Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satırbaşları şöyle;
Bugün Türkiye’de 352 bin çocuğumuz var otizmli ama eğitime ulaşan otizmli çocuk sayısı 26 bin 586. Çok çok az. Bu çocukların eğitime ihtiyacı var.
Otizmli bir çocuğun haftada 40 saat eğitim görmesi gerekir bu sorunu aşabilmesi için. 3 temel sorunumuz var.
Çocuklara yeterli eğitim verilmiyor. Bunu sözünü veriyorum. Bunun mücadelesini de yapacağız. Sosyal devletin görevlerinden birisi iyi eğitim alacakları fiziki mekanları yaratmaktır. Bugün 7 bin öğretmen açığımız var. Onun da sözünü veriyorum. Arkadaşlarımız bir araştırma önergesi hazırladılar. Gönül isterdi ki bu araştırma önergesi bütün partilerin desteği ile kabul edilsin.
Bütün taraflar bilgi versinler ve çözüm üretelim. Bizim verdiğimiz önerge AK Parti milletvekilleri tarafından reddedildi. Bunu da 353 bin ailenin takdirine sunuyorum. Biz konu araştırılsın derken, onlar konu araştırılmasın diye karar verdiler.
TÜRK TABİPLERİ BİRLİĞİ’NE OPERASYON…
Türkiye’nin gündemi o kadar hızlı değişiyor ki, emin olun yarın sabah ne olacağını kimse bilmiyor. Başka bir ülke de yok. Bir endişe, bir yılgınlık, bir kara bulut gibi toplumun üstüne konmak istiyor. Bu sabah da bir baktık, TTB Merkez Konseyi’ne polis operasyon yapmış.
Gözaltına almalar, mahkemeye çıkarmalar. Yazı yazarsınz gelir, bu insanlar kaçacak değil. Sanırsınız ki bildiri iktidar partisini en ağır şekilde eleştiren bildiri. Okuyorum; Biz hekimler uyarıyoruz. savaş doğada ve insanda tahribat yapan, insan eli ile yaratılan bir halk sağlığı sorunudur. Doğru mu? Doğru. Hangi savaş doğada ve insanda tahribat yapmadı. Her savaş insani dram getiriyor. Gözümüzün önünde Suriye var. 3.5 milyon mülteci var Türkiye’de. 30 milyar dolar harcadıklarını söylediler, 3 milyar dolar bile harcamadılar. Suriyeli çocukların nasıl dilendiklerini de biliyoruz. Bu dramı yaratan savaş değil mi? Niye alınıyorsunuz?
“Yaşatmaya ant içmiş mesleğin mensupları olarak, yaşamı savunmanın birincil görevi olduğunu aklımızdan çıkarmıyoruz”. Doğru. Aklı başında hangi insan hayatı savunmaz. Bunlar da bunu söylüyorlar. “Savaşla baş etmenin yolu adil, özgür ve barışçıl bir yaşam kurmak ve bunu sürekli kılmak”. Özgürlükten ve barışçıl dünya yaratmaktan kim rahatsız olabilir. “Savaşa hayır, barış hemen şimdi” demişler. Sen misin bunu diyen. Gözaltına alındılar. Bu tür davranışlar, sizin yaptığınız ve toplumun tümünün desteklediği Afrin operasyonuna gölge düşürür. “Bir yerde bir hata yapıyoruz, bu hatayı kimse görmesin” diye. Neden yapıyorsunuz bunu? İnsanlar düşüncelerini özgürce ifade edebilirler. Bütün dünyanın ilgisini farklı bir noktaya çektik. Doktorların üzerine gidiyorlar. Asker bile dağda, terör örgütü mensubunu yaralı yakaladığında, alıyor hastaneye götürülüyor. Bu ordunun saygınlığı açısından çok ama çok önemlidir. Siz, doktorun düşüncesini açıklamasına tahammül edemiyorsunuz, bu doğru değil. Umarım hükümet bütün bunlardan ders çıkarmış olur.
TERÖRE HEP BİRLİKTE HAYIR DEMEK ZORUNDAYIZ
Daha önce pek çok çevrede ifade ettim. Türkiye bulunduğu coğrafya itibarıyla çok stratejik bir bölgede. Bu bölgede Türkiye’nin bütün bölgeye örnek olabilecek demokratik atılımları atması, bölgeye örnek olması bizim dünyada saygınlık kazanması için çok önemlidir. Elbette hiçbir ülke teröre açıkça destek vermez, sonlandırmak ister. İnsan haklarına evet, demokrasiye evet, teröre hep beraber hayır demek zorundayız.
AKP’YE ÖSO TEPKİSİ
Bizim Afrin’e yapılan operasyona desteğimiz tamdır ama ÖSO ile paralel anılması rahatsızlık yaratıyor. Giden bizim ordumuz, neredeyse bunu ÖSO’nun kahramanlığına bağlayacağız. Ordunun kahramanlığını, haysiyetini korumak her vatandaşın en temel görevidir. Ayırca, Mehmetçik kanı ile oy devşirmeye çalışmak da büyük bir ahlaksızlıktır.
ERDOĞAN’I UYARMIŞTIM
26 Ocak 2011 Suriye’de iç ayaklanmalar var. 29 Nisan 2011 kaçanlar sınırlarımıza geldiler mülteci olarak. IŞİD, El Nusra gibi pek çok radikal grup bu süreç içinde oluşmaya başladı ve bunlara TIR’larla silah gönderildi. Biz dedik ki “sakın ha Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sürüklemeyin.” Bunların hiçbirisi iktidar tarafından kabul görmedi. Onlar her fırsatta bizi eleştirdiler. Suriye karıştığı zaman Rusya ve Amerika bölgede ana aktör olarak bulunmuyordu. İleride Türkiye’nin başına büyük felaketler açar diye dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup gönderdim.
2012’de bunları söylüyoruz ama onlar bizi eleştirdiler ve silah göndermeye devam ettiler. MİT TIR’ları ile silah göndermeye devam ettiler.