KİTAP / AHMET YABULOĞLU 23-07-2018

KİTAP / AHMET YABULOĞLU 23-07-2018

KİTAP / 23-07-2018

0001753158002-1-(1).jpgTürklerin destanlaşan hayatlarından kesitler

Türk Kültürünün temel hazineleri sayılan Kutadgu Bilig ve Atabet-ül Hakayık gibi eserleri günümüz Türkçesine kazandıran Ayşegül Çakan bu kez de Dede Korkut Hikayeleri'ni okurla buluşturdu.

İş Bankası Kültür Yayınları Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi'nden çıkan "Kitab-ı Dedem Korkut" eserin Dresden nüshası esas alınarak yayına hazırlandı. Bilindiği gibi; Dede Korkut (tahmini olarak IX-XI. yüzyıl): Oğuzların Bayat boyundan, yarı efsanevi bir bilge ve kendi adını taşıyan destansı hikâyelerin anlatıcısıdır. Hakkındaki bilgiler büyük ölçüde rivayetlere ve Dede Korkut Hikâyeleri'nde yer alan ifadelere dayanır. Hikâyelerinde Oğuzların geleneklerini, yaşantılarını ve çeşitli olaylar karşısındaki tutumunu anlatan Dede Korkut ozanlar piri olarak nitelenmiş, coşkulu bir üslupla aktardığı destanlarında iyiliği, doğruluğu ve erdemli olmayı öğütlemiştir. Sözlü halk edebiyatının ürünü olan destanları yüzyıllar boyunca yaşamış, XV. yüzyılda yazıya geçirilerek günümüze ulaşmıştır. Dede Korkut Kitabı'nın ülkemizde ilk kez Kilisli Rıfat tarafından Arap harfleriyle 1916'da yayımlandığını hatırlatan Ayşegül Çakan devamla şu bilgiyi veriyor:

"Dede Korkut destanlarının günümüze ulaşabilen el yazması 2 nüshası vardır. Dresden nüshasında 12, Vatikan nüshasında 6 hikaye mevcuttur. Vatikan nüshası 6 hikayeden oluştuğu için eksik olarak değerlendirilmiş, ancak her 2 nüshanın ortak bir nüshaya dayandığı genel olarak kabul görmüştür. 24 Türk boyunun her biri için bir destan yaratılmış olduğu ve bu nüshanın kayıp olduğu iddialarına karşın bugün bunu kanıtlayacak belge ve bilgiler elimizde bulunmamaktadır. Latin alfabesiyle ilk çalışmayı Orhan Şaik Gökyay 1938'de yapmıştır. Muharrem Ergin'in asıl metne dayanarak yaptığı bilimsel incelemesi ise 1958'de yayımlanmıştır.

İş Bankası Yayınları Tel:(0212) 252 39 31

***

firat2-002.jpgTürk Birliği'nin felsefi temelleri

Dr. Akif Poroy'un, "Türklerde Felsefi Düşünce" adlı kitabı; Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, KKTC, Özbekistan, Türkiye ve Türkmenistan'ın oluşturacağı kültürel ve ekonomik bir Türk Birliğini gerçekleştirecek felsefi düşünce düzeyinde temel oluşturacak önemli bir çalışma. Avrasya'daki tüm Türk soyluların kütüphanesinde olması gereken bir kitapta, "Türk düşünürleri neler biliyorlardı? Ne düşündüler? Neleri anlatmaya çalıştılar? Neleri araştırıp, neleri nasıl çözümlediler? Ne öğretmeye çalıştılar? Ne öğrettiler? Onların derin öğretilerinden biz ne anladık? Neler kazandık?" soruları da cevap buluyor. Poroy, çalışması hakkında şu değerlendirmeyi yapıyor: "Uzun yılların emeği sonrasında kaleme aldığım bu çalışmada; binlerce yıldır Gök-Tanrı İnancında 'eşitler arasında eşitlik' kavramıyla Ön-Türk Uygarlığından beri ürettiğimiz, bize ait Türk felsefi düşüncesini, Türk Töresini, Türkçe düşünen, Türkçe yazan, Türk'ün, tüm Türk Dünyasının felsefi düşüncesini ve bunu üreten Türk filozof ve düşünürleri yansıtılmıştır. Farabi, İbni Sina, Maturidî, Mevlana, Molla Fenarî, Cengiz Aymatov gibi yüzlerce yıldır ve günümüzde dünyayı etkileyen düşünürlerin birikimi okuyup anlamak, yetkinliğimiz artacaktır ve yeni açılımlarla yeni düşünceler üretmemize yardımcı olacaktır."

Türk Konseyi Yayınları

Tel:(0532) 213 04 31

***

HAFTANIN KİTABI

155-669-7-1525098509.jpgİki kıtayı salladılar

Gerek Çin gerekse Avrupa kaynaklarına göre, tarih sahnesinde devlet kuran ilk Türk boyu olan Hunlar, önce Orta Asya'da çeşitli Türk-Moğol boylarını bir araya getirmiş ve Çin'e karşı büyük tehdit oluşturarak yaşam alanlarını durmadan genişletmişlerdir. Sonradan tarihin karanlıklarına gömülmüşler ve ansızın Doğu Avrupa bozkırlarında tekrar ortaya çıkıp, önlerindeki diğer kavimleri batıya iterek Roma İmparatorluğu'nu tehdit eder hâle gelmişlerdir. Değerli tarihçi Marcel Brion, Avrupa tarihinin gelişimini ve kültürünü derinden etkileyen Hunları ve ulu önderleri Atilla'yı bir Batılı gözüyle değerlendirmekte ve Hunların uzantıları olarak gördüğü Avar ve Macarları Batı Hun tarihi içinde ele alarak, bu tarih yapan Türk uluslarını bir roman havasında anlatmaktadır. Hunlar dünya tarihini fakat bilhassa Avrupa tarihini şekillendirmiş, Atilla ve Hun Türkleri Avrupalıları öylesine etkilemiştir ki, yüzyıllar sonra gelecek olan Osmanlı Devleti dahi belki de bu tesir sebebiyle hep aynı gözle değerlendirilmiştir.

Ötüken Neşriyat

Tel:(0212) 251 03 50

***

32072834_1640253079427292_6949920519936278528_n.pngTürkiye'nin yüz akları

Eğitimci kişiliği ve siyasal kimliğiyle tanınan, son yarım yüzyıllık dönemin etkin isimlerinden Mustafa Gazalcı, "Aydınlık Yüzler" adlı çalışmasıyla yakın tarihimizin kimi çok, kimi daha az tanınan, ama tümüyle ortak yaşam ve duyarlılık alanlarında buluştuğu dostu, arkadaşı, yakını olan kişileri şiirsel bir dille anlatıyor, bir bakıma onlara vefa borcunu ödüyor.

Gazalcı, kendi yaşamını anlamlandıran, öte yandan düşünceleri, çalışma ve eylemleriyle ülkemizin yüz akı olmayı çoktan başarmış, ölümsüzleşmiş adların belleklerimizdeki yerlerini "Aydınlık Yüzler"le daha bir sağlamlaştırıyor.

Öğretmen Dünyası Yayınları

Tel:(0312) 229 43 25

***

KÜTÜPHANEMDEN:

0000000473524-1.jpg2 büyük bilgeden 2 büyük eser

Bugün sizlere Türk-İslam düşünce hayatının kilometre taşı konumundaki Türkistanlı 2 Ahmet'ten sözedeceğim. Bunların ilki Ahmet Yesevi, ikincisi Edip Ahmet...

İslam sonrası Türk düşünce hayatının öncülerinden biri olan Hoca Ahmet Yesevi, yaşadığı asırdan itibaren Müslüman Türk kitleleri üzerinde derin tesirler bırakmış bir Türk bilgesidir. Türk topluluklarını etkileyen şiir diliyle yazılmış nasihatleri "Divan-ı Hikmet" adıyla toplanmıştır. Diğer bir Türkistanlı büyük Türk de "Atabet-ül Hakayık" adlı eseri ile ünlenmiş Edip Ahmet'tir. Asırlar boyunca Türk milletine yol göstericilik etmiş olan Türkistanlı 2 büyük Türk ve eserleriyle ilgili derli toplu bilgileri Toker Yayınları "100 Büyük Edip 100 Büyük Şair" dizisinden çıkan 45. kitapta okurlara sunmuş. İki bölümden oluşan kitap 1986 yılında yayımlanmış. Birinci bölüm Ahmet Yesevi ve Divan-ı Hikmet'e ayrılmış. Bu bölümde Hoca Ahmet Yesevi'nin hayatı anlatılıp eserlerinden örnekler verilmiş. Ünlü 63 yaş şiiri verilirken de Hoca Ahmet Yesevi'nin, peygamberimiz Hz. Muhammed (S.A.V.) 63 yaşında ölüp toprağa verildiği için, 63 yaşına gelince toprağın altında bir hücreye girerek ömrünün geri kalan kısmını orada tamamladığı hatırlatılmış.

İkinci bölümde de Edip Ahmet hakkında bilgi verilirken kendisinin anadan doğma kör olduğu belirtilerek şu anlatılıyor:

"Bağdat'ın uzağında uturduğu halde, hergün bu uzun yolu yürür, İmam-ı Azam'ın derslerine gelirdi. İmam-ı Azam'a bir gün, talabelerinden hangisini daha çok sevdiği sorulunca, 'Hepsi iyidir ama, 4 fersahlık yoldan gelen gelen şu kör Türk hepsinin evlasıdır' cevabını verir."

(Ahmet Yabuloğlu)