Yoksulluk, işsizlik, eğitim, sağlık, gıda sorunları derken birde siyasal sistemdeki derin mafyatik ve medyatik sorunlar sepete eklendi.
Yerelden küresele birçok sorunla boğuşan Türkiye bu siyasi ve toplumsal gerçeklik uyumsuzluğundan kurtulabilir mi?
Bu sorunun birçok cevabı mevcuttur elbette!
Ancak biz çözüm odaklı bir cevap arıyoruz ...
İşte bu kapsamda toplumsal, ekonomik ve siyasi sorunların çözülmesi için rol alabilme yeteneğinde olan her kurum ve aktörlerin kamu politikaları analizi oluşturması ve pozisyon alması şarttır.
Halkın iradesiyle resmi süreçler sonucunda, kolektif kararlar almak suretiyle iş başına gelen siyasi iktidarların asli görevi vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak, toplumda uzlaşmayı tesis etmek ve toplumsal çatışmayı önlemektir.
İşte bu asli görevin temel çıktılarından biri “kamu politikasıdır” ...
Hükümetlerin belirli meselelere ilişkin eylemleri, hedefleri ve beyanları bunları uygulamak için attığı ya da hareketsiz kaldığı meselelere ilişkin açıklamaları kısaca ‘’hükümetin yapmayı seçtiği veya seçmediği her şey’’ kamu politikasıdır.
Kamu politikası toplumsal sorunların çözüme yönelik bir süreçtir. Burada rol alan birçok aktörler vardır.
Kamu politikası başta kamu yönetimi olmak üzere hukuk, ekonomi ve sosyoloji bilimlerini de kapsayan ve özellikle kamusal sorunların çözülmesine yönelik bir uygulama alanıdır.
Günümüzde kamusal sorunlar bazen sağlık çalışanlarına yapılan şiddet gibi bir meslek grubunu, bazen sulama kaynaklarındaki yetersizlikten dolayı bir bölgeyi, bazense küresel bir sorunun tüm ülkeleri etkilemesinde olduğu gibi.
Covid''19 salgınında yaşananların ve aşılanamamanın yarattığı kriz sonrasında antikoru düşük ülkelerin sağlık, ekonomi, eğitim gibi çok önemli sektörlerinde aldığı olumsuz etkilenmeyi unutmamak gerekir diye düşünüyorum!
Peki, Türkiye’de kamu politikasının uygulanmasında yetersizliklerin olması, sınırlı ölçüde yayılması derinleşememesi yani kök salamamasının nedenlerini demokrasi ve kalkınma alanındaki eksikliklerimiz ile de ilişkilendirilebilir miyiz?
Ya da kısaca arz talep meselesi diyebilir miyiz?
Oysa Türk tarihinde birçok kamu politikası belgelerinin olduğu söylemek mümkün iken, tarihteki padişahlar, sultanlar, hanlar için adil ve iyi bir yöneticinin sahip olması gereken özellikleri içeren yazılı ve sözlü öğütlerin varlığı mümkün iken,
Göktürklere ait olan Orhun Yazıtlarından, Karahanlı Devletinde saray görevlisi Yusuf Has Hacib''in yazdığı “Kutadgu Bilig” den Selçuklu Başveziri Nizamülmülk tarafından kaleme alınan “Siyasetname” den köklerimizin kamu politikasına yönetimine ne kadar da önem verdiğinin kanıtı var iken,
Neden kök salamıyoruz?
