Komünizm, Kapitalizm, Şollar Suyu ve Tagiyev
19. yüzyılın sonlarında petrol gelirleri doruğa çıkmıştı Azerbaycan’da. Başta Nobeller ve Rothschildler olmak üzere birçok yabancı oturmaktaydı bu büyük varsıllığın üstünde.
Türk Dünyasında ilk gazeteyi çıkaran Hasan Bey Zerdabî, bu duruma isyan ediyor “Ekinci Gazetesi”nde milli sermayenin desteklenmesi gerektiğini haykırıyordu. Zerdabi’nin bu çağrısına kulak veriliyor, milli sermayeye destek veriliyor, yürekleri yurt sevgisi ile dolup taşan Türk iş adamları çıkıyordu ortaya. Bunların en önde geleni ise Azerbaycan’da “İl Atası” olarak anılan Hacı Zeynelabidin Tagiyev’di.
Tagiyev’in yaptıkları buraya sığmaz ama ana başlıklar halinde sayalım bazılarını:
Petrol kuyuları işletmek, dokuma fabrikası ve Bakû Ticaret Bankası’nı kurmak, Hazar Denizi’nde balıkçılık ve deniz taşımacılığı işletmeciliği. Bağcılık Okulu ve Müslüman Kız Okulu açılması. Türk gençlerine burslar vermek, hayır cemiyetleri kurmak, şehircilik çalışmaları. Bakû’da ilk tiyatroyu binasıyla birlikte kurmak.
Tagiyev’in en önemli hizmetlerinden biri de içme suyu fakiri Bakû şehrine, uzak mesafeden su getirilmesine öncülük etmesi ve bu zor projeyi büyük ölçüde finanse etmesidir. Bu su “Şollar” adlı bölgeden geldiği için “Şollar Suyu” olarak anılmaktadır Azerbaycan’da.
Binlerce işçi çalıştı Şollar Suyu projesinde, 1911’de başlandı, 1916 yılı sonunda bitirildi.
27 Nisan 1920’de Azerbaycan, Bolşevik Ordusu tarafından işgal edilip Resulzade Cumhuriyeti yıkılınca, Tagiyev’in bütün mal ve mülküne el konuldu. Ses çıkarmadı Tagiyev bunlara ilk başta fakat öyle bir şey oldu ki çileden çıktı. Dokuma fabrikasının adı “Lenin Bez Fabrikası” olarak değiştirilmişti. Tagiyev, Azerbaycan’ın başında bulunan ve gençliğinde tıp öğrenimi için burs verdiği Dr. Neriman Nerimanov’a giderek şöyle dedi:
“Neriman, dünyanın parasını döküp yaptırdığım tiyatroyu halkıma hibe ettim. Siz bu tiyatroya yoldaşınız Dadaş Bünyadzade’nin adını verdiniz, ses etmedim, çünkü Dadaş bir Türk’tür. Kumaş fabrikamı elimden aldınız, ‘artık halk için çalışacak’ diyorsunuz’, buna da itirazım yoktur, fakat bu fabrikaya Lenin’in adını vermişsiniz. Neriman, ben Lenin’e mal satmadım. Bu fabrikaya sen kendi adını verseydin gıkım çıkmazdı.”
Evet, sözü nereye getireceğimi merak ediyorsunuz öyle değil mi? Hemen gidereceğim bu merakınızı.
Efendim, Tagiyev’in Bakû’ya getirdiği, yukarıda kısa öyküsünü aktardığım “Şollar Suyu” var ya, işte o suya şimdi küresel kapitalistler el koymuşlar. Şollar su hattının üzerinde yabancı şirketler dev su depoları oluşturup şişeleme tesisleri kurmuşlar. Şollar Suyu, gazlandırılıyor, çeşitli kimyasallar katıldıktan sonra renkli şişelere doldurularak satılıyormuş Azerbaycan halkına.
Coca Cola ve Pepsi ise baş rollerde imişler...
E peki şimdi biz bu duruma bakıp desek ki; “Rahmetli Tagiyev mezarından İlham Aliyev’e şöyle seslenmektedir: ‘Ay İlham, men Coca Cola’ya, Pepsi’ye mal satmamışam, sen kimin malını kime veripsen?’”
Evet... Ha komünizm, ha kapitalizm, milli sermaye ve Türklük açısından ikisi de bir. İkisi de sömürücü ve ahlaksız... Bu olgu, Azerbaycan için olduğu kadar, hatta ondan daha fazla ülkemiz için geçerli. Ve Ekonomik Milliyetçilik, milliyetçiliğin olmazsa olmazı... Bu böyle biline...