüyle her şey değişti. Annesine çok bağlı olan Kral Shaka, ülkede bir yıllık yas ilan etti. Bu süre boyunca tarlalar işlenmeyecek, ineklerin sütü yere dökülecekti. Cinsel ilişki yasaklandı. Hamile kaldığı anlaşılan kadınlar kocalarıyla birlikte idam edildi. Güçlenen bir refah ülkesi olma yolundaki Zulu'da, Shaka'nın bunalıma girmesinden sonra neredeyse açlığa mahkûm edilen halk yaşayamaz hale geldi.
İHANET ŞÜPHESİ DELİRTTİ
Afrika'nın neredeyse tamamını ele geçiren sömürgecilere karşı ülkesinin bağımsızlığını korumayı başaran Madagaskar Kralı Radama'nın ölümünün ardından tahta geçen ve on iki kumasından biri olan Ranavalona, kraliçe ilan edilip yerini sağlama aldıktan sonra zalimleşti. Ülkede işkencenin her şekli olağan hale gelmişti. Kuşkuları korkularını artırdıkça, Ranalova'nın yöntemleri daha da sertleşiyordu. Bir müddet sonra herkesin "vatan haini" olduğundan şüphelenir hale geldi. Gerçekten öyle olup olmadıklarını anlamak için bir test geliştirdi:
Vatana ihanet ettiği düşünülen kişi, pilav, üç parça tavuk ve zehirli bitki tohumlarından yapılan bir yemeği yiyip sonra da kusana kadar su içmek zorundaydı. Şüpheli tavuk parçalarının hepsini kusarsa suçsuz sayılıyor, ama üç parçayı da kusamadıysa türlü işkenceyle idam ediliyordu.
Ranavalona'nın işkenceleri sonucu, o öldüğünde Madagaskar'ın nüfusu kraliçe olduğu güne nazaran üçte bir daha azdı.
SERVETİ UĞRUNA HALKI KATLETTİ
1865'te Belçika Kralı olan II. Leopold hakimiyeti altındaki fildişi, mineral ve kauçuk zengini Kongo'ya dair planlarını uzunca bir süre "yardımseverlik" maskesiyle gizledi. Kongo, tam olarak kontrolüne geçtiği gün özel ordusu devreye girdi. Artık Kongoluların nefes alışları bile denetleniyor, Leopold'un istediği kölelik performansını sergileyemeyenler, güneşte kurutulmuş ham su aygırı derisinin, sivri uçlu ve sarmalanmış bir kordon şekline sokulmasıyla yapılan kırbaçlarla cezalandırılıyordu. Leopold'un istediği kadar kauçuk toplayamayan halk katlediliyordu. O kadar ki, kısa süre içinde Leopold'un serveti uğruna Kongo nüfusu yarı yarıya azalmıştı.
***
Benzeri yüzlerce örnek var dünya tarihinde, günlerce yazabiliriz ama dönüp dolaşıp geleceğimiz nokta, İlhan Kesici'nin dediği yerden başka bir yer olmayacak:
Bu kadar güç evliyayı bile azdırır!