CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu partisinin grup toplantısında canlı yayında konuştu.
CHP Grup Toplantısı, Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybeden yurttaşlar için saygı duruşu ile başladı.
Kılıçdaroğlu''nun satırbaşları şöyle:
Her acıdan ders çıkarmak insanların temel görevlerinden birisidir. Her acıdan ders çıkarmalıyız. Aynı acıları yaşamamak, önlem almak aklın gereğidir. Yaşadığımız büyük felaketin yaralarını sarmaya çalışıyoruz. Milletimizin tekrar başı sağ olsun. Çok fazla kaybımız var. Bugün yapacağım konuşma için uzun uzun düşündüm. Kelimeler kifayetsiz kalıyor.
Büyük bir felaket yaşıyoruz. Haberi aldığımda hepiniz gibi dehşete düştüm. Sonra en iyisi hemen depremin olduğu bölgeye gitmek geldi. Başkanlarımızı aradım ''Kalkın gidiyoruz'' dedim. Hatay''a vardık. Gördüklerim nasıl anlatılır bilmiyorum. Rüyada gibiydik. Gördüğümüz gerçek olamayacak kadar korkunç ve kabustu. Kadim şehirlerimizde ölümden başka hiçbir şey yoktu. İnsanlar isimleri haykırıyordu sokaklarda; evlat, anne, baba, kardeş isimleri... Gece indiğinde tümüyle tükenmiştik. Buz gibi bir soğuk gerçek bir zifiri karanlık. Yatacak yer arıyoruz kendimize. Dinlenmeye çekildim ama dinlenmek, uyumak mümkün değil.
"MİLLETİM İLE DAYANIŞACAĞIM"
Gözlerimi kapatıyorum o çocuklar, isimler gitmiyor aklımdan. Halkımızın acısını düşünüyorum, torunlarımı düşünüyorum, duygularım karma karışıktı. Bu ülkede her şeyi bölüştüler, acılar hariç. Acıları hiç kimse bölüşmeyecek mi bu ülkede diye sordum kendi kendime. Yarın torunlarım büyüyecek, Allah ömür verirse soracaklar bana ''Dede en zor zamanlarda sen neredeydin? Ne yapıyordun?''... Ne diyeceğim onlara düşünmeye başladım. İşte o an içimde bir şey koptu. Anladım ki ben artık eski ben olamayacağım. O an itibariyle ben aynı Kemal değildim. Kalktım basın müşavirim Ömer''i aramaya koyuldum. Telefon hatları çekmiyor, hiçbir şey çalışmıyor. Araca gittim o da zaten uyumuyordu. Herkeste aynı travma. ''Haydi Ömer halkımıza seslenmemiz lazım'' dedim.
En zor durumda nerede duracağımızı söylemem lazım. Gelecekte torunlarımın soracağı sorulara bu gece benim yanıt vermem lazım dedim. Erdoğan ile siyaset üstü hizalanmayı reddediyorum dedim. Ne kendisi ile ne sarayı ile ne de çeteleriyle hizalanacağım. Ne siyaset üstüne ne siyaset altına ne ölümüne ne dirimine ne de milleti için var olmayan bir devlet yapısıyla hizalanacağım. Milleti için evlatları için var olmayan bir yapıyı yüceltmeyeceğim. Asla ve asla yüceltmeyeceğim. Dayanışacaksam da milletim ile dayanışacağım.
"ZİHNİYETİ DEĞİŞTİRMEMİZ LAZIM"
Siyaset üstü diyerek iğrenç reklamlara imza atan İletişim Başkanlığı ile mi dayanışacağım? Dakika bir İletişim Başkanlığı başlamıştı zaten gayri ahlaki bir sürü çabanın içine girmişti.
Milletimize seslenmek istiyorum ama internet yok. Ömer ile uğraşıyoruz, millet bizi bekliyor. İnternet bağlantısını halletmeye çalışıyoruz. Ne düşünüyorsam amasız, fakatsız, güzellemesiz söyledim. Şimdi yine buradan seslenmek istiyorum. Ey sevgili halkım, yüreği yanan halkım sen daha iyi olmayı hak etmiyor musun? Halkına hep hüzün ören bir ülkede yaşamaya devam mı edeceğiz? Cumhuriyetimizin bir yüzyılı geçti, ikinci yüzyılımız daha iyi olmasın mı? Halkının derdine koşamayan bir devleti toplamaya, değiştirmeye, iyileştirmeye çalışmayacak mıyız? Bunun zamanı gelmedi mi? Yazımızı öldürdüler ama artık bir baharı yaşatmayalım mı bu çilekeş halkımıza? Gözyaşlarımızın gözümüzü bulandırmasına izin vermeyelim. Bizim bir iktidarı değiştirmekten çok daha derin meselelerimiz var. İktidarı değiştireceğiz orası kolay ama hepimiz biliyoruz ki değişim bir iktidarı değiştirmekten büyük olmalı. Çünkü zihniyeti değiştirmemiz lazım.
"RANT PEŞİNDE KOŞANLAR BİZİ YÖNETİYOR"
Rant peşinde koşanlar bizi yönetiyor. Aç gözlülere tahammül ediliyor. Kendini akıllı sanan kurnazlar devletine vergi takıyor, müşterisine kazık atıyor. İş insanları mali müşavirleriyle yasa boşluklarını kolluyor. Kibir alkışlanıyor, hırsızlığa göz yumuluyor. Hemen bir fırsatçılık yapılıyor, büyük küçük herkes rantın peşinde.
Elbette önce bu düzeni suçlayacağız. Çünkü bu düzeni onlar getirdi ama iğneyi biraz da kendimize batırmak zorundayız. Peki ya siyasiler? Siyasete giren kısa sürede, anormal şekilde zenginleşiyor. Biz siyasiler de oy kaybederiz diye imar aflarına el kaldırıp indiriyoruz. Sonra çıkıp saraylılar milleti tehdit edebiliyorlar, defterler tutuyorlarmış. Zıvanadan çıktılar.
"DEVLET İŞLEYİŞİNİ DEĞİŞTİRMEMİZ LAZIM"
Değişmemiz lazım. Yani düzenin çalışma şeklini kökünden değiştirmemiz lazım. Devletin işleyişini değiştirmemiz, siyasetin yapılma şeklini değiştirmemiz lazım. Davranışlarımızı değiştirmemiz lazım. Her şeyi ama her şeyi temelden değiştirmek zorundayız. Değişime bu vahşi neoliberal tek adam rejimiyle başlayacağız ama değişim burada durmayacak. Halkı ilgilendiren her alana sirayet edecek değişim ve şafak söktüğünde -ki şafak sökecek- evsiz kalan kuşlar bu ülkede yuvalarını yeniden bulacaklar.
Depremler hep olacak, bölgemiz bu. Ama devlet artık depremler karşısında aciz kalmayacak. Bu kabus bir daha yaşanmasın dostlarım. Haramdan, düzensizlikten, yalandan, riyadan siyaset elini çekecek.
"HEPİMİZ ELİMİZİ TAŞIN ALTINA KOYACAĞIZ"
Emin olun, kayırma bitecek, suistimal bitecek, açgözlülük, rant bitecek. Her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Bu coğrafyada yaşayan her birimiz elimizi taşın altına koyacağız. Önce inanacağız, işin kuralı budur. Daha iyisini hak ettiğimize inanacağız.
Deprem gecesinden beri canla, başla dayanışma içerisinde olan onurlu halkımız için inanmak zorundayız. Bu ülkeyi yeniden kuracağız. Bilimle, düşünceyle, liyakatle kuracağız. Artık imar aflarını ağzımıza almayacağız. Planlara uyacağız. Kurumlar inşa edeceğiz, tek adamlar asla ve asla bu coğrafyada olmayacak. Vallahi de billahi de bu harami düzenini mutlaka değiştireceğiz.
Son olsun dostlarım, bu son. Yarın çocuklarımız, torunlarımız sorduğunda bu kabusu biz bitirdik diyelim dostlarım.