CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaorğlu, partisinin grup toplantısında açıklamalar yaptı.
Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından satır başları şöyle:
Bu ülkede hoşgörüyü, kucaklamayı, özgür düşünmeyi sağlayacak bir mücadele yürütüyoruz. Bizim mücadelemiz bir hak ve ahlak mücadelesidir.
Türkiye’de ne yazık ki bazı vatandaşlar için zor durumlar da görebiliyoruz. Bursa’da bir sel felaketi yaşandı, 5 vatandaşımız vefat etti. Kendilerine Allah’tan rahmet diliyorum.
Arkadaşlarımız bölgede vatandaşlarımızla ilgileniyorlar. Zor durumda düşen tüm vatandaşlarımızın yanındayız. Daha önce 19 ilde milletvekillerimiz çifçilerle bir araya geldi. Onların raporlarını okuyoruz.
Hepimizin arada bir keyifli günleri de oluyor. Geçen Pazar Babalar Günü’ydü. Tüm babaların Babalar Günü’nü kutluyorum. Bütün babalar çocukları iş-güç sahibi olsun ailelerinin eline bakmasın isterler. Biz de bu dilekleri kamuoyuyla paylaşıyoruz. Baba bir ailenin gölgesidir. Baba her zaman önemlidir. Babalar bizim kahramanımızdır.
"İSTANBUL'DA HEP BİRLİKTE TARİH YAZDIK"
Bugün 23 Haizran. 23 Haziran’da İstanbul seçimleri yenilendi. Bugün Büyülşehir Belediye başkanımız İstanbullular ile bir araya geldi. Arkadaşlarım benden bir mesaj vermemi istediler.
Sevgili İstanbullular, değerli yol arkadaşlarım, Bizler, Mart’ın sonu bahardır sloganıyla yola çıktı. Dilimizde baharın coşkusu ve insan sevgisi vardı. Halka yardım edecek ve sorunları çözecek adamın ismi Ekrem İmamoğlu’ydu.
Mart’ın sonu bahar oldu ve İstanbullular İmamoğlu’nun başkanlığını onayladılar ama önümüze engeller kondu. Aynı zarfa aynı kişi tarafından 4 pusulanın 3’ü geçerli, 1’i geçersiz kabul edildi. Sandılar ki insanlar vazgeçecek. Tüm demokratlar, tüm İstanbullular seçime kilitlendi.
Bu sefer İstanbullular, 800 bini aşan farkla İmamoğlu’nu yine seçtiler. Burada kazanan İstanbul, kaybeden bir avuç yargıç oldu. Hep birlikte bir tarih yazdık, zalimin zulmüne boyun eğmedik. Dik ve onurlu duruşumuzla her şey çok güzel olacak dedik ve tüm dünyaya demokrasiden yana olanların kazandığı mesajını verdik. Şimdi sevgi, hoşgörü ve kucaklaşlaşma zamanı.
Bu milletin sağduyusuna hep güvendik. Elbette ki baskıyı kurumsallaştırmak isteyenler baskıyı artıracak bir yol bulmak isterler. Bunlardan biri de yargı kurumu. Türkiye’de herkesin bildiği bir gerçek var. Yargıya olan güven en diplerdedir.
Bunu ben değil, Yargıtay Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı ve vatandaşlar söylüyor. Yargıyı, savcıyı kontrol altına aldılar sırada şimdi savunma var. Anayasa’ya göre barolar kamu tüzel kişiliği niteliğindendir.
"MANSUR YAVAŞ'IN ÇADIRININ AÇILMASINA İZİN VERMEYENLERİN DE GÜN GELECEK AVUKATA İHTİYACI OLACAK"
Aynı ülkede iki tane merkez bankası olmaz. Bir ilde bir tane baro olur. Savunma kutsal bir makamdır. Orada Mansur Yavaş’ın çadırının açılmasına izin vermeyenler unutmasın ki gün gelecek sizin de avukata ihtiyacınız olacak.
Bizim yapacağımız ilk yargı reformunda savcı ile avukat aynı düzeye inecek. Hakimle savcı yan yana olmaz. Ama dürüst ve vicdanlı hakim olacak. Adaleti dağıttığına vicdanen karar verecek.
"TBB BAŞKANI'NIN TAVRI BENİ DERİNDEN SARSTI"
Bu ülke en zor günlerde bile ezilmedi, bütün baskılara direndi. Halkı baskılayamazsınız. Silahsız ve saldırısız olamak kaydıyla yürüyüş haktır diyor anayasa. Kaldırımda yürüyelim diyorlar ona da izin vermediler.
Dünya ve Türkiye böyle bir şey görmedi. Beni derinden sarsan, TBB Başkanı’nın bu olaya karşı takındığı tavırdır. Avukata yeşil pasaport verdik, şimdi sesini kes. Eğer böyle diyorsanız rüşveti verdim sesini kes anlamı çıkıyor.
"SAYIN BAKAN REJİM DEĞİŞTİ, SENİN HABERİN YOK Kİ?"
Biz bu mücadelede avukat kardeşlerimizin haklı mücadelesine destek veriyoruz. Hangi maddesine karşı çıkıyorsunuz. Bizim bile vakıf olduğumuz bir teklif bile yok dediler. Sayın Bakan rejim değişti senin haberin yok ki? Sana niye sorsunlar ki? Bir Adalet Bakanı’nın da Saray’da olduğundan haberin yok mu?
Siz kanun hazırlayamazsınız, böyle bir yetkiniz yok sizin. Ama biliyoruz siz kapalı kapılar ardında hazırlıyorsunuz, iktidar partisinin milletvekilleri gözü kapalı imzalıyorlar. Aslında bir oyun seyrediyoruz. Vekiller teklifi nasıl savunacağını bilmiyor çünkü içeriği bilmiyorlar.
SOYLU'YA "ÖZÜR DİLE" ÇAĞRISI
Gazete okuyan herkes Saygı Öztürk’ü bilir. Öğrendiği haberi doğrulatmak için 3-4 kanalı zorlayan araştırmacı biridir. Bir haber yaptı, İçişleri Bakanı o koltuğa yakışmayacak bir şekilde Saygı Öztürk’ü suçladı. Yaptığı her haber doğrudur. Doğru değilse çıkıp özür dileyecek bir kültüre sahip bir arkadaşımız.
Haber ne? Haber şu arkadaşlarım: Bir kişi belediyeye işçi kadrosuyla giriyor. Ama bunun devlet memuru olması lazım. Memur olması için KPSS’ye girip sınavı kazanacak sonra açık yere atanacak. Ama işçi olduktan sonra özel kalem yapılarak devlet memuru yapılıyor.
Bütün vicdanımla sesleniyorum senin çocuğun KPSS’ye girip başarılı olursa atanır yani derin bir hendeği atlar ama burada işçi olup sonra özel kalem müdürü oluyor. Sonra boşanıyor ve AKP’li biriyle evleniyor.
Sonrasında Ankara’ya kültür müdürlüğüne atanıyor. Bunlarda ahlak, vicdan yok. Haberi yapan gazeteciye ağza alınmayan hakaret.
Bunu yapan canımızı emanet ettiğimiz İçişleri Bakanı. İçişleri Bakanı’nın çıkıp Saygı Öztürk’ten özür dilemesi lazım.
SAYIN BAKANA SORUYORUM: NAMUS BUNUN NERESİNDE?
Şimdi sormak istiyorum. Namus kavramına bu kadar düşkünlerse, TBMM’ye gelip 600 vekilin gözüne bakıp namusum ve şerefim üzerine and içerim diyorsa ben sayın bakana soruyorum, namus bunun neresinde? 3 Haftadır Serik’teki rüşveti dile geitiriyorum. Serik, Antalya çalkalanıyor. Herkes bunu biliyor.
Eğer namus kavramı dilinizdeyse bunu açığa çıkarın. Asıl namussuzluk bunun üzerini kapamaktır.
Yarın tutuklu gazeteciler. Barış Pehlivan, Barış Terkoğlu, Yeniçağ gazetesinden Murat Ağırel yargının önüne çıkacaklar. 100 gündür adalet için bekliyorlar. Herkesin ilan verdiği çelenk gönderilen bir olayı haber yaptılar diye tutuklandılar.
"GERÇEK HAKİM Mİ SARAY'DAN MI İŞARET ALIYOR GÖRECEĞİZ"
Namuslu gazeteci haber yaptı diye hapse gönderiyorlar. Sanıyorlar ki onurlu duruşumuzdan vazgeçeceğiz. Bunlar namuslu gazeteciler. Bunlar gazeteciliği birileri istiyor diye değil halk için gazetecilik yapıyorlar. Bakalım hakim ne diyecek. Gerçek hakim mi Saray’dan mı işaret alıyor göreceğiz.
Bu arkadaşlarımız aynı zamanda tecritteler. Yan yana odalarda bir birleriyle konuşmasınlar diye bir oda boşlukla kalıyorlar. Geldiğimiz nokta maalesef budur.
Selahattin Demirtaş ve Eren Erdem ile ilgili Anayasa Mahkemesi karar verdi. Biz hakimlerden şikayet ediyoruz ama elbette kanunu uygulayan vicdanlı hakimler de var.
Selahattin Demirtaş ile ilgili olarak tutukluluğunun makul süreyi aştığına karar verdi. Eren Erdem için de kişi hürriyetini ihlal hükmünü verdi ve tazminat karar verdi. Düşüncelerini beğenirsiniz, beğenmezsiniz o ayrı bir şey ama bir insanı haksız yere hapse atarsanız. Tahliye kararından sonra 50 dereden su getirip tekrar hapse atarsanız toplumun vicdanı karar.
Tahliye kararını hangi gerekçeyle uygulamıyorsunuz? Bu, dikta yönetiminin Türkiye’ye yansımasıdır.
"BU SÜREÇTEN EN ÇOK ZARAR GÖREN ESNAF OLDU"
Covid-19 nedeniyle hepiniz maskelisiniz. Hükümet alınması gereken karalar aldı. İş yerleri kapandı, insanlar eve kapandı. Tablonun en az hasarla atlatılması için önemli kararlar alınması gerekiyordu.
Sağlık çalışanlarını yürekten alkışlıyoruz. Ama bu süreçte en büyük zararı gören esnaf yani orta direk oldu. Esnafın bir kültürü vardır. Esnaf vergi verir, çırak yetiştirir. Esnafın iş yeri kapandı, çalışanı eve gitti. Sonra ne olacak benim durumun diye sordu. Bu insanlar günlük gelirle yaşıyor.
ESNAFA DÜKKANI KAPAT DİYEN SENSİN, KİRASINI NİYE ÖDEMİYORSUN?
Anayasa’nın 173. Maddesi “Devlet, esnafı koruyucu ve destekleyici tedbirler alır” diyor. Pandemi sürecinde esnaf korundu mu?
TESK’in verilerine göre 1 milyonun üzerinde kayıtlı esnaf var. Bütün esnaf kardeşlerimin beni dikkatle dinlemelerini beklerim. Esnaf dükkanı kapattı; borcu var.
Diyelim ki bir çek borcunu ödeyememiş, düşmüş kara listeye. Hükümet diyor ki düşük faizli kredi var. Ama kara listeye alındığı için kredi çekemiyor. Dedik ki kaldırın bunu pandemi sürecinde. İcra dairelerinde 23 milyon dosya var.
Hiç vicdanınızın sesini dinlediniz mi? Bu dosyanın hangi koşullarda oluştuğunu hiç sorular mı? Dükkan kapalı gelir yok. Bari 3 ay sen dükkanını kapat, 3 aylı kiranı devlet ödeyecek. Elin oğlu yapıyor, sen de yap. Niye ödemiyorsun? Dükkanı kapat diyen sensin, borcunu kim ödeyecek bu adamın?
Okullar kapandı, kantinleri kiraladı insanlar, bari buradan kira almasınlar. Esnaf kirayı tıpış tıpış ödeyecek gerekirse haczederiz dediler. Ama biz öyle demiyoruz. Stopaj esnafın sırtında kaldırın bunu dedik.
Maliyenin dünya kadar memuru var. Kira gelirinden al stopajı dedik, hayır, esnaf çok memnun dediler. Bunun devlete yükü sıfır. Borçları yapılandırın, faizini de devlet ödesin dedik; hayır, esnafın hali çok iyi dediler. Onların kasalar dolusu dolarları altını var dediler. Bunun yükünü de hesapladık; 18 milyar 700 milyon lira. Bütçeye yükü çok az.
Bari elektirk, gaz, su faturalarının gecikme faizini devlet ödesin dedik. Ona da hayır dediler. Biz esnafın her şeyini alırız ama onlar yine AKP’ye oy verir dediler.
Dünyanın her yerinden AVM’ler bir gün kapalı olur. Haftada bir gün kapatın dedik olmaz dediler. Hiç değilse AVM’de çalışanlar haftada bir gün tatil yapsın dedik.
Devlet, esnafın, pirim borcun var senin çocuğuna eşine ben bakmam diyor. Dünyada böyle devlet olur mu? Eğer borcunu faiziyle vermezsen sana haciz getireceğim diyor. Hem benim çocuğumu tedavi etmedi, hem pirimi hem de faizi aldı.
BÜTÇEDEN İLK 5 AYDA TEFECİYE ÖDENEN PARA 65 MİLYAR LİRA
Şimdi esnaf kardeşim sana bunu reva gören devlete bir şey demeyecek misin? Halk Bankası esnafa kredi versin diye kuruldu. Esnaf kardeşimden rica edeyim. Esnaf kardeşim güreş yarışmasına girsin madalya alsın onu da yönetim kuruluna alsınlar.
Esnafın da artık yeter demesi lazım. Esnafa bunları yapın dediğimiz zaman bütçede para yok diyorlar. 2020’nin ilk 5 ayında Saray’ın kullandığı para 208 milyar lira. İlk 5 ayda faizciye ödedikleri para 65 milyar lira. Yarısını bile siz esnafa verseniz, esnafın gönlünü kazanırsınız.
Dolar bazında deste vermişsin bari onları TL’ye çevir, 1 yıl ertele dedik. Olmaz dediler. Çünkü onlar esnaf değil, bir avuç sülük. 40 yıldır vergi veriyorsun da 40 gün sana bakmayan kim?
Bir daha oy verirsem elim kırılsın, evet bu sesi duymak isterim. Rüşveti gizlemek, rüşvete ortak olmak demektir. İki bakan da bu rüşvete ortak. İki bakanın da haberi var. Rüşvetçilerin bu hükümette özel bir yeri var. Büyük rüşvet alırsan büyükelçi olursun.
Birisi 1 milyon dolar aldı büyükelçi oldu. Öteki ayakkabı kutusunda rüşvet aldı büyükelçi oldu. 15 Temmuz gazilerini unutmadık. Toplanan paralar nereye gitti diye sormak için AK Parti’nin önüne gittiler. 15 Temmuz şehit ve gazilerinin paraları nereye gitti.
Her bir şehit ve gazi için 2 milyon lira ödenmesi lazım. Ama bir kereye mahsus bin lira ödendi. Beşiktaş katliamında hayatını kaybedenlerin 39’u polis. Bu ailelere ne kadar verildi. Bu ailelere 121 lira 96 kuruş verildi. 52 milyon lira nereye gitti. Esnafa, işçiye işsize soruyorum. Dünyanın neresinde 83 milyonun gözüne bakarak bu kadar yolsuzluk yapılır. Tank palet’i de unutmadık ona de değineceğiz.