Kod adı Atilla'ydı! Harekat kararının gizli kalmış yönleri: ABD'li diplomat Ecevit'in kulağına ne dedi

Kod adı Atilla'ydı! Harekat kararının gizli kalmış yönleri: ABD'li diplomat Ecevit'in kulağına ne dedi

Kod adı 'Atilla Harekatı' olan Kıbrıs Barış Harekatı, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hava, kara ve deniz unsurlarının müşterek ve muazzam bir uyumu ile gerçekleşen ve dünya tarihinin en zor ve en başarılı deniz aşırı harekatlarından biriydi...

Kıbrıs''ın yakın tarihine kara bir leke olarak geçen Rum saldırganlığını durduran Barış Harekatı''nın üzerinden tam 46 yıl geçti. Türk ordusu, Cumhuriyet tarihinin en geniş kapsamlı, kara, deniz ve hava unsurlarının kullanıldığı büyük bir harekat başlattığı Kıbrıs''ta kalıcı barışı sağlayan çıkarma adaya huzur getirdi.

Kimileri bunu hiç bir zaman kabullenmese de fiilen bölünmeye kadar giden Kıbrıs Barış Harekatı, bölgede ''Barış'' getiren tek savaş olarak çoktan tarihe geçti bile.ABD, İngiltere ve batılı ülkelerin şiddetle karşı çıkmasına rağmen 46 yıl önce kısıtlı imkanlarla yapılan harekat TSK tarafından en ince ayrıntılarına kadar planlanmış, tüm riskler göz önüne alınarak başlanmış ve sonuç alınana kadar da sürdürülmüş bir harekattır.

KOD ADI ATİLLA

Kıbrıs''ı Osmanlı''dan koparan İngiliz işgali sonrası, Londra diğer Ege Adalarında olduğu gibi, Kıbrıs''ı da Yunanlı''lara bırakma kararı aldı. İngiliz işgali altında yıllarca ezilen, ağır cezalara çarptırılan Türkler, işgal sonrası Rumları''n baskısıyla mücadele etmeye başladı. 1963 yılına kadar geçen süre Ada Türkleri için en zor yıllar olarak tarihe geçti.

img-4917.jpg

Türkiye Kanlı Noel olayları sonrası kısmi müdahale ile varlığını ilk kez hissettirdi. 1963 sonrası Atina''nın desteklediği ırkçı EOKA yapılanması AKRİTAS planını uygulamaya koydu. AKRİTAS adada yaşayan Türkler''in göçe zorlanması, direnenlerin ise imhasını öngören bir vahşi bir soykırım planı olarak 1974 yılına kadar aralıksız uygulandı.

1974 Kıbrıs Türkleri için ölüm kalım yılı oldu. EOKA çetelerinin Yunanistan destekli EOKA çetelerinin katliamlarına dur diyecek Ses Ankara''dan yükseldi. Türkiye Hükümeti’nin adlandırışıyla Kıbrıs Barış Harekâtı, TSK’nın verdiği kod adıyla Atilla Harekâtı, 46 yıl önce bugün, adada zulüm yaşayan Türkleri katliamdan kurtarmak için başlatılmıştı.

112-bsaagouwaeeygbkbf8zxd4z99thhs6dprhewgzev.jpeg

Ecevit, harekatın perde arkasını vefatından önce gazeteci Mehmet Çetingüleç’e anlatmıştı

TÜRK ASKERİ GELMEZ, SANILIYORDU…

Ecevit Başbakan olduktan birkaç ay sonra Kıbrıs karıştı. 15 Temmuz 1974’te adaya çıkan Yunanlı Albay Nichos Sampson komutasındaki askerler Rum lideri Makarios’u devirdi. Sampson Cumhurbaşkanı oldu. Ardından Rum çeteleriyle birlikte Türklerin yaşadığı kasabalara, köylere saldırıp soykırım uygulamaya başladılar. Sampson “Türk kasabı” diye anılıyordu.

Kıbrıs’ta 1967 yılında da Türklere saldırılar olmuş, ancak ABD verdiği silahların kullanılmasını yasakladığı için adaya çıkarma yapılamamıştı. Rum ve Yunan çeteleri Türkiye’nin yine bir şey yapamayacağını düşünüyordu. Rum radyosu moral bozmak için sık sık “Bekledim de gelmedin” şarkısını çalıyordu.

Oysa bu kez durum farklıydı. Ecevit, Türk Silahlı Kuvvetlerine önceden hazırlık yaptırmıştı. Amerika dahil hiç kimse çıkarmayı engelleyecek durumda değildi.

Başbakan Ecevit, 20 Temmuz 1974’te radyo ve televizyondan Kıbrıs Barış Harekatının başlatıldığını açıkladı. Yunanlılar ve Rumlarla birlikte dünya şaşkınlık içerisindeydi. Kıbrıs Türklerinin Bayrak radyosu gün boyunca “Bu kadar yürekten çağırma beni, bir gece ansızın gelebilirim” şarkısı çalmaya başladı:

BÜLENT ECEVİT: Harekat günü, Başbakanlık kapısının önüne çıktım. “Biz yalnız Türklere değil, Rumlara da barış getiriyoruz” dedim. Barış Harekatı olmasaydı, Kıbrıs topraklarında Türk halkı diye bir halk kalmayacaktı. Kıbrıs Türk halkının özgürlüğü, aynı zamanda Türk ulusunun özgürlüğünün de bir güvencesidir.

ABD’DEN BOMBALAMA TEHDİDİ!

BÜLENT ECEVİT: Amerika’nın dayatmasıyla Türkiye’de haşhaş ekimi yasaklanmıştı. 1 Temmuz 1974’te bir Bakanlar Kurulu kararı yayınladık. Haşhaş ekimi yasağı sona erdiriliyordu. Amerika Birleşik Devletleri’nden buna çok yoğun tepki geldi. Fakat bu yasak yüzünden köylüler çok zor durumda kalmışlardı. Amerikalılar onların uğradıkları zarar dolayısıyla yardım vaadinde bulunmuşlar, ama bunu yerine getirmemişlerdi. Ayrıca bu yasağın karşılığı olarak bize askeri yardımın artırılacağı söylenmişti. Bu sözlerini de tutmamışlardı.

MSP ile kurduğumuz koalisyon hükümeti programının en başında, haşhaş ekim yasağını kaldıracağımızı söylemiştik. Bunu yaptık. Amerika’dan müthiş tepkiler geldi... Amerikalı bazı yetkililer, çok ağır tehditlerle dolu demeçler veriyorlardı: “Sultan Ahmet Cami’ni bombalarız”, “Haşhaş ekilen köyleri bombalarız”, “NATO’dan Türkiye’yi çıkarırız”, “Türkiye’ye saldırırız”, “Türkiye’yi bombalarız” gibi…

Fakat ben aldırış etmedim bu tehditlere, çünkü çok haklıydık… Bir yandan yasağı kaldırırken, bir yandan da haşhaş ekiminin gençliğe zarar vermemesi için gerekli bütün tedbirleri hazırlamıştık. Bu tedbirleri Birleşmiş Milletler’e sunduk. BM bizi haklı buldu ve hazırladığımız programı bütün dünyaya örnek gösterdi. Bununla beraber Amerika Birleşik Devletleri bize saldırıya devam etti, çünkü onlar da haksız olduklarını biliyorlardı.

fft16-mf11963353-001.jpg

O sırada Cumhurbaşkanı Nixon’un başı dertteydi. Halkını avutacak, oyalayacak bir şey bulmaya ihtiyaçları vardı. Bizim haşhaş yetiştiren köylülerimizi gözlerine kestirmişlerdi.

Bunun hemen arkasından 15 Temmuz 1974’te Kıbrıs’ta darbe oldu. Yunanistan adına yapılan bir darbe… Yunanistan’da cunta hükümeti vardı 6 yıldır. Türkleri tamamen yok etmeyi planlıyorlardı, bunu açıklamışlardı. Makarios da Türkleri yok etmek niyetindeydi, fakat Enosis’i, yani Yunanistan’la birleşmeyi istemiyordu. O sırada Yunanistan’da bir cunta yönetimi olduğu ve Kıbrıslı Rumlara da baskı rejimi uygulanacağını düşündüğü için istemiyordu. Ama cunta da Makarios da Türklere soykırım planlıyordu.

Cuntacılar, “Amerika şu sırada Türkiye’ye çok kızgın, Kıbrıs’ta darbe yapmamızın tam zamanı, Amerika da bize destek olur veya karşı çıkmaz” düşüncesindeydiler. 15 Temmuz darbesinin çok kanlı olacağı belliydi. Rumlar yalnız Türklere karşı bir soykırıma başlamakla kalmamıştı. Aynı zamanda Rum gerillaların kendi aralarında çok ciddi kavgalar vardı. Barış Harekatı’ndan kısa bir süre sonra Kıbrıs’a, Lefkoşe’ye, Girne’ye gittiğimde, duvarlarda Rum gerillalarının birbirlerine karşı tehdit dolu yazılarını gördüm.

BEŞ GÜNDE HAREKAT PLANI

Yunan cuntası Kıbrıs’ta darbe yapınca Ecevit müdahale için şartların olgunlaştığına karar verdi:

BÜLENT ECEVİT: Ben 15 Temmuz günü Afyon ve Denizli’ye gidecektim, haşhaş ekimi ile ilgili karar verirken aldığımız tedbirleri anlatacaktım. Etimesgut’taki askeri hava meydanına gittiğimizde bana Başbakanlık’tan Yunan cuntasının darbesiyle ilgili mesaj geldi. Onun üzerine Denizli gezimi iptal ettim, sadece Afyon’a gittim. Orada hem köylülere gereken bilgileri verdim, telkinlerde bulundum hem de Kıbrıs’taki Türklerin haklarını sonuna kadar koruyacağımızı söyledim.

ecevit-denktas.jpg

Afyon’a hareket etmeden önce Ankara’da gerekli talimatı vermiştim. Dışişleri Bakanlığı ve Genelkurmay, kendi aralarında durumu tespit etsinler, neler yapılabilir bunları görüşsünler, ben dönünce bir araya gelelim, demiştim. Döner dönmez hemen Başbakanlık’ta Milli Güvenlik Kurulu’nu toplantıya çağırdık.

LONDRA’DA UZUN GECE!

Yunan cuntasının darbesinden sonra kısa sürede Kıbrıs’a müdahale edilebildi. Hızlı müdahalenin sırrı hazırlıkların önceden tamamlanmış olmasıydı:

BÜLENT ECEVİT: Aslında hükümeti kurduğumuzda ilk yaptığım işlerden biri, Kıbrıs’ta Türkler bir saldırıya uğrarsa, tehditlerle karşılaşırlarsa, ne gibi tedbirler alınabileceği ile ilgili incelemeler yapmıştım. Bu yüzden içim rahattı… O incelemeler sırasında, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, bu işin üstesinden gelebileceği sonucuna varmıştım. Bu beni rahatlatmıştı.

Üç garantör devleti var Kıbrıs’ın; Türkiye, Yunanistan ve İngiltere… Bir adım atmadan önce mutlaka onlarla görüşmem gerekiyordu ama Yunanistan saldırgan ülkeydi… Derhal İngiltere’ye gitme kararı verdim, yani onlardan davet beklemeksizin… “Geliyoruz…” deyip, zannederim 16 Temmuz’da Londra’ya gittim.

Bunun öncesinde de Harekat için hazırlıkların hemen başlamasını söyledik. Çok kısa bir sürede çıkarma yapabilecek duruma gelmemiz gerekiyordu. Gerekli birliklerin, hava ve deniz kuvvetlerinin hazırlıklarının üç gün içinde gerçekleşmesini istemiştik.

Bizim bu hazırlıklarımız tabii göz önünde gerçekleşiyordu, çünkü uzaydan da izliyorlardı. Fakat daha önceki yıllarda benzer hazırlıkları yapıp, çıkarma yapmadığımızı gören Yunanistan, İngiltere, Amerika, ciddi bir harekatta bulunmayacağımızı düşünüyorlardı. Böyle düşünmeleri de bizim işimize geliyordu.

Temmuz’un 16’sını 17’sine bağlayan gece Londra’da İngiltere Başbakan’I James Callahan ve Dışişleri Bakanı ile biraraya geldik. Dışişleri Bakanımız rahmetli Turan Güneş, o sırada Çin’de idi. Milli Savunma Bakanı Hasan Esat Işık (CHP), İçişleri Bakanı Oğuzhan Asiltürk (MSP) gelmişti benimle Londra’ya. Uzun bir görüşme yaptık İngilizlerle ertesi sabaha kadar… Kıbrıs’taki Yunan darbesinden dolayı fazla rahatsızlık duymaz gibi bir havadaydılar, beraber müdahale etme düşüncesini kabul etmediler. Görüşmeler sırasında Başbakan da diğerleri de sık sık dışarı gidiyorlardı. Sonradan anladık ki, bu gidişler, Amerikalılarla yapılan görüşmeler içinmiş…

AMERİKA İKNA ETMEK İSTERKEN DÜĞMEYE BASILDI

…Ve Amerika devreye girdi. Üst düzey bir temsilci Ankara’ya gönderildi:

BÜLENT ECEVİT: İngilizler, bu gidiş-dönüşlerin sonunda Amerika’nın bir mesajını getirdiler. Önemli bir Amerikalı danışman Cisco’nun toplantıya dahil olmak istediğini söylediler. Ben, Amerika’nın müttefikimiz olduğunu ve her konuyu görüşebileceğimizi ama Kıbrıs’ta garantör olmadığı için bu toplantıya katılamayacağını ama isterlerse daha sonra ayrıca görüşebileceğimizi anlattım.

Ertesi gün Cisco Türkiye’ye geldi. Onunla ve beraber gelen yetkililerle uzun bir görüşme yaptık. Görüşmelerimiz sırasında bir askeri harekata çok da hazırlıklı olmadığımız havasını vermeye çalışıyordum ki, bizi engellemeye kalkışmasınlar… Cisco da ikide bir kalkıp Amerika ile konuşuyordu. Sonunda dedi ki, “Ben Atina’ya gideyim, Yunanlılarla görüşeyim, herhalde bir sonuç alabiliriz.”

Ben de, bizim böyle bir görüşmeyi istemediğimizi ama onların Yunanlılarla görüşebileceklerini söyledim. “Ama en geç Cuma günü gelin, daha fazla geç kalmayın.” dedim. Neden bu süreye ihtiyaç duyduğumuzu sordu. Meclis’te toplantı olduğunu belirterek “bu toplantı sırasında sizin Ankara’da bulunmanız doğru olmaz.” dedim.

Kendisini o şekilde idare ettik. Atina’dan sonra tekrar bize geldi. Ama Atina’da hiçbir ciddi görüşme yapamamış, cunta komutanlarının başları son derecede havadaymış ve gayet sert konuşmalar yapmışlar. Yani oradan hiçbir sonuç alamamış. Alamayacağı belliydi. Bize geldi, verilen saatten çok geç geldi, gece yarısını geçmişti. Bizi bir askeri harekata başvurmamamız konusunda ikna etmeye çalıştı.

Oysa ABD Temsilcisi Cisco, Ecevit’le görüşürken Türkiye askeri harekatı başlatmıştı:

BÜLENT ECEVİT: Cisco ile görüşmelerin sonlarına doğru harekatı söyledik… 1967’de Kıbrıs’ta Türkler soykırımla karşılaştığı zaman, Türkiye’nin bazı girişimlerde bulunmak istediğini ama Amerika’nın Türkiye’nin elini kolunu bağladığını ve sonucun ortada olduğunu anlattık. “Onun için bu sefer sizi dinlemeyeceğiz!” dedim. “Yani... Siz askeri harekata kararlı mısınız?” diye sordu. “Kararlıyız…” dedim. “Ne zaman yapacaksınız bu harekatı?” dedi. Saatime baktım, “Şu sıralarda başlamış olması gerekir…” dedim.

Çok üzüldü tabii, kapkara oldu yüzü… Amerika da böyle bir şeye alışmamış… “Siz şimdi hava yollarını da kapatırsınız.” dedi. “Evet” dedim. “O zaman ben bir an önce gidiyim” dedi. “İyi olur... Daha güzel bir zamanda sizi bekleriz” dedim.

Vedalaşmak üzere Başbakanlık kapısına birlikte yürüdük, tam ayrılacak, durdu; dedi ki, “Dışarıda gazeteciler doludur, onlara ne diyeceğim?” dedi. “Bir şey söylemek istemiyor musunuz?” dedim. “Ne diyebilirim?” dedi. “O zaman ben bir eski gazeteci olarak, gazetecilerle görüşürüm size müdahale etmezler.” dedim.

Sabahtan rica etmiştim gazetecilere, “Bugün bana hiçbir şey sormayın…” diye… Bu sözlerini tuttular. Yabancı gazeteciler de ne olduğunu anlamadıkları için soru sormadılar. O şekilde uğurladık.

AMERİKALI DİPLOMAT ECEVİT’İN KULAĞINA NE DEDİ?

Cisco Ankara’dan ayrılıp tekrar Yunanistan’a gitti. Türkiye’nin Kıbrıs Harekatıyla birlikte Yunanistan da karışmış ve 6 yıldır iktidarda olan darbeciler devrilmişti:

BÜLENT ECEVİT: Cisco Yunanistan’a gitti, ama artık orada da rejim değişmişti. Oradan tekrar Ankara’ya geldi. Rahmetli Turan Güneş görüştü onlarla… Ben kapıdan uğrayıp, “Hoşgeldiniz!” dedim ve ellerini sıktım. Ayrılırken, Cisco’nun yardımcılarından biri kulağıma eğildi, “Sizi kutlarım” dedi.

Sonra Amerika’ya gittiğimde, Cisco, çok önemli bir kuruluşta benim onuruma yemek verdi ve bana bir konuşma yaptırdılar.”

İlgili Haberler