Kesinlikle yar-gı-la-na-cak-lar
Bunun bir ‘prova’ değil, devam eden isyanın aşamalarından birisi olduğunu cesaretle söyleyelim... Nasıl tehdit edip, tepkiyi ve devletin refleksini ölçüyorlarsa, vurarak da aynı amacı taşıyorlar...
Devleti yönetenlerin göstereceği zaaf bundan sonraki adımların şiddetini belirleyecek... ‘Güvenlikçi politikalar’ı aşağılaya aşağılaya gelinen noktada, sokaklara tank çıkarmak zorunda kalındıysa, bugüne kadar uygulanan politikaların kesinlikle iflâs ettiği anlaşılmış olmalıdır...
Peki sorumluların, gururları, kibirleri ve bağlantıları bunu itiraf ettirmeye müsait mi? Terör örgütü karşısında devletin otoritesinin ve caydırıcılığın bu kadar ayağa düşürülmesinin failleri, hâlâ terörizmden değil ‘vandallık’tan bahseden, PKK, KCK, HDP diyemeyen, Gezi’yle ilişkilendirmeye çalışarak, hükûmete karşı darbe girişimlerinin devamından bahseden kafa bu problemin altından kalkabilir mi?
Elbette imkânsız... Esas mesele bundan ziyade, görevi bu konuda müdahale etmek, huzur sağlamak ve adaletle hükmetmek olan kamu görevlilerinin içine düştükleri zor durum... Mesele, ‘Pasifte kalın’ şeklinde özetlenebilecek psikolojiye, mülkî idarelerin, adliyenin ve güvenlik kurumlarının ‘emir-komuta içinde’ teslim olması...
***
Türkiye’de anayasa ve yasalar askıya alınmadıysa eğer ‘azmettirmek’ hâlâ suçtur!.. Günlerdir HDP’lilerin her türlü iletişim aracıyla yaptıkları ‘isyan’ çağrılarına ilişkin başlatılmış bir soruşturma var mı? İsim isim yüzlerce kişi KCK talimatlarını militanlara ve tabana açıktan ulaştırarak ‘isyan’ yönetiyor... Bu TCK’ya göre suç olmaktan çıktı da bizim haberimiz mi olmadı?
Görevini yapmayan, savsaklayan, iktidar politikalarına ters düşmekten dolayı endişe edip gözünü kapatan, iktidarın hışmından korkan kamu görevlileri şunu iyi bilmek durumundadırlar: Türkiye bu iktidardan kurtulup, ‘hukuk devleti’ne geri döndüğünde kesinlikle yargılanacaklar!..
Torba yasaların arasına sıkıştırılmış hiçbir madde onları kurtarmaya yetmeyecek!.. 12 Eylülcüler kendilerini korumak için anayasaya madde koydular da ne oldu? Gün geldi aşıldı... Terör örgütüyle yapılan anlaşmalar uyarınca ‘pasifte kalması’ istenen, fakat yazılı talimat gönderilmeyen kamu görevlileri aslında biliyorlar yaptıklarının veya yapmadıklarının ne anlama geldiğini... Onlar da ortaya çıkan tereddüdü aşmak ve onları hükûmet çizgisinde tutmak için bir nevi dokunulmazlığın garanti edildiği yasa çıkardılar... Bunu çıkarma ihtiyacı bile yapılan işlerde ileride başa belâ olabilecek büyük problemi gösteriyordu... Ama buna güvenip de görevini tam yapmayan yanılacak, tarih bunu mutlaka gösterecek...
***
‘Mülki amirler, savcılar, askerler, polisler! Risk altındasınız’ şeklindeki ikazlarımızı bir buçuk yıl sonra tekrarlayalım: ‘Aldatıcı şafak’ kimseyi kandırmasın... Söz konusu mektubun hiç bir yerinde ‘silah bırakmak’tan net söz edilmezken, daha okunma sırasında televizyonlarının alt yazılarında ‘Silahları bırakın’ mesajı verildiği yalanını yetiştiren medya nasıl cilalarsa cilalasın, bu hukuk dışı süreçte parmak izi olanlar yarın ‘kibir imparatorluğu’ yıkılıp hukuk tesis edildiğinde, bugünlerin hesabını vermek zorunda kalacaklar...
Görünen o ki siyasî partiler mezarlığı yeni sakinini er geç ağırlamaya başladığında, bugün görevini yapmayanlar veya yapmayacak olanlar “Ben satıcı değil, içiciydim abi” demekle işin içinden sıyrılamayacaklar... Açıkçası bu konuda risk altında olan sadece ‘ülke’ değil, sorumluluk alanında sorumluluğunu yerine getirmeyecek olan kamu görevlilerinin istikballeridir aynı zamanda...
Bu devran da böyle gitmeyecek... Siyaseten ‘ölümsüzlük iksiri’ içtiğini düşünüp, halka ‘baldıran içiyoruz’ edebiyatı yapanlar da selefleri gibi silinecekler, statüleriyle birlikte...
Düşünmek lâzım: Mevcut iktidar güçten düştüğünde bugün görevlerini yapmayanların elinden kim tutacak?