Kesenlerin Ümmeti ve Afganî
“Her şeyden önce bu ülkede yaşayan tüm etnik unsurlar ve mezhepler kardeştir.”
Türkiye’nin Cumhuriyet’le birlikte çöpe attığı “ümmetçilik” virüsünü bünyemize yeniden zerk eden zihniyetin temsilcisinin sözleri bunlar.
“Tüm etnik unsurlar ve mezhepler”in kardeşliği... Türk Milleti şemsiyesi altında mı kardeş olacaklar bunlar? Hayır canııım, ümmet ümmet... İki yakası bir araya gelmeyen, iki sözü birbirini tutmayan, ittifakı değil ihtilafı bol olan; kafa kesenden, sikke kesenden, ahkam kesenden, rol kesenden, yol kesenden oluşan o güruha diyor ümmet diye...
Bugünlerde Cemalettin Efgani’ye çatan çatana... En çok çatanlar da bu ümmetçi taife... Bu çatmalara, bir doldurup beş atmalara karşılık olarak, geliniz biz, Türkçülüğün büyük ismi Yusuf Akçura’dan, Şeyh Cemaleddin Afganî’nin millet ve ümmet yaklaşımını, düşüncelerini öğrenelim:
“Şeyh Cemaleddin Afganî... Bu meşhur Şeyh, bütün İslam âleminin yaşayabilmesi için, Müslüman milliyetlerin, milli bilince sahip olmaları gerektiğine inanmıştır. Afganî, İslam âleminin her tarafına düşünceleriyle, sözleriyle, işleriyle çok bereketli tohumlar saçmış ve Batı Türklüğünde olduğu gibi, Kuzey Türklüğünde dahi milliyet fikrinin gelişmesine hizmet etmiştir.
Şeyh Cemaleddin’e ‘büyük Müslüman’ veya ‘büyük Doğulu’ deyip geçebiliriz. Araştırmaları sırasında Müslümanların ırkî meselelere ve ırkî birliğe önem vermemiş olmalarının, gerileme ve çökmelerinin sebeplerinden olduğuna kanaat getirmiştir ve bundan dolayı Müslüman kavimlere -Fars olsun, Hindu olsun, Türk olsun, hangisi olursa olsun, bütün Müslüman kavimlerine- ırka, milliyete, kendi tabiriyle ‘cinsiyete’ önem vermelerini tavsiye etmiştir. Demek oluyor ki Şeyh Cemaleddin Afganî, İslam âleminin yaşayabilmesini, gelişmesini, Müslüman Kavimlerin bilinçli milliyetçi olmalarına ve milliyetleri (cinsiyetleri) dâhilinde ilerleyip gelişmelerine bağlı görüyordu. Şeyh’in bu görüşünü ispat eden iki şahide sahibiz: Birincisi Makalatı-ı Cemaliye adıyla Farsça olarak Hindistan’da yayımlanan toplanmış makalelerinden ’Vahdet-i Cinsiye Felsefesi ve İttihadı-ı Lisanın Mahiyet-i Hakikiyesi’adlı makalesidir; ikincisi milli Türk şairi Mehmet Emin Bey’e (Yurdakul) tavsiyeleridir.
Türkçe çevirisi Türk Yurdu’nda yayımlanmış olan ’Vahdet-i Cinsiye Felsefesi’nin tezi şudur: ‘Cinsiyet (yani milliyet) dışında mutluluk yoktur; dilsiz cinsiyet olmaz, bütün tabakaların ve sınıfların ifade ve istifadesini temin etmeyince bir dil meydan gelmiş olmaz.’
Şeyhin düşündüğüne göre: ‘İnsanlar arasında kapsamı geniş olup birçok parçayı birbirine bağlı kılan iki bağ vardır: Biri dil birliği-diğer bir tabirle cins birliği-, ikincisi: Din. Dil birliğinin yani cins birliğinin (yani ırkın, milliyetin) dünyada kalıcılığı ve sebatı, hiç şüphe yoktur ki, dinden daha devamlıdır. Çünkü az bir zamanda değişmez. Halbuki ikincisi böyle değildir: Tek bir dil konuşan ırkı görürüz ki, bin senelik süre içinde, dil birliğinden ibaret olan cinsiyette bir bozulma olmadığı halde, iki üç defa din değiştiriyor.’ Bu genel ifadeden Şeyh Cemaleddin’in din birliğinden çok cins birliğine ve dolayısıyla İttihad-ı İslam’dan çok herhangi cinsî, yani ırkî bir birliğe, mesela ‘Bütün Türklüğe’ değer verdiğini anlamış oluyoruz.