KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar yemin etmesinin ardından ilk kez konuştu, Gücümüzü Türkiye'den alıyoruz

KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar yemin etmesinin ardından ilk kez konuştu, Gücümüzü Türkiye'den alıyoruz

KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, yemin etmesinin ardından ilk kez konuştu. Tatar; 'Gücümüzü Türkiye'den alıyoruz. Türkiye'yle uyum içinde çalışmak bizi güçlü kılıyor' dedi...

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, müzakere sürecine ilişkin "Artık alternatif çözüm modellerinin masaya getirilmesi lazım. Egemen eşitlik temelinde, yan yana yaşayan iki devlet ve o devletlerin iş birliğini daha fazla müzakere masasına getirmek için mücadele vereceğim." dedi.

Tatar, cuma günü yemin etmesinin ardından KKTC Cumhurbaşkanlığında ilk röportajını, Anadolu Ajansına (AA) verdi.

Kendini "halkın cumhurbaşkanı" olarak tanımlayan Tatar, heyecanlı ve onurlu olduğunu, tarafsızlığını koruyarak herkesi kucaklayacağını, birlik ve beraberlik anlayışıyla çalışmalarını sürdürmek istediğini söyledi.

Tatar, diğer cumhurbaşkanlığı dönemlerinde olduğu gibi sadece müzakerelere odaklanmayacağını, KKTC halkının ayrı bir halk olarak dünyaya tanıtılması için ekonomik, sosyal ve spor alanlarında yoğun çaba sarf edeceğini vurguladı.

Özellikle Türkiye ve İngiltere'de çok sayıda KKTC vatandaşı bulunduğuna dikkati çeken Tatar, bu kişilere "daha fazla sahip çıkma" ve onların öz vatanları KKTC'yle bağlarını, ilgilerini güçlendirmeyi hedeflediğini kaydetti.

"Türkiye'yle uyum içinde çalışmalıyız"

Tatar, ilk resmi ziyaretini Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın daveti üzerine pazartesi günü Türkiye'ye düzenleyeceğini belirterek "Davet için çok teşekkür ediyorum. Fevkalade önem veriyorum. Bu kabul, inanıyorum ki dünyaya mesaj verecektir. 'KKTC'yi ve yeni seçilen cumhurbaşkanını tanıyoruz ve önem veriyoruz'. Ankara'da gösterilen ilgi, bu tür bir mesaj verilmesine vesile olacaktır." ifadelerini kullandı.

Kıbrıs'ta herkesin Türkiye'yi çok sevdiğinin altını çizen Tatar, "Türkiye Cumhuriyeti'yle olan ilişkilerimizi çok önemsiyorum. Hem devletten devlete hem kader ve gönül birliği içerisinde olan KKTC halkıyla Türkiye Cumhuriyeti halkını daha da yakınlaştırılması, aramızdaki bağların daha da güçlendirilmesi için çalışma içinde olacağım." dedi.



Tatar, Kıbrıs davasının müşterek bir dava olduğuna işaret ederek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Doğu Akdeniz, bu davanın bir köşesindedir. Özellikle son dönemde hidrokarbon zenginliklerinin ortaya çıkmasıyla birlikte bunların paylaşımında ve bu ülkenin geleceği için ne kadar önemli olduğunun bilinciyle her daim Türkiye Cumhuriyeti'yle beraber hareket etmek durumundayız. Kıbrıs Türkü yalnızken yanında Türkiye Cumhuriyeti vardı."

Müşterek davayı başarılı şekilde ileriye götürebilmek ve hak ile çıkarlarını koruyabilmek için "Türkiye'yle uyum içinde çalışmanın" önemine işaret eden Tatar, cumhurbaşkanlığı döneminde bunu hedeflediğini söyledi.

Tatar, "Gücümüzü Türkiye'den alıyoruz. Türkiye'yle uyum içinde çalışmak bizi güçlü kılıyor. Bu siyaseti beraber belirleyeceğiz, müzakere süreçlerinde tavrımızı net bir şekilde ortaya koyacağız." mesajını verdi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun "5 artı1" konferans önerisine değinen Tatar, KKTC'nin müzakereden kaçmayacağını ama temel tezlerinden de vazgeçmeyeceğini ifade etti.

"Alternatif çözüm modelleri gerekiyor"

Müzakere süreçlerine ilişkin Tatar, Türk tarafının her türlü iyi niyetine rağmen Rum tarafının tutumunun belli olduğuna dikkati çekerek "Artık alternatif çözüm modellerinin masaya getirilmesi lazım. Egemen eşitlik temelinde, yan yana yaşayan iki devlet ve o devletlerin iş birliğini daha fazla müzakere masasına getirmek için mücadele vereceğim." dedi.

Tatar, esasen iki devletli çözümün mevcut durumu yansıttığını belirterek şunları kaydetti:

"Bu yapıyı isteseler de değiştiremezler. Hiçbir güç de bu yapının değişmesine imkan vermez. Türkiye Cumhuriyeti, bizim ana vatanımızdır. Onun garantörlüğünde bu günlere geldik. Bu saatten sonra özellikle Doğu Akdeniz'de, bu zenginliklerin olduğunu ve bu süreçte uluslararası aktörlerin de pozisyon alma mücadelesini görüyoruz. Hiç burayla alakalı olmayan milletler, buralarda üs almaya, buralarda parselleri paylaştırmaya çalışıyor, Rum-Yunan ikilisiyle çeşitli oyunlara giriyor."

"Asla taviz vermeyiz"

Osmanlı İmparatorluğu'nun 1571'de 60 bin şehit vererek fethettiği Kıbrıs'ın 1878'e kadar Osmanlı idaresinde kaldığını anımsatan Tatar, bunun ardından İngilizlerin gaspıyla 1960'lara kadar İngiliz idaresine geçtiğini anlattı.

Tatar, şu ifadeleri kullandı:

"1960'da Kıbrıs Cumhuriyeti kurulurken, hep söylüyorum Allah rahmet eylesin, Sayın Menderes, Sayın Zorlu, Sayın Küçük, Sayın Denktaş ve onların ekipleri, o ekiplerin içerisinde benim babam da dedem de vardı. O şekilde bir mücadele verilmiş, Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmalarıyla iki eşit halk olduğu ifade edilmiş, Anayasa'mızda yazıyor. Dolayısıyla biz, Doğu Akdeniz'deki gelişmelerin de bu kadar önemli olduğu bir noktada asla taviz vermemeliyiz."

Kıbrıs meselesinin 1974'ten hemen sonra federal bir yapıyla çözülme ihtimali bulunduğunu değerlendiren Tatar, "Ama olmadı çünkü Rumlar, Türkleri hiçbir zaman eşit görmedi. 'Biz daha çoğuz, güçlüyüz dolayısıyla biz her yerde olacağız, Kıbrıs'ın tümüne sahip çıkacağız' dediler. Eski Enosis fikri ve zihni hala devam etmektedir. Ben, bu tehlikeye imza atmam. Ben her zaman Kuzey'deki Türk halkının kendini yönetmesini, geleceğini tayin etme hakkından vazgeçmemesini savunuyorum." açıklamasında bulundu.

Tatar, KKTC'nin 5. Cumhurbaşkanı olarak daha önceki mevkidaşlarının deneyiminden de faydalanarak yeni bir şey söylemesi gerektiğini kaydederek "Artık Kıbrıs Türkü, yeni bir gelecek için ayağa kalkmalı. Daha güvenli ve umut verici bir gelecek için artık birtakım yeniliklere gerek vardır." dedi.

Federal temelli anlayışın 50 senedir başarılı olamadığına işaret eden Tatar, 1974'ün ardından geçen yarım asırdan sonra KKTC devletini yıkmaya kimsenin gücünün yetmeyeceğini söyledi.

Tatar, milli unsur ve şuurdan yoksun anlayışla ilerleme kaydedilemeyeceğini belirterek "Biz, hiçbir zaman Türklüğümüzü unutamayız." vurgusunda bulundu.

"Rum tarafının imzaladığı anlaşmalarda Kıbrıs Türklerinin de onayı lazım"

Hidrokarbon kaynaklarıyla ilgili de Tatar, Türkiye'yle bu konuda tam bir iş birliği içinde olduklarını ifade etti.

KKTC'nin Türkiye'yle uluslararası hukuk uyarınca anlaşmaları bulunduğunu kaydeden Tatar, "Türkiye'yle iş birliği içerisinde bu zenginliklerin araştırılması ve bizim payımızı almamız en güvenilir yoldur." değerlendirmesinde bulundu.

Rum tarafının hidrokarbon kaynaklarını Türk tarafıyla paylaşmadığına ve görüşme girişimi içinde olmadığına dikkati çeken Tatar, Kıbrıs Türklerinin önerilerine de olumsuz yanıt verdiğini anımsattı.

Tatar, "Uluslararası hukuk uyarınca, Rum tarafının imzaladığı anlaşmalarda Kıbrıs Türklerinin de onayı lazımdır. Bu hukuksuzluktur." ifadesini kullandı.
 

"AB'den beklentim yok"

Avrupa Birliği'nin (AB) tutumuna ilişkin ise Cumhurbaşkanı Tatar, hem Rum kesiminin hem de Yunanistan'ın Birliğin parçası olduğunu belirterek "AB, taraf olduğu için çok dikkatli olması gerekir. Taraf olduğu için benim bir beklentim yok. Biz, onlara karşı dik durmak durumundayız. Türkiye Cumhuriyeti'nin aldığı tavır ve duruşu çok önemlidir. Kendi duruşuyla hem Türkiye hem de KKTC için büyük bir avantaj elde etmektedir." diye konuştu.

"Diplomatik tanınmayı, BM ve Kıbrıs Rumları engelliyor"

Cumhurbaşkanı Tatar, ekibinde görev alacak isimlerin de belli olduğunu, bu çerçevede deneyim ve tecrübeye önem verdiklerini söyledi.

Aynı zamanda yeni isimlere de yer verileceğini belirten Tatar, yeni kuşakların yetiştirilmesine katkı sağlanacağını kaydetti.

KKTC'nin tanıtılması için Kıbrıs gerçeğinin kabul edilmesi gerektiğine işaret eden Tatar, şöyle konuştu:

"Kıbrıs'ta iki ayrı halk, iki ayrı devlet vardır. Bütün dünyaya bunları anlatmaya devam ediyoruz. Dünya, bunun farkında, çoğu ülke bu gerçeği biliyor. Kıbrıs'ta 100'den fazla ülkeden gelen öğrenci vardır. KKTC, çok daha fazla ülkeyle ticaret yapıyor. Kültürel etkinlikler de sürüyor.

Diplomatik tanınma, eğer bugün olmuyorsa Birleşmiş Milletlerin engelliyle olmuyor, Kıbrıs Rumlarının vetosuyla olmuyor. Doğasına bıraksanız, çoğu ülke bizi zaten tanıyor ve tanıyacaktır diplomatik anlamda. Diplomatik tanınmayı sağlamak için temasları yoğun şekilde sürdürmekteyim. Ambargo, izolasyonlar, kısıtlamalar tabii ki bütün bunları aşabilmek gündemimizde olacaktır. Hala direkt uçuş olmaması insan haklarına aykırıdır." (AA)