Kızgın bir ihtiyar adamdan!

Emekli Oramiral Atilla Kıyat, önceki gece Uğur Dündar’ın Arena programında ağladı. Askerler de ağlar! Beni de ağlattı! Libya’da NATO “kapsamında” görev yapan Türk askerinin, denizcilerin “kırgın, kırık” olduğunu söyledi. Sadece Libya açıklarında değil, dünyanın her yerinde, Güneydoğu’da görev yapan Türk askerleri “kırık, kırgın” ... Ordusunu seven her Türk de “kırgın ve kırık” . Nasıl olmayalım ki, Ordumuzun onuru, ruhu başka hiç bir ülkenin ordusuna nasip olmayan, yüzyıllarca savaşların sınavından geçen, hasletleri, görev anlayışı, gözler önünde yok ediliyor. Ordumuzun, sadece dış düşmanlara karşı “hudut muhafaza memurları” olmasının dışında, Cumhuriyeti, bütünlüğünü ve ilkelerini, iç düşmanlara da karşı koruma gücü, Ordunun sözde “vesayetinden” kurtulmak uğruna zaafa uğratılmakta ve Ordu AKP’nin “vesayeti” altına sokulmakta... Vatanın, askerlik görevinin “bedelli askerlik” vaadinden başlayarak seçimlerde oy toplamak için “açık arttırmaya” çıkarılması... Önerilen formüller, ne kadar sözde, “akılcı-ekonomik” olursa olsun, geleneksel “ordu- millet” ruhuna darbe vuracak! “Ordunun darbesi” derken Orduya “darbe” , darbeden de öte “harakiri” !..


“Avustralya formülü”
Müzmin Ordu düşmanlarından Mehmet Altan da açık artırmaya katılmış; “Avustralya formülünü” öneriyor... O ülkede askerlik tezkeresi okulda verilirmiş. Lisede askerlik eğitimini içeren belirli bir süreyi doldurduğunda askerlik de yapmış sayılıyormuş. Kısacası “fiilen” askerlik yok!
Bu adama, Avustralya’nın Türkiye gibi tehditler altında olmadığını, “deprem-tsunami” tehlikesinden başka tehlike altında olmadığını, “Aborjin” denilen yerlilerin de ehlileştirildiklerini, artık tehlike olmadıklarını hatırlatmak abes; adı gibi bilir de, maksadı başka!..


Silâh ve ruh
Önceki akşam bir TV tartışma programında yandaş-yalaka bir gazeteci “En mükemmel donanım ve silâhlarla mücehhez yeni bir zihniyette bir ordu geliştirileceğini” söyledi. Bu adama -adamlara- o geleneksel ruh kalmazsa, en iyi silâh ve teçhizatın beş para etmeyeceğini nasıl anlatmalı? Bilirler, ama onların da maksatları başka. Atatürkçü ordudan rövanş -intikam- almak. Yollar, binalar yapmakla övünen bu iktidar “Yeni Anayasası” ile Devletten, sadece “Atatürkçülüğü” değil, “Türklüğü” de silmek kararında. Emelleri önündeki başlıca engeli kaldırmak, bildiğimiz anlamdaki Türk Ordusundan kurtulmak. Padişaha “Hassa Ordusu” ne de yakışır!..
Türk Ordusunun düşmanları, sırf içimizdeki gafiller, hainler değil. Daha önceden bilmemiz, anlamamız gereken bir gerçek Wikileaks sızıntılarında. “Çuval olayının” arka perdesi açılınca, ortaya çıktı.. Amerika ve İngiltere, Türk Ordusundan rahatsızlar. Çünkü anladılar ki, “kullanamayacakları güç” , artık onların “gücü” değil! Bu “güç” Soğuk Savaş döneminde “Kuzey Burcu” olarak Sovyet tehdidine karşı onlara yaradı. NATO’nun başlıca “çıpası” oldu. Kore’de, Türk Ordusunun manevi gücünü yeniden hatırladılar. Ama şimdi fark ediyorlar ki artık “kullanamayacakları güç” kendilerine yaramayacak, emellerine hizmet etmeyecek, aksine, emellerine engel olabilecek. İktidarla yabancıların “emellerinin tevhit edilmesi” , ortak olması durumu!..
Yoksa bu iktidar döneminde “Ergenekon Çetesi” bahanesiyle, bunca askerin, kuvvet komutanlarının Güneydoğu’da görev yapanların ve halen Libya açıklarındaki filonun komutanlarının “Ergenekon-Balyoz sanıkları” olarak tutuklanmaları çelişkisi, “Yargının tasarrufu” olsa da, gaflet değilse nedir?.. Atilla Kıyat’ın “kırgın” olmasının bir sebebi de bu tutuklamaların gerekçesi, bu onurlu askerlerin general ve amiralleri “kaçırma” ihtimali. Türk Ordusunun bir ilkesi de, “düşman” kim olursa olsun “kaçmamaktır” !.
Tabii aslında “ortak maksadın” dış boyutu başka. Başta, dünyanın en güçlü ordusunu, dünya donanmaları arasında başta gelen Türk Deniz Kuvvetleri’ni, enerji yollarının kontrolünde, Karadeniz’de, Orta Asya’da etkisiz kılmak... En mükemmel savaş gemileri yapılsın. Başbakan “bu gemilerin tezgâhtan indirilmelerinde” konuşsun, övünsün.. Bu gemilere komuta edeceklerin üstleri, saha komutanları sanık ve tutuklu! Denizciler, askerler, asıl “kırgın, kırık” hatta “kızgın olamazlar” !.. Atilla Kıyat, silah arkadaşları adına “Kırgınız, kırığız, ama küskün değiliz” dedi. Bu, askerlerin terbiyesi, zarafeti icabıdır; Türk askeri devletine “küsmez” ! Ama nereye kadar? Türk askeri de sonunda “kızar” ...
Acaba, Türkler “kızmıyorlar mı?” Türk seçmenleri, çoğunlukla bu iktidara gene oy verecekler mi? Erdoğan, “tek adam” olacak mı? Açık söylemeliyim; ben “kırgın, kırık” olmaktan öte çok “kızgınım” ... Orduma, komutanlarına reva görülen bu muameleden ötürü, “kızdıkça” yaşamak, yazmak azmim artıyor... Ama aynı zamanda da kahrımdan ölmek istiyorum. Sonra da gene yaşamak, yazmak istiyorum... Bu, bir “kısır döngü” mü? Hayır, “Türk Ordusunu kısırlaştırmak” isteyenlere kızgınlığımın ifadesi!

Yazarın Diğer Yazıları