Kırıkkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde onlarca hastanın göz tedavisinde kullanılan ilaç nedeni ile görme kaybı yaşaması hakkında konuşan İYİ Parti STK ile İlişkiler Başkanı ve Antalya Milletvekili Dr. Tuba Vural Çokal, Sağlık Bakanlığı'nın inadı ve yapılan uyarılara kulak tıkaması nedeniyle bu skandalın yaşandığını ifade etti. Çokal, “Biz bir yıldır bu ilaçlar ilk tedavi olarak kullanılmaz, bir flakon 20 ayrı hastaya kullanılamaz dedik. Bakanlık dinlemedi. Skandal göz göre göre geldi” dedi.
"BAKANLIĞI UYARMIŞTIK"
Görme kayıplarına neden olan ilaçların bevacizumab etken maddeli ilaçlar olduğunu kaydeden Çokal, “Sağlık Bakanlığı 2019 yılının Ocak ayında yayınladığı Sağlık Uygulama Tebliği ile sarı nokta hastalıklarında bevacizumab etken maddeli ilaçların, ilk tedavi olarak kullanılmasını istedi. Tebliğin yayınlanmasının hemen ardından biz, 13 Şubat’ta Meclis kürsüsünden, Bevacizumab etken maddesinin kolon kanserinde kullanıldığını ifade ederek, Sağlık Bakanlığını uygulamanın riskler konusunda uyardık.
Daha önceki konuşmamda da belirttiğim gibi, göz içi enjeksiyon tedavisinde kullandığımız başlıca 3 ilaç grubu bulunmaktadır. Bu ilacın etken maddesi bevacizumab ruhsatlı bir ürün değildir. İlacın 'orijinal' prospektüsünde 'Intravitreal kullanım için uygun değildir.' ibaresi bulunduğunu, yani 'off-label' bir ilaç olduğunu, kullanıma uygun olan bir ilaç olmadığını ifade ettik. Daha çok kolon kanseri tedavisinde kullanılan bu ilacın prospektüsünde göz için kullanıldığında kalıcı körlük de dâhil ciddi yan etkiler oluşturabileceği belirtildiği, ilacın yüksek göz içi enfeksiyon riski ve bir flakondan birden fazla hastaya uygulanacak şekilde bölünüp uygulama yapıldığı takdirde yine enfeksiyon riskini arttırdığı bilindiği halde Sağlık Bakanlığı hepsini görmezden gelmiştir. Üstüne üstlük bu ilaçla tedaviye başlanma gibi bir zorunluluk söz konusu olmadığı gibi, yine riskler barındırdığı ve uyardığımız halde Sağlık Bakanlığı tedaviye bu ilaçla başlanması şartı eklemiştir." dedi.
"DOKTOR VE HASTALAR BÜYÜK BİR RİSK ALTINA SOKULDU"
Çokal sözlerini şöyle sürdürdü; "Ranibizumab ve aflibercept, ülkemizde bulunan, intravitreal kullanılabilen ruhsatlı anti-VEGF ürünlerdendir. Sağlık Bakanlığı’nın itiraz ettiğimiz tebliğinin 25. maddesinde bu ilaçların üçüncü basamak sağlık kurumlarında kullanımı ve geri ödenmesi düzenlenmiştir. Tebliğin temel özelliği, geri ödemenin yapılabilmesi için bevacizumabın öncelikli tedavi olması ve ilk üç uygulama için yükleme dozunun zorunlu kılınması olmuştur. Yine aynı tebliğde bevacizumabın ameliyathane koşullarında steril şartlarda hazırlanması öngörülmüş, bu hazırlığı kimin yapacağı belirtilmemiş, pratik anlamda doktor tek sorumlu hâlde bırakılmıştır. Yani Sağlık Bakanlığı, uygulamalarını dayattığı bir ilacın olası sonuçlarıyla ilgili olarak seçme hakkı vermediği doktorları tek sorumlu kişi kılmış, eli kolu bağlanan doktor ve hastaları geri ödeme dayatmasıyla büyük bir riskin altına sokulmuştur. Yani hekimlerimize ve hastalarımıza ilaç seçme hakkı vermediği ve dayattığı gibi, steril sorunlar konusunda uyarıldığı halde aynı flakondan birden fazla hastaya uygulama zorunluluğu getirerek enfeksiyon riskinin arttığını görmezden gelmiş, yani hastaları en üst makam olarak riske atmıştır.
"SAĞLIK BAKANLIĞI'NA ÇAĞRIMDIR"
Türk Oftalmoloji Derneği konuyla ilgili mahkemeye başvurmuş, uyarmış, elde ettikleri tek sonuç, 'tek bir doz kullanabilirsiniz' ifadesinin eklenmesi olmuştur. Ama bu ifade hastanelerin bütçeleri göz önünde bulundurulduğunda, hastane yönetimlerinin çoklu teşviki neticesinde hekimlerimiz arada kalmıştır. Bu durumun asıl sebebi, hekimler ve uzmanlarla istişarede bulunmadan yaptım-oldu mantığını dayatmayı ilk yol olarak tercih eden, yap-boz yöntemiyle sağlık sistemini dizayn etmeye çalışan bakanlıktır. Ülkemizde şunun anlaşılması lazım: 'Sağlık şakaya, ihmale gelmez ve en üst makamlar bu tarz konularda hekimlerden daha fazla sorumluluğa sahiptir. Eğer Sağlık Bakanlığı ilk tedavi zorunluluğunu ve maliyet hesabı yaparak hekimlere çoklu flakon dayatmasını başta yapmasaydı, halkın sağlığını birinci öncelik olarak görüp tekli flakon kullanımını en başta 'zorunlu' kılsaydı, belki bugün bu tabloyla karşılaşmayacaktık. Sağlık Bakanına çağrımdır, Türk hekimlerinden korkmasına gerek yok, bir tebliği yayınlamadan önce uzman hekimlere sorabilir, uygulamadaki durumlarını tartışmaya açabilir, böylece daha doğru kararlara imza atıp, halkın sağlığını riske atmaz, tebliğler mahkemelere taşınmaz.'