Kıbrıs'ta oyuna gelmeyin
Cenevre'de yapılan müzakerelerden bugüne kadar "çok şükür" bir sonuç çıkmadı. Devam edecek görüşmelerden de bir sonuç çıkmayacağı söylenebilir. Ancak Türk tarafının çözümdeki aşırı isteği hâlâ tehlike yaratıyor ve gelecek için karamsarlık vadediyor.
Görüşmelerde Rumlar yine kazançlı
Görüşmelerde, toprak, yönetim paylaşımı, garantörlük ve asker bulundurma konularına kadar fazla bir sorun çıkmadığı, diğer konularda mutabakat sağlandığı, ilgililerin beyanlarından anlaşılmaktadır.
İşin hatalı yanı, görüşmelerde, Rumlar tarafından reddedilen Annan Planı'nın esas alınmasıdır. Bu plana Türk tarafı "evet" dediği için, plandaki durumun Türkler tarafından peşinen kabul edilmiş sayılması ve pazarlıkların buradan başlamasıdır. Bu plan, reddedildiği için kıymetten düşmüştür. Yok hükmündedir.
Ancak Rumlar, salam taktiğiyle, Türkler tarafından verilen her tavizi cebe koymakta, yeniden başlayan görüşmelere buradan başlamaktadır. Cenevre'de de böyle olmuş, anlaşma sağlanamayanların dışındaki konularda Rumlar yeni tavizler alarak, Annan Planı'nın ötesinde avantajlar sağlamıştır. Görüşmeler tamamen sonuçsuz kalsa bile, yeniden başlayabilir. Bu durumda pazarlıkların, gelinen noktadan başlayacağı unutulmamalıdır.
Türk tarafı "içiniz rahat olsun" diyor. Ama!
KKTC Cumhurbaşkanı, verdiği mesajla halkına müsterih ve sabırlı olmasını söylemiş, müzakerelerden ümitli olduğunu, karşılıklı anlaşma sağlandığında çözümün gerçekleşeceğini ve çözüme ulaşıldığında kimsenin mağdur olmayacağını ifade etmiştir. Türkiye Dışişleri Bakanı da, yönetim paylaşımı, garantörlük ve asker bulundurma konularındaki tezlerinde ısrarlı olunduğunu belirterek, müzakerelerin çabuk sonuçlanması ve sürüncemede kalmaması gerektiğini söylemiştir. Her iki yetkili de toprak konusunda, Rumların haritalarını gördüklerini, ancak bunun kabul edilemez olduğunu ifade ederek kendilerine güvenilmesini talep etmişlerdir.
Devam etmekte olan görüşmelerden bir sonuca varılmasının güç olduğu değerlendirilmekle birlikte, Türk tarafının çözüme hevesli olması endişe yaratmaktadır.
Ayrıca Sayın Başbakan'ın, Türkiye'nin bu konuya fazla önem vermediği algısı yaratan ve Kıbrıs müzakereleri kapsamında Cenevre'ye gitmeyeceğini, şu anki işlerinin hepsinden önemli olduğunu ifade eden demeci üzüntü yaratmıştır. Önemli iş olarak belirttiği konu da, ısrarla ve aceleyle çıkarılmaya çalışılan, ülkeyi bir bilinmezliğe sürüklediği değerlendirilen, tek adama dayalı ve rejim değişikliği yaratacak olan anayasa değişiklik paketidir. Bu konular, yanlış da olsa, daha sonra gündeme getirilebilir. Ama Kıbrıs kaçtı mı yakalayamazsınız. Gerçi Cenevre'ye gitmesi için o anda şartlar uygun değildi, ama böyle de söylenmemesi gerekirdi.
Konunun ciddiyeti anlaşılamamış
KKTC Cumhurbaşkanı, hâlâ bu müzakerelerin bir fırsat olduğunu söylüyor. Bizim yöneticiler de, görüldüğü gibi, konuyu ciddiye almıyor ve işi son ana bırakıyor. Son anda da hamaset yapıyor. Rumların amacının son tahlilde Enosis olduğu bir türlü algılanamıyor. Kıbrıs konusu, dış politikanın bir manivelası olarak görülüyor.
Kıbrıs'ta elde edilen haklar ve onun yarattığı etkinlik, hiçbir şeye feda edilemez. Elden kaçarsa bir daha ele geçirilemez. Bir karış toprak dahil, hiçbir konuda pazarlık konusu yapılamaz.
Pazarlık yapanların, mevcut statüye ilişkin hiçbir emeği ve katkısı yoktur. Sonra Rumlar tarafından katledilen ve kaybolan Kıbrıslı soydaşımız, Barış Harekâtı'nda TSK ve TMK'dan şehit olan, yaralanan ve sakat kalan kahraman askerimiz haklarını helal etmez. Kıbrıs gazisi olarak ben de etmem.
Konu sadece KKTC'yi değil, ondan daha da fazla Türkiye'yi ilgilendirir. Kıbrıs Türkiye için tarihi mirastır, güvenlik ve güvenirlik konusudur. Kıbrıs; Ada'daki Türkler için, siyasi haklara sahip, güven içerisinde, hür ve egemen olarak varlıklarını devam ettirebilecekleri bir vatana sahip olunması, Türkiye için de ulusal güvenliğinin tehdit edilmesine ve Doğu Akdeniz'deki etki alanının kısıtlanmasına engel olunması ve millî menfaatlerinin korunması meselesidir.