Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) 2019 yılında 364 bin kızamık vakası tespit edildiğini duyurarak salgın uyarısında bulunmasını ntv.com.tr’ye değerlendiren Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özden Türel, kızamığın aşı ile önlenebilen bir hastalık olmasına rağmen hem geri kalmış hem de gelişmiş ülkelerde sorun olmaya devam ettiğini söyledi, “Kızamığa bağlı hala yılda 89.780 gibi önemli sayıda ölüm bildirilmektedir. Ölümlerin çoğu Afrika ve Hindistan’da görülmüştür” dedi.
2016’da dünya çocuklarının %85’inin kızamığa karşı aşılandığını ve DSÖ’nün, 2020 yılında kızamığın tüm dünyada eliminasyonunu amaçladığını belirten Doktor Özden Türel, “Ancak kızamık halen aşılama oranlarının düşük olduğu geri kalmış ülkelerde endemiktir. Gelişmiş ülkelerde ise salgınların en önemli sebebi duyarlı kişilerdeki aşı eksikliğidir. Aşısız kişiler, kızamığın endemik olduğu bölgelere seyahat sırasında enfekte olabilmektedir. Bu kişiler ülkelerine döndüklerinde virüsü yaymakta, aşısız veya yetersiz aşılı kişiler arasında salgınlara sebep olmaktadır” değerlendirmesinde bulundu.
Kızamığın hem çocuklar hem de yetişkinler için bu denli tehlike oluşturmasında aşı karşıtlığının oynadığı role dikkat çeken Dr. Türel, şunları söyledi:
“Hastalığın ciddiyetinin bilinmemesi, aşının yararı olmadığı konusundaki spekülasyonlar ve aşının yan etkileri konusundaki korkular aşılanma oranlarını olumsuz etkilemektedir. Sosyal medyada yayılan yanlış bilgilendirmeler ve aşı karşıtlığı hareketleri nedeniyle aşı yapılmayan çocuklar büyük risk altındadır. Kızamık aşısının otizme neden olduğu hipotezi kuvvetli bilimsel kanıtlarla çürütülmüştür.”
AŞI KARŞITLIĞI NEDEN ARTIYOR?
Aşı karşıtlığının nedenlerini anlatan Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doktor Okan Derin ise DSÖ’nün yayınladığı aşı karşıtlarında sık görülen 6 yanlış algıyla ilgili makaleye dikkat çekti:
“1-Hastalıkların iyileşen sanitasyon ve hijyen uygulamaları ile yok olduğuna, 2- hastalık olan bireylerin çoğunun daha önceden aşılandığına, 3- aynı aşının bazı ‘özel serilerinin’ öldürücü olduğuna, 4- aşıların kısa sürede çok ciddi yan etkileri olduğuna ve uzun dönemdeki yan etkilerinin bilinmediğine, 5- aşıyla önlenebilen hastalıkların zaten kendi ülkelerinde kalmadığına ve aşıya gerek olmadığına, 6- çoklu aşı uygulamalarının bağışıklık sistemini aşırı uyararak bazı hastalıklara sebep olduğuna dair yanlış kanılar aşı karşıtlığını ortaya çıkarabiliyor. Bütün bunlar uydurma ve komplo teorisi olmaktan öteye gitmemektedir. Ayrıca dini gerekçelerle de aşı karşıtlığı olabiliyor.”
“AŞI KARŞITLARI TOPLUMUN HASTALIKLARA DİRENCİNİ KIRIYOR”
Çiçek hastalığının 20. yüzyılda 300 ila 500 milyon insanı öldürdüğünü, DSÖ’nün çalışmaları sayesinde 1978’den beri çiçek hastalığının dünyadan tamamen yok edilen tek hastalık olarak tarihe geçtiğini hatırlatan Dr. Derin, “Difteri, çocuk felci, suçiçeği gibi hastalıklar aşı sayesinde neredeyse hiç görülmez oldu. Hepatit A, hepatit B, menenjit, zatürre gibi birçok hastalık aşı ile korunabilir hale geldi. Bu örnekleri çoğaltmamız mümkün. Özetle aşılar sadece bireyleri korumaz, hastalıktan korunan bireyler sayesinde mikropların toplumun içinde yayılmasını da önler. Buna ‘herd’ sürü bağışıklaması denir. Bir toplumda sürü bağışıklama oranı %95’in altına düşerse, hastalık mikropları okullarda, otobüslerde, işyerlerinde ve tüm kamusal alanlarda çılgın partiler vermeye başlar ve bu partiler ne yazık ki insanların cenaze törenine dönüşebilir. İşte aşı karşıtlarının yaptığı tam olarak budur; toplumun hastalıklara karşı direncini kırmak” dedi.
"GELİŞMİŞ ÜLKELERDE SALGINLAR VE ÖLÜMLER OLMASI DİKKATLERİ KIZAMIĞA ÇEKTİ"
Kızamık hastalığının dünyadaki seyri ile ilgili bilgileri paylaşan Dr. Derin’e göre, gelişmemiş ülkelerde aşıya, tedaviye, sağlıklı su ve besine ulaşamayan çocukların süregelen ölümleri kamuoyunun dikkatini pek çekmedi, ancak gelişmiş ülkelerde aşı karşıtlığı yüzünden salgınlar ve ölümler olması spot ışıklarını gelişmiş ülkelere çevirdi:
“Tüm dünyada 2019 yılının ilk 8 ayında 364.808 kızamık olgusu bildirilmiştir. Bu sayı 2018’in aynı döneminde 129 bin civarındaydı. Ukrayna, Kongo Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Madagaskar kızamık olgularının en çok olduğu ülkeler. Ayrıca Angola, Kamerun, Çad, Kazakistan, Nijerya, Filipinler, Sudan ve Tayland’da geniş çaplı salgınlar mevcut. Avrupa’dan bildirilen olgu sayısı bu yılın ilk altı ayında 90 bine ulaştı ve geçen yılın aynı dönemine göre 2 kat arttı. En çok olgu görülen ülkeler Fransa, Bulgaristan ve İtalya. Hastalığın aşısız bireyler arasında yayıldığı bildirildi. ABD’de durum farklı değil; son 25 yılın en yüksek kızamık olgu sayısı bu sene bildirildi.”
ABD’de Temmuz 2019 itibariyle 1109 olgu bildirildiğini söyleyen Dr. Türel, aşı karşıtlığı dışında kızamığın artmasındaki etkenleri, “Aşılama oranları önceden daha düşük olduğundan büyük çocuk ve erişkinlerden oluşan duyarlı bir grup oluşmuştur. 12 aylıkken aşılanan bebeklerin %7’sinde primer aşı başarısızlığı görülebilir. Bu nedenle ikinci doz kızamık aşısı yapılması da çok önemlidir. Henüz aşı olmamış bebekler ve altta yatan hastalığı nedeniyle kızamık aşısı uygulanamayanlar da risk altındadır. Geri kalmış ülkelerde ise sağlık hizmetlerine ulaşamama aşı eksikliğinin önemli nedenlerindendir” şeklinde aktardı.
“KIZAMIK SİNSİ BİR DÜŞMAN GİBİ KAPIMIZDA”
“Türkiye’de kızamık salgını tehlikesi var mı, böyle bir tehlike varsa nasıl önlemler alınmalı, hem bireylere hem de sağlık otoritelerine düşen görev ve sorumluluklar nelerdir?” şeklindeki soruya Çocuk Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Dr. Türel, “Birey olarak görevimiz çocuklarımıza aşı yaptırmaktır. Aşının toplumun tüm kesimlerine ulaştırılması ve 2 doz aşılamanın %95 kapsama oranında olması sağlık otoritelerine düşen görevdir. Ayrıca olguların erken tespiti ve salgınların zamanında kontrol altına alınması çok önemlidir. Sağlık Bakanlığı tarafından kızamığın yayılımını önlemek için sürekli çalışmalar yapılmaktadır” yanıtını verirken Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Okan Derin’in değerlendirmesi şu şekilde oldu:
“Türkiye’de Sağlık Bakanlığı tarafından doğru şekilde yürütülen ve birçok ülkeye kıyasla çok yüksek oranlara ulaşmış bir aşı uygulaması var. Ancak DSÖ verilerine göre 2019’un ilk 8 ayında 2.391 kızamık olgusu bildirilmiş. Bu, geçen yılın tümünden 3 kat fazla demek. Bu yılın başında 23 bin ailenin çocuklarını aşılatmayı reddettiği bildirildi. Aşı karşıtlığı bir hastalık gibi ülkemize de girmiş gibi görünüyor. Sonuç olarak kızamık da diğer aşı ile korunulabilen hastalıklar gibi toplumun zayıf düşmesini bekleyen sinsi bir düşman gibi kapımızda.”
KIZAMIKTAN KORUNMAK İÇİN NELER YAPILMALI?
Kızamık tedavisinde kullanılacak bir antiviral ilacın bulunmadığını dile getiren ve “Gelişmekte olan ülkelerde A vitamini desteğinin morbidite ve mortaliteyi azalttığı saptanmıştır. DSÖ, kızamıklı çocuklara A vitamini takviyesini önermektedir” diyen Dr. Türel, kızamıktan korunmak için yapılacakları ise “Kızamık aşısı sağlıklı çocuklara kızamık, kızamıkçık, kabakulak (KKK) aşısı şeklinde 12. ayda 1 doz ve ilkokul 1. sınıfta 2 doz şeklinde uygulanmaktadır. Daha önce aşılanmamış yetişkinlerde ise en az 28 gün arayla 2 doz şeklinde yapılır. Ateş ve döküntüsü olan bir hastanın kızamık olabileceği düşünülerek gerekli önlemler alınmalıdır” şeklinde özetledi.