Prof. Dr. Necati Demir, her biri orijinal ve Türk mitolojisi açısından ayrı bir önem taşıyan 793 efsaneyi 25 yıllık bir çalışmayla toplayıp “Türk Efsaneleri” adıyla kitaplaştırdı.
İnsanlar; yaşadığı coğrafyaya ait önemli gördükleri kişileri, nesneleri ve mekânları kutsallaştırırlar ve sırrını çözemedikleri konuları çeşitli biçimlerde yorumlarlar. Bunlara, yaşanmış bazı olayları da katıp nesilden nesile aktarırlar. Kutsallaştırma, yorumlama ve aktarmaların pek çoğu sözlü olarak yayılır. Bu, sonuçta bir sözlü kültür oluşturur.
Sözlü kültürün en önemlilerinden biri de efsanelerdir. Efsaneler, insan ile insanı, insan ile coğrafyayı, insan ile diğer varlıkları, insan ile maneviyatı bir birine gönül bağı ile bağlayan unsurlardır.
Prof. Dr. Necati Demir, yaklaşık yirmi beş yıldır sürdürdüğü çalışmalarla Türkiye’nin büyük bir bölümünde yaptığı alan araştırmalarında dil, tarih ve kültür konularında elde edilen malzemeleri arşivledi. Prof. Dr. Demir’i arşivlediği konulardan bir tanesi de efsanelerdi. Efsane kültürü bakımından Türk dünyasının çok zengin olduğunu belirten Prof. Dr. Demir bu konuda şu değerlendirmeyi yapıyor:
Türk dünyasının güzel ve önemli bir parçası olan Türkiye de doğal olarak aynı özellikleri taşımaktadır. Adeta her ağaç, her kuş, her böcek, her hayvan, her taş, her büyük şahsiyetin bir efsanesi bulunmaktadır. Günümüzde, kitle iletişim araçlarının yaygınlaşması ve iletişim araçlarının yer vermemesi sebebiyle efsaneler unutulmaya yüz tutmuştur. Böyle bir hazineden Türk milletinin yeni nesilleri mutlaka yararlanmalıdır. Yararlanmanın da ötesinde bu gelenek kopukluk olmadan mutlaka yeni nesiller tarafından sürdürülmelidir. Her Türk, bu efsaneleri okumalı ve sonraki nesillere nakletmelidir. Efsaneler; edebi bir tür olmanın ötesinde muazzam bir eğitim aracıdır. Efsanelerin konuları çoğunlukla çocuk, genç ve orta yaşlıların eğitimi ile ilgilidir. Güzel ahlaklı olmanın faydaları ve nasıl güzel ahlaklı olunacağı işlenmektedir. Onlar; hilenin, düzenbazlığın, nankörlüğün, cimriliğin kötülüğünü; sağlam karakterli olmanın, cömertliğin güzelliklerini en iyi biçimde anlatmaktadır. Hem de bin nasihatten bir musibetin daha iyi olduğunu güzel biçimde vurgulayarak...
Edge Akademi Tel: (0312) 434 34 12
***
Batılı bir yazarın gözlem ve tespitleriyle Atatürk
Emil Lengyel bir yazar, eğitimci, konuşmacı ve gazetecidir. Orta Doğu, özellikle de Türkiye konusunda bir otoritedir. Yüz elli yıl boyunca Türkiye’nin selefi Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilen Macaristan’da doğmuş olan Lengyel, Türkiye’ye çok sayıda ziyarette bulunmuş ve bölge hakkında yaptığı araştırmaları kitaplaştırarak geniş kitlelere ışık tutmuştur. Alanında bir otorite olan biyograf ve tarihçi Emil Lengyel, “Büyük Türk” adlı kitabında genç okuyucular için Atatürk’ün hayat hikayesini bir Batılı gözüyle kaleme alıyor. Kitap, hükümetlerin halklarını çağdışı olanı bırakıp geleceğe kucak açmaya yönelttiği Asya ve Afrika’da, yükselen devletlerin çoğunda Atatürk’ten örnekler verildiği bugün, okurlara yol gösterici bir okuma sunuyor.
Orta Doğu’da başka hiçbir isim, halkını yıkımdan kurtaran ve başka onlarca devletin modernleşmesine ilham veren, Mustafa Kemal Atatürk kadar saygı görmemiştir.
Atatürk hayatı boyunca ve ölümünden itibaren başta İran, Afganistan, Suriye, Mısır, Tunus, Fas, Senegal ve Gana olmak üzere birçok ülkenin modernleşme çalışmalarında örnek alınan bir devlet adamı olmuş ve hayat hikayesi nesillerden nesillere aktarılmıştır.
Koridor Yayınları Tel: (0212) 544 41 41
***
Adını sürgün eden millet!..
Günümüzde ağır saldırıların hedefi haline gelen “Türk” kelimesi, Gök-Türk Devleti’nin yıkılmasından Jön-Türklerin kuruluşuna kadar yaklaşık 1200 yıl boyunca Türkler tarafından hiç kullanılmamış ve kelime adeta Türkler tarafından sürgüne gönderilmiştir. Bugüne kadar Türk milletinin geçmişine ışık tutan önemli eserlerin yayınlanmasına öncülük eden araştırmacı yazar Ahsen Batur “1200 Yıllık Sürgün” kitabında bu trajediye dikkat çekiyor:
Osmanlı, İstanbul’un fethinden sonra Müslüman Roma İmparatorluğu idi. Ziya Gökalp, “Bu milletin yakın zamana kadar kendisine mahsus bir adı yoktu. Tanzimatçılar ona: ‘Sen yalnız Osmanlısın. Sakın başka milletlere bakarak sen de milli bir ad isteme! Milli bir ad istediğin dakikada Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkılmasına sebep olursun’ demişlerdi. Zavallı Türk, vatanımı kaybederim korkusu ile, ‘Vallahi Türk değilim. Osmanlılıktan başka hiç bir içtimai zümreye mensup değilim’ demeye mecbur edilmişti” derken son derece haklıydı. 1912 yılında Sebilürreşat dergisinde çıkan bir yazıda “Türk” kelimesinin kullanılması, dinsizlik, kafirlik sayılıyordu. 1913 tarihli “Mecmua-i Ebuzziya” dergisinin 94. sayısında, “Bizim Türklüğümüz sembolizmden başka bir şey değildir. Bizler, yani Türkler Müslümanlık içinde erimişizdir. Türk falan değil, sadece Müslümanız” deniliyordu. Prof. Ahmet Naim ise, 1913 yılında yazdığı “İslam’da Dava-i Kavmiye” adlı kitabında, Türk’e karşı savaş açmıştı ve “Türk’ün geçmişini bilmesine, öğrenmesine lüzum ve ihtiyaç yok” diyordu. 1919-1920 yıllarında şeyhülislamlık görevine getirilmiş ve ülkeden kaçmak zorunda kalmış olan Mustafa Sabri Efendi, “Türklükten istifa ettiğini” söyleyip Türk’e Türklük benliğini vermek isteyenleri “soysuzluk” la suçluyordu. Türkiye’de İngiliz Muhipleri Derneği’nin kurucularındandı ve Kuvay-ı Milliye mensupları için ölüm fetvası da çıkartan da o idi.
Selenge Yayınları Tel: (0212) 514 45 73
***
Atalarımızın akrabaları...
Türkolog Firudin Ağasıoğlu’nun yazdığı, “Etrüks Türk Bağı” kitabında Etrüsklerin kökeni, tarihi, etnografyası, mitolojisi ve dili hakkında bilgi veriliyor, Etrüsk - Türk ilişkilerinden geniş bir şekilde bahsediliyor. Bilimsel, popüler üslupla yazılan bu kitap, yazarın son 30 yılda Türkoloji ilmine getirdiği, Türk etnosunun Ön Asya’da ortaya çıktığını esas alan görüşü üzerine kurulmuş yeni “Urmu Nazariyesi” temel alınarak yazılmıştır. Eser sadece Etrüsklerin değil, Türklerin de kökenine açıklık getiriyor.
Bilgeoğuz Yayınları Tel: (0212) 527 33 65
***
Selçuklular’a dair her şey
Savaşlarda izledikleri taktiklerden kullandıkları silah ve gereçlere, denizcilik alanında sağladıkları gelişmelerden İslamiyet’in yayılışındaki etkilerine kadar pek çok konuyu ve “Kim bu Selçuklular?” konusunu Muharrem Kesik birinci el kaynaklardan araştırdı ve “At Üstünde Selçuklular” ı yazdı. Selçukluların Asya ve Anadolu’daki başarısının sırrı neydi? Haçlı Seferleri’ne karşı ne gibi taktikler uygulamışlardı ki başarıyı elde etmişlerdi? O zamanlarda bile var olan casusluk faaliyetlerinin Selçuklular neresindeydi?
Timaş Yayınları Tel: (0212) 511 24 24