Kıbrıs, Cenevre kapanında
Bilindiği gibi Kıbrıs'ta, "Federal bir devlet kurma" müzakereleri 9, 10 ve 11 Ocak'ta Cenevre'de Akıncı ve Anastasiadis arasında devam edecektir. 12 Ocak'ta ise, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katılacağı 5'li toplantı vesile yapılarak "çoklu" (BM Güvenlik Konseyi'nin 5 Daimi üyesinin katılacağı) konferansa dönüştürülecektir. Konferansta, KKTC'nin bekası ve Türkiye'nin bölgedeki hakları açısından hayati derecede önemli olan "Garanti ve Güvenlik" konuları ele alınacaktır. Erdoğan'a baskı uygulanarak, uluslararası hukuka göre kazanılmış olan garantörlük ve güvenlik yetkilerinin sulandırılmasına çalışılacaktır. Böylece, KKTC'nin yok edilerek adanın Rum egemenliğine geçmesi ve Türkiye'nin Doğu Akdeniz'de güvenliği ve hakları kuşatılmış olacaktır.
Nitekim bu konuda BM Kıbrıs Özel Temsilcisi Espen Barth Eide, Atina'da verdiği beyanatta "Müzakerelerdeki dikenler, garanti ve güvenlik konularıyla ilgili. Sanırım, iki lider baş başa bırakılsaydı sorun çözülecekti" ifşaatında bulundu. Özel Temsilci, "Engel, garanti ve güvenlikle ilgili. İki lider baş başa bırakılsaydı sorun çözülecekti" demek suretiyle Mustafa Akıncı'nın tutumunu da faş etmiştir. Anastisiadis aynen şöyle diyor: "İsviçre'de yapılacak olan 12 Ocak konferansı, sadece garantiler ve güvenlik konularına ilişkindir. AB üyesi Kıbrıs'ta, garantörler olamaz ve Kıbrıs Cumhuriyetinin lağvedilmesi ya da dönüşümü söz konusu değildir." Demek ki, Türkiye'nin düşürüleceği kapan bellidir.
Kıbrıs bizim millî davamızdır. Bunu herkes söylüyor, ama gereğini yapmıyor. İktidar, muhalefet partileri, medya, STK'lar ve aydınlar susuyor; Türk halkı gelen felaketten habersiz. Bu acı gerçeği dikkate alan Birlikte Türk Milletiyiz Hareketi ve Millî Düşünce Merkezi, Türkiye Barolar Birliği'nin desteğiyle 5 Ocak'ta İstanbul'da muhteşem bir panel gerçekleştirdi. Salona sığmayan seçkin bir katılımcı grubun heyecanla izlediği açış konuşması tarafımdan yapılan, Prof. Dr. Metin Feyzioğlu'nun ehliyetle yönettiği panelde; Türkiye'nin en tecrübeli, yetkin ve seçkin bilge kişileri; "Hüsamettin Cindoruk, Prof. Dr. İlber Ortaylı, İlker Başbuğ ve Şükrü Elekdağ" tecrübe, bilgi, tavsiye ve öngörüleriyle çok değerli tebliğler sundular. Türk Milletinin bu gerçek temsilcilerine şükranlarımızı sunuyoruz. Panelde, tebliğlerin mesajını içeren sonuç bildirisi oya sunularak ittifakla ve alkışlarla kabul edildi. Bu bildirinin bazı bölümleri şöyledir:
* KKTC'nin Kıbrıs üzerindeki egemenlik hakları, hiçbir koşulda ortadan kaldırılamaz.
* Kıbrıs'ın geleceğini tehlikeye atabilecek (hukuki, ekonomik, sosyal, kültürel vb.) hiçbir 'taviz' verilmemelidir.
* Çözüm çerçevesinde; "iki kesimli, iki toplumlu, iki kurucu devletin siyasi eşitliğine dayalı konfederal bir Kıbrıs'ı oluşturmak"... vazgeçilmez kriterlerdir.
* Bu noktada; Lozan Anlaşması çerçevesinde oluşturulan Türk-Yunan dengesinde değişikliğe rıza gösterilmemesi yanında, özellikle iki halkın siyasi eşitliğinin gerçek anlamda sağlanabilmesinin ön koşulu olarak Kıbrıs Türklerinin veto hakkından vazgeçmeleri hiçbir şekilde düşünülmemelidir.
* "Garantörlük ve Güvenlik" hiçbir şekilde tartışmaya açılmamalıdır.
* "Türk silahlı Kuvvetlerinin adadaki varlığının zayıflatılması ve sona erdirilmesi" kabul edilemez.
* "KKTC tapularının geçerliliği", hiçbir şekilde tartışma konusu yapılmamalıdır.
*· "Mülkiyet sorunu", toplu göç yaşanmış ülkelerin hiçbirinde uygulanmamış bir şekilde, "bireysel yöntemle' yani 'iki halkın bireylerini karşı karşıya getirerek' çözülemez. Bu hususta ısrarın, sadece 'yeniden kavga' getireceği unutulmamalıdır.
Sonuç olarak;
* Daha fazla gecikmeden konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde ele alınması, evvelce TBMM'nin Kıbrıs konusunda oy birliğiyle aldığı kararların hatırlatılması ve halkımıza da Kıbrıs'a ilişkin gerçeklerin açıklanması, artık ertelenemeyecek, öncelikli bir ödev olmuştur.
* Zira, 'Kıbrıs'ın Girit gibi elden çıkmasına yol açabilecek ve bu nedenle de başta Dr. Fazıl Küçük, Rauf Denktaş ve diğer binlerce isimsiz kahraman ve şehitlerimizin kemiklerini sızlatacak bir sonuca Türk milleti razı olmayacaktır. Sorumlular da tarih önünde yargılanacaktır.
* 34 yıllık KKTC'nin varlığı artık tartışma konusu yapılamaz.
* Şehit kanıyla sulanmış Kıbrıs topraklarının masa başında Rumlara verilmesi hiçbir şekilde kabul edilemez.
* Kıbrıs Türk halkı, azınlık yapılamaz, Rum tarafının insafına terk edilemez.
* Türkiye, toplumlararası görüşmelerin bu defa da sonuç vermemesi halinde, Kıbrıs görüşmelerine son vererek, KKTC ile ekonomik entegrasyona gitmelidir.
* Ulusal çıkarlara duyarlı TÜRK MİLLETİ ve Devleti adına karar verenlere hatırlatmak isteriz ki; Ege'de, kıyılarımıza yüzme uzaklığındaki 18 ada ile 135 kayalığın Yunanlılarca işgaline sessiz kalmak, doğru olmamıştır. Kıbrıs konusu da bu 'hukuksuz saldırı' çerçevesinde değerlendirilmelidir.
Unutmayalım ki; "ülkelerin kaderini büyük ölçüde coğrafyaları belirler; ancak, tarihinden ders almayı beceremeyen ülkelerin coğrafyalarını da başkaları çizer"!..
Millî davamız olan Kıbrıs uyuşmazlığını, gündemde tutmaya devam edeceğiz.