Kızıldeniz'den Akdeniz'e geçen türler tehdit

Kızıldeniz'den Akdeniz'e geçen türler tehdit

Yunan uzmanlar, İklim krizi ve insan etkisiyle Kızıldeniz'den Akdeniz'e geçen türler doğa için tehdit oluşturduğunu açıkladı.

Yunanistan Deniz Araştırmaları Merkezi Araştırma Direktörü Paraskevi Karahle ve Helenik Deniz Araştırmaları Merkezi Müdürü Antonis Magulas, iklim krizinin Akdeniz'de canlı türleri üzerindeki etkisini AA muhabirine değerlendirdi.

İki uzman da 19'uncu yüzyılın sonunda Süveyş Kanalı'nın açılmasının ardından, Kızıldeniz'de yaşayan canlı türlerinin geçişiyle Akdeniz'deki türlerin değişmeye başladığını kaydetti.

EGZOTİK TÜRLER

Karahle, egzotik türlerin farklı bir bölgeden insan müdahalesi ile gelmiş türler olduğunu, Süveyş Kanalı'nın açılmasından sonra Akdeniz'e gelen deniz canlısı türlerinin de bu bağlamda egzotik olarak kabul edildiğini söyledi.

Süveyş aracılığıyla çok sayıda türün Akdeniz'e geçtiğini anlatan Karahle, uzak mesafelerde deniz taşımacılığı yapan gemilerin de farklı türlere ait yumurta ve tohumları beraberlerinde getirdiğine dikkati çekti.

Karahle, iklim krizinin ve deniz suyu sıcaklıklarındaki artışın da bu göçü kolaylaştırdığını belirterek, "Kızıldeniz'den Akdeniz'e gelen türler sıcak suları seviyor. Denizlerimiz ne kadar ısınırsa bu türler o kadar çok gelir." dedi.

YENİ TÜRLERİN GETİRDİĞİ SORUNLAR

Akdeniz'e gelen bu türlerin, rekabete girecek başka canlılarla karşılaşmaması nedeniyle hızla çoğaldıklarını, bunların hastalık ve parazitler de taşıyabileceğini aktaran Karahle, "Egzotik türler biyoçeşitliliği, balıkçılığı, turizmi ve insan sağlığını olumsuz etkileyebilir. Akdeniz'de şu an binin üzerinde egzotik tür var. Bunların arasında çeşitli deniz bitkileri, balıklar, karidesler, yengeçler, deniz anaları bulunuyor." ifadesini kullandı.

Karahle, evde beslenen tropik balıklar, su kaplumbağaları gibi türlerin de sahipleri tarafından doğaya bırakılmasının ekosistem için denge bozucu nitelikte olduğunu vurguladı.

Bazı türlerin varlığının sorun yaratmadığını ama bu türlerin gelişmelere karşı gözlem altında tutulduğunu kaydeden Karahle, balon balığı ve aslan balığının bölgede yayılımının endişeye sebep olduğunu söyledi.

İSTİLACI TÜRLERE KARŞI ÖNLEMLER

Karahle, denizde sınır koymanın mümkün olmaması nedeniyle, istilacı türlere karşı önlem almanın zorluğuna işaret ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Asıl yapmaya çalıştığımız şey yeni türlerin gelmesini önlemek. İnsanlara akvaryumdaki balıklarını doğaya bırakmamasını söylüyoruz. Uzun yolculuk yapan gemilerin su içindeki yüzeylerinin temizliği için özel kurallar var. Mevcut balıkları değerlendirmek için de çözümler arıyoruz."

Balon balığı dışındaki birçok türün yendiğini, bu balığın ise zehirden arındırıldığında ilaç ve kozmetik sektöründe kullanılabileceğini anlatan Karahle, "Türkiye'de uygulanan ve oldukça ilerici olan bir yöntem ise bir firmanın balıkçılardan balon balığı alarak, derisinden çanta, ayakkabı, cüzdan gibi malzemeler yapması. Hem çevrenin hem de balıkçıların korunması için iyi bir değerlendirme yöntemi." diye konuştu.

Egzotik türlerin bir sorun teşkil ettiğini ve bunlarla mücadele etmek için farklı yollar bulunması gerektiğini belirten Karahle, başta Türkiye ve Yunanistan olmak üzere Akdeniz ülkelerinin bilim insanları ve kurumları arasında da bu konuda işbirliği bulunduğunu ifade etti.

İKLİM KRİZİ İLE AKDENİZ'DE SAYISI ARTAN YENİ TÜRLER

Magulas ise Kızıldeniz'den Akdeniz'e göçen canlı türlerinin zamanla arttığını, iklim krizinin Akdeniz'deki su sıcaklığını artırmasının bu süreci hızlandırdığını aktardı.

Oniki Adalar bölgesinde artık balıkçıların yakaladığı balıkların büyük çoğunluğunun Kızıldeniz'den göç etmiş türler olduğuna dikkati çeken Magulas, bölgeye İkinci Dünya Savaşı'nda Alman işgali sırasında gelen balık türü "Siganus Luridus'a" Alman balığı dendiği bilgisini paylaştı.

Magulas, bu türün bugün bölgedeki balıkçıların ticaretini yaptığı bir balığa dönüştüğünü söyledi.

YENİ TÜRLER İNSANLAR İÇİN SORUN

Doğanın tarih boyunca değişimlere uyum sağladığını ve muhtemelen bu göçün ardından da yeni bir dengeye ulaşılacağını kaydeden Magulas, "Sorunu yaşayacak olan insan. Zira insanlar belli sıcaklıktaki denizin bulunduğu, belli balıkların yaşadığı mevcut duruma bağlı yaşıyor, alıştıkları balıkları avlıyorlar. Değişimle birlikte insanlar sorun yaşıyor." diye konuştu.

Magulas, Akdeniz'den gelen yeni türlerin balıkçıların ağlarına zarar verdiğini hatırlatarak bazılarının ise zehirli olduğunu ve yenemeyeceğini ifade etti.

İstilacı türler arasındaki balon balığının tüketilmesinin tehlikeli olduğunu, Akdeniz'de şimdiye kadar bu balığı tüketen 28 kişinin hayatını kaybettiğini dile getiren Magulas, balon balığı yakalayan balıkçılara devlet teşviki verilmesinin bu türü azaltacağını ancak bölgede tamamen kaybolmasının imkansız olduğunu vurguladı.

BÖLGELER ARASINDA CANLI GEÇİŞLERİ

Akdeniz'in yekpare bir deniz olmadığını, boğazların, farklı özelliklerdeki kıyıların, Süveyş Kanalı'nın bulunduğu karmaşık bir yapıya sahip olduğunu ifade eden Magulas, farklı özelliklere sahip bölgeler arasındaki iletişimin de şartlara bağlı olarak zaman zaman kolay olmadığını aktardı.

Magulas, Karadeniz ve Ege'deki hamsilerin DNA'sı üzerine yaptığı özel araştırmasına dayanarak şöyle konuştu:

"Araştırmalarımız sonucu İstanbul Boğazı'nda ve bir seviyeye kadar Çanakkale Boğazı'nda tek yönlü bir göç var. Karadeniz'deki hamsiler boğazlardan Ege'ye geçiyor ancak tersi olmuyor. Bunun pratikteki anlamı ise şu; Karadeniz'de hamsi türü biterse, Ege'den takviyeyle çoğalamaz ancak Ege'de hamsi türü azalırsa, Karadeniz'den takviyeyle çoğalabilir."

TOPLU BALIK ÖLÜMLERİ

Yaklaşık bir ay önce Volos sahilinde yaşanan toplu balık ölümleri hakkında da konuşan Magulas, şunları kaydetti:

"Bunun temel sebebi muhtemelen geçen yıl bölgede yaşanan selle ilgili. Selle birlikte bölgedeki tarım gübreleri Karla Gölü'ne doldu, bu da gölde balıkların yediği planktonların aşırı çoğalmasına yol açtı. Balıkların ihtiyaç duyduğu besinlerde aşırı artış olması sonucu balık miktarında da aşırı artış oldu. Göle besin girişi durduğunda çürüme ve buna bağlı oksijen azalması yaşandı. Balık sayısının arttığı gölde oksijenin de azalması nedeniyle balıklar göç etmek zorunda kaldı ve denize vardıklarında tuzlu suda hayatta kalamadı."