TÜYAP Tüm Fuarcılık Yapım AŞ tarafından Türkiye Yayıncılar Birliği iş birliğiyle düzenlenen "38. Uluslararası İstanbul Kitap Fuarı", okurlarla buluşmaya devam ediyor.
Fuarın bu yılki "Onur Yazarı", aynı zamanda Türk edebiyatında 1950 kuşağının önemli öykücülerinden biri olarak gösterilen Adnan Özyalçıner, edebiyat hayatına ve fuara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"ÖYKÜ YAZMAYA KENAR MAHALLELERDEN BAŞLADIM"
Fuarın onur yazarlarının kitaplarını 13 yıldır hazırlayan gazeteci, yazar Faruk Şüyün'un kendi adına kaleme aldığı "Mahallem İstanbul" adlı kitaba da değinen Özyalçıner, şunları kaydetti:
"Ben öykü yazmaya kenar mahallelerden başladım. Karagümrük doğumluyum. Gençliğim de Karagümrük'te geçti ve kenar mahalledeki insanların, yani kendilerini ifade edemeyenlerin duygu ve düşüncelerini anlattım. Tabii yalnız kenar mahalle değil, bütün İstanbul'u anlattım. Tüm güzelliklerin ve zenginliklerin eşit şekilde paylaşılmasını istedim. Çünkü İstanbul herkesin İstanbul'u. Bu bakımdan kitabın adı da 'Mahallem İstanbul' yani mahalleden başlayarak, İstanbul'a açılmak, mahalleyi İstanbul'a yaymak tüm mesele burada. Çok ilginç bir kitap oldu. Liseyi Babıali Erkek Lisesi'nde okumuştum. Faruk Şüyün'la ilk söyleşiyi yaparken de bütün yaşamımın geçtiği Babıali'de oturduk. Babıali yıllarını, gazeteleri, yayınevlerini, kitaplarını konuştuk. Ben Eyüpsultan'da ortaokulu okudum. Sonra o zaman ki Eyüpsultan'ı, Haliç'i bir de Büyükada'yı konuştuk. Çünkü dayımın adada bir manav dükkanı vardı. Yazları yanına gider, manav çırağı olarak çalışırdım. Orada da yaşadıklarımı, gördüklerimi kitapta anlattım. Böylece Mahallem İstanbul, İstanbul kapsamlı bir söyleşi kitabı oldu."
Adnan Özyalçıner, yedek subay olarak bir dönem Bitlis'in dağ köyünde öğretmenlik yaptığını aktararak, şunları söyledi:
"Aynı benim mahallemdeki gibi orada da birçok insanın okuması ve yazması yoktu. Annem ve babam da aynısıydı ve Bitlis'te o köye gittiğimde aynı benim mahallemin insanları ile karşılaşmış oldum. Çünkü okumasız, yazmasız insanlar, birtakım şeyleri duyup görüyorlar ama kendilerini ifade edemiyorlar. O zaman ben onların da duygu ve düşüncelerini eserlerime aktarmayı düşündüm. Bunun için bizim 1950 kuşağının en önemli noktası yedek subay öğretmenliğiydi. Batı şehirleri ve İstanbul dışında ilk defa Anadolu'ya açıldık. Benim için oradaki yaşamı, insanların duygularını, düşüncelerini, isteklerini, gelecek umutlarını yeşertmek ve anlatmak çok önemliydi. Onun için karamsar bir edebiyat değil, iyimser bir edebiyattan yanayım."
"KİTAP ÖLMEZ VE HEP DEVAM EDECEKTİR"
Bugüne kadar 50'nin üzerinde esere imza atan Özyalçıner, hala yapacak çok şeyi olduğunu dile getirerek, "Yaşamım el verdiği sürece gördüğüm, yaşadığım şeyleri yazmak istiyorum, elimin erdiği kadar. Öykülerim zaten devam ediyor. Yeni E dergisinde onlar yayımlanıyor. Bundan sonra 'Değinmeler' diye edebi metinler oluşan bir şey yazıyorum. Onlar da Evrensel gazetesinde pazar günleri yayımlanıyor." ifadelerini kullandı.
Usta yazar, fuarların düşünce özgürlüğünün ortaya konuluşu açısından önemli olduğuna dikkati çekerek, sözlerini şöyle tamamladı:
"Kitap fuarı, çeşitli düşüncelerin bir araya gelişidir. O bakımdan bence her türlü kitap fuarı benim için çok önemli. Çünkü bütün düşünceleri özgür olarak kitaplarda görebiliyorsunuz ve fuar gelen ziyaretçilere de kitabın sıcaklığını, güzelliğini aşılıyor ve hayal, düş kurduracağı noktaları da açıklamış oluyor. Bir televizyon ya da bilgisayar size düş kurdurmaz ama kitaplar düş kurdurur. Bu anlamda tüm iletişim alanında kitap ölmez ve hep devam edecektir. Bugün iyi bir şekilde kitaba ilgi var ve insanlara daha çok sevdirmek, kitapları özgürleştirerek, yaşamı özgürleştirmek gerekir."