Kışkırtma, gaflet, milliyetçilik!..

"Olmaz olmaz" demeyin, hele de konu siyaset olunca her şey olabiliyor bu ülkede...

Kim derdi ki, daha önce oy kaygısıyla ayrılıkçı siyasete taviz verenler gün gelecek bir yandan yükselen sağcı oylar, diğer taraftan da "ülkücü" bir adayın neredeyse "kilit" noktaya gelmesi nedeniyle "milliyetçilik" üzerinden at koşturacaklar!..

Ve de kim derdi ki, bu ülkede Kürtçü bir parti, seçime iki ay kalmışken ayrılıkçı söylemlerini ürkütücü boyutlara çıkaracak, bu sırada "dibe çakıldı" denilen MHP yüzde 10'u aşacak, çoğu anketlerde bazen "düştü", bazen "yükseldi" denilen İYİ Parti yüzde 10'a ulaşacak, diğer taraftan Büyük Birlik Partisi, Zafer Partisi, ATA İttifakı ve Sinan Oğan'ın da içinde bulunduğu milliyetçi oylar neredeyse yüzde 30'u bulacak!..

Evet; Türkiye ayrılıkçı siyaset ve ona taviz veren politik figürler yüzünden az çekmedi...

Terör bazen onların gafleti ve ihaneti üzerinden hortladı, bazen de devletin strateji hataları nedeniyle... Erdoğan'ın, Bingöl'deki konuşmasında, "Sen 'ne mutlu Türk'üm' dersen, onlar da 'ne mutlu Kürt'üm' derler" demesi PKK'yı şımartmamış mıydı?..

ANAP döneminde "Kürdistan'a giden yol Diyarbakır'dan geçer" diyen gafiller unutuldu mu?..

En çok da AKP döneminde; Habur'daki çadır mahkemeleri ve Oslo görüşmelerinin yol açtığı gafletin Diyarbakır'ın ortasındaki hendek çatışmalarında yüzlerce güvenlik görevlisinin şehit olmasına yol açması, ağır siyasi tavizlerin en kötüsü olmadı mı?..

İşte cumhuriyeti kuran CHP'nin neredeyse 40 yıldır yüzde 23-25 bandında kilitli kalan oy desteğini yükseltmek için verdiği tavizler de zaman zaman ayrılıkçı çizgiyle eleştirilmesine yol açtı...

CHP'de 2010 sonrası zikzaklar partiyi tıpkı 1990'lardaki SHP çizgisine getirmeye hizmet etti ama, sonuç nafile...

O planın bir yanında bu kez HDP çizgisi vardı... Sadece Canan Kaftancıoğlu, Sezgin Tanrıkulu'nun ilişkileri-söylemleri değil, son olarak Nuşirevan Elçi'nin Kılıçdaroğlu'na danışman olması, Nevaf Bilek adlı CHP yöneticisinin Diyarbakır'dan "Kürdistan" diye söz etmesi ve "CHP ancak HDP çizgisine gelirse başarılı olur" gibi bir gaflet stratejisini ana muhalefete dayatmaya çalışan FETÖ'cu Taraf gazetesinin eski yazarı Yüksel Taşkın'ın çıkışları da CHP tabanını ürküttü, kitlelerde erozyona yol açtı...

TAVİZ, SUSKUNLUK, HEZİMET!..

Ayrılıkçı siyasete verilen tavizler ANAP, DYP, Refah Partisi ve AKP'ye uzun vadeli yarar getirmediği gibi ağır darbeler vururken, CHP de bundan olumsuz etkilendi...

Peki; Altıok'undan biri "milliyetçilik" olan bir partiyi HDP'lileştirmeye çalışanlar yetmezmiş gibi, "ulus"un "millet" olduğunu anlamazken milliyetçiliğin de ulusalcılık olduğunu bilmeyecek kadar cehalet içinde çırpınanlar, "ulusalcılar bagajda yük" gibi utanç verici bir söylemle Atatürkçüleri tasfiye ederken CHP ne kazandı?..

İşte sadece 60 kadar eski AKP'liyi değil, cumhuriyetle çatışan hatta Öcalan hayranı "asansörcü"lerin bile listeye konulması, 4 partinin desteğine rağmen CHP'ye başarı getirmezken, karşı cephede yükselen milliyetçiliğin bir nedeni de iktidar partisinin CHP'yi HDP üzerinden PKK ile ilişkilendirmesiydi...

Olan oldu ve HÜDA PAR'ın Cumhur İttifakı'na katılması ile birlikte seçim öncesi başlayan terör-siyaset ilişkisine yönelik tartışma da çok vahim bir çizgiye geldi...

Bu tartışma oy kullanmayan 9,5 milyon seçmenin büyük bölümünü ürküttüğü için sandıktan uzak tutmuşken, diğer yandan da milliyetçi oyları yoğunlaştırdı...

Kuşkusuz bu yükselişin tek nedeni Kılıçdaroğlu'nun aldığı destek nedeniyle HDP'ye yönelik sessizliği değil, aynı zamanda PKK'nın toplumu ve cumhuriyeti tehdit eden açıklamaları da milliyetçiliği hareketlendirdi...

İşte Sırrı Sakık, Murat Karayılan, Pervin Buldan, Ahmet Türk gibilerle bazı PKK yöneticilerinin "Cumhuriyeti dönüştüreceğiz, özerklik gelecek, Öcalan ve PKK'lılara genel af çıkacak" şeklindeki çıkışları da toplumu iyice ürkütürken, milliyetçi dalgayı beklenmedik biçimde yükseltti...

KİLİT GÜÇ ATATÜRKÇÜLER...

14 Mayıs öncesi terör-siyaset ilişkisine yönelik tepkiler siyaseti sarsarken CHP yine yerinde saydı, Millet İttifakı başarıya ulaşamadı, iktidar partisi Meclis'i ele geçirdi, cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan, Kılıçdaroğlu'na 5 puan fark attı...

Ve bu sırada milliyetçi partilerin oyları yükselirken, HDP de 2018'e oranla neredeyse 3 puan kaybetti...

Cumhurbaşkanı seçiminde ikinci tura gidilirken, siyasetin yaşadığı tuhaf şaşkınlığa bakar mısınız; bir milliyetçilik dalgası hortladı ki, hem evlere şenlik, hem de pek inandırıcı bulunmuyor...

Heyhat!!! 1990'lardan itibaren ayrılıkçı siyasete verilen tavizler ne çabuk unutuldu ki, 28 Mayıs'ın kilidi milliyetçilik olabildi?..

Velhasıl iktidar da, muhalefet de ne yazık ki öngöremedi milliyetçi çevrelerdeki derin kaygıyı...

Çünkü 2017'de, "Kürdüm demek en tabii hakkındır, ama Kürtçülük yapmak hakkın değildir. Türk'üm demek en tabii hakkındır ama Türkçülük yapmak hakkın değildir. Çünkü bunlar bölücülüktür" diyen Erdoğan da; YPG'yi terör örgütü görmezken, Sırrı Sakık gibilerin "Cumhuriyeti dönüştüreceğiz" tehdidine sessiz kalan Kılıçdaroğlu da geç kaldı milliyetçilik söylemlerinde...

İşte Erdoğan, HDP desteği üzerinden (CHP'nin PKK ile yakınlaştığı) iddiasıyla ana muhalefete taarruz ediyor, muhalefet ise Meclis'e giden HÜDA PAR/Hizbullah üzerinden AKP'yi sıkıştırıyor ama bu durum toplumu germekten öteye gidemiyor...

Velhasıl; oy kaygısı ve zoraki milliyetçilik söylemleri ile seçime yön verilmek istenirken, toplum, "benim teröristim, senin teröristin" şeklinde büyüyen çok tehlikeli bir algının da şaşkınlığını yaşıyor...

Bu şaşkınlığı yine, sağda-solda büyük etkileri göz ardı edilirken, sandıktan da uzaklaştırılan Atatürkçü-cumhuriyetçi vatanseverler dağıtacaktır...

Çünkü Gazi'nin "Vatan bir bütündür, parçalanamaz" sözüne de, "muasır medeniyet" hedefine de en çok onlar inanıyor...

Yazarın Diğer Yazıları