Kimin umurunda!
Doğal gazla başlayan zam furyası bazı ürünlerde yüzde 130’a varan Özel Tüketim Vergisi artışı ile ortalığı kasıp kavurdu. Normal bir ülkede böylesine sarsıcı zamlar her gazetenin birinci sayfasında at nalı büyüklüğünde puntolarla haber olur, televizyon ekranlarını günlerce meşgul eder. Ama Türkiye’de böyle olmadı. Bizler “Yandaş” deyince alınan pek çok gazete bu haberleri birinci sayfalarından görmemeyi tercih etti. Üstelik zamları yapan Bakan dalga geçer gibi, “Bu zam değil, güncelleme” bile demişti.
İşte böylesine necip bir basınımız var bizim. Meselâ, Antalya’da, Belediye himayesinde, uluslararası bir “bira festivali” gerçekleştiriliyor. Rezalet bir şey. Gençler bira içmeye özendiriliyor, bir sürü kepazelik yaşanıyor. Hatta ölen bile oldu. “Yandaş”larımız çok haklı olarak Antalya’nın CHP’li Belediye Başkanı Akaydın’ı yerden yere vuruyor. Sonra bir şeyler oluyor, festival İstanbul’a taşınıyor. Hz. Muhammed aleyhisselamın müjdesi ile Konstantinopolis iken İslâmbol olmuş İstanbullaşmış mübarek beldeye.. A’aa.. Bir de bakıyoruz ki festivalin bir numaralı finansörü Kültür ve Turizm Bakanlığı. Aman Allah’ım, bu ne iştir! Sivil toplum kuruluşları ayağa kalkıyor, Yeşilay Cemiyeti Kültür Bakanlığı’nı siyah çelenkle protesto ediyor. Dün bu festival için CHP’li belediyeyi yerden yere vuranlar Kültür Bakanlığı aynı işi yapınca ya kör ve sağır kesiliyorlar, ya küçük harflerle konuşmaya başlar hale geliyorlar. Tepkiler tavan yapınca Kültür Bakanı devreye giriyor yahut birileri telefon açıp kulağını büküyor ki, “Festivale destek yazısı dışında bir katkı sağlamadık” açıklaması yapılıyor. Yani? Yani gönlümüz onlarla, manevî olarak destekledik amma para vermedik deniyor, eh, yakışır... Ameller niyetlere göredir, ne diyelim... İşte tam bu noktada aynı yayın organları devreye girerek Kültür Bakanlığını tezkiyeye gayreti sergiliyorlar. İyi de, o “destek yazısı” ne olacak, onu niye görmezlikten geliyorsunuz? Benzer bir durumu başka bir partili yapmış olsaydı o resmî yazıyı birinci sayfadan verip hesabını sormaz mıydınız?
Velhasıl şu anda Türk medyasının kahir ekseriyeti gerçeğin değil iktidarın yani gücün yanında. Hakk’ın hatırı yok partinin, liderin hatırı had safhada. Onların bu hali toplumu da kendilerine benzetiyor.
Bu hal Türkiye’ye mahsus bir hal değil, dünya böyle maalesef. 1992’li yılların başında “Mezbaha 5” ve “Kedinin Beşiği” isimli kitapların yazarı Kurt Vonnegut, “Amerika’ya korkunç bir şeyler olmuş” diyor ve devam ediyordu: “İkinci Dünya Savaşı sırasında Japon askerlerini ya da Alman SS’lerinin ölümünü kutlamamıştık. Bizi böyle insanlıktan uzaklaştıran, duyarsız kılan, acımasız hale getiren televizyondur!”
Türkiye bugün ABD’nin Körfez Savaşı’ndaki ruh halini yaşıyor. Irak’ta olanlara, Libya’da olanlara, Afganistan’da olanlara, Suriye’de olacaklara bilgisayar oyunu gibi bakıyoruz. Müslüman’ı katledenlerin koçbaşı olduk çıktık. Türkiye’de bir yardım kuruluşuna kimse dokunamıyor ama aynı yardım kuruluşunun bir ayağı Almanya’da “asrın yolsuzluğu”ndan hüküm giymiş durumda. “Ergenekon” adı verilen tutuklamalarda insanların yargılandıkları mesele ile hiç ilgisi olmayan özel hayatları öylesine teşhir edildi ki, o haberlerin yer aldığı gazete kâğıtları ve televizyon ekranları bile utandı, yarın kendilerini bu kirli işlere alet edenler aleyhine şahitlik edecekler.
Ama kimin umurunda...