Kendine güvenmek!
Şöyle bir kelimelerin yerini değiştirin. Tersinden okuyun kitapları. Bütün sonları başa, başları sona dönüştürün de bir görün gerçeği. Ayı, yıldızı, güneşi tepe taklak edin kafanızın içinde. Çevirin kozmozu kaosa, kaosu da kozmoza ve seyredin gümbürtüyü geceler boyu. Bırakın mahşeri yaşamayı da kendinize gelin bir an ve bir bakın semaya sırıtarak. Dürüst olun ve söyleyin bakalım; hangisi yerinden olmuş efendi mi köle mi? Aldatın herkesi, körleştirin düzeni. Çağırın bütün zalimleri kurtarıcı diye! Cahillere övgüler dizdirin ciltlerce! Kimi kandırabilirsiniz kendinizden başka?
Kesmeyin gölgesinde yatacağınız çınarı! Thomas Mor'un Ütopya'sını yeniden yazın. Campenalla'nın Güneş Sitesi'ne ilaveler yapın tonlarca. Eflatun'un Mağara'sında ikamet edin yıllarca. "Olmak ya da olmamak"ı oynayın Hamletçe ve çıldırın "Üst-insan" olmak için Nietzsche gibi.
Savaş naraları attınız yıllarca; beklemeyin barış gelsin. Dinamitlediniz huzur ağacını kökünden; gözlemeyin meyve versin! Nefret ektiniz tonlarca; sanmayın dostluk olsun.
Bırakın sınırlarda gezmeyi, ayaklarınızı yere; hem de şu toprağın içine daldırın. Yürüyün karında, çamurunda, çölünde şu vasat dünyanın. Sevin şu yaratıkları eksiği, aksağı, güzeli ve çirkini ile.
Mabetsiz kent, kentsiz devlet, insansız ev, bitkisiz saksı, çiçeksiz çayır, susuz toprak istemeyin; eşyaya, yaratana ve yaratılanlara hakaret etmiş olursunuz! Ekmeyin küfürü, dikmeyin nifakı, sökmeyin ahlakı; etmeyin eylemeyin! Kesmeyin gölgesinde yatacağınız çınarı. Yakmayın ormanı, vurmayın kuşu, kurdu. Mahkûm etmeyin erdemi. Fakirleştirmeyin tabiatı, yoksullaştırmayın ruhu ve çalmayın insanlığı. Rüzgâr bile özgür biçimde kendi kaderine doğru esmekte! Firavunlar, Sezarlar, kese kese tüketememiş insanlığı. Kızılderililer, zenciler ve bilumum aşağıdakiler her türden lanetlenmeye karşın hâlâ yaşamıyor mu?
Göz kendini görmez!
Hep haklı oldunuz, hep doğru düşündünüz ve hep kendiniz oldunuz! Sonuç koskocaman bir sıfır olarak çıktıysa karşınıza, bir yerlerde yanlışınız var demektir. "Göz kendisini görmezmiş." İnsanoğlunun kendisine karşı dürüst olmadığı bilinmektedir. İhanet, başarısızlık ya da kaybetmek hepsi geçmişin hatalarıdır. Bunlar birer sonuçtur hiç bir zaman neden değildir. Yanlış bir tutumun, yanlış bir tercihin ve yanlış bir imanın sonucudur. Anlayın artık bozulan sinir sisteminiz değil, baştan başa sinir yumağı haline gelen beyniniz! Yürekleriniz yağ bağlamış tonlarca. Duygusuzluğunuzun bir nedeni de budur.
Çoğu kez iyi insan olmak için konuşma, itiraz etme, çıkış yapma diyecekler! Eğ başını al maaşını sana mı düşmüş kaderi değiştirmek. Düşünmek başkalarının, emretmek efendilerin işi, size düşen yapmaktır. Bir de "evet" demektir.
Beğenmesen de yanlış bulsan da tehlikesini hissetsen de sessiz kal! Konuşma, karışma, bulaşma. Yumuşak başlı ol, sinirlerini gevşet o zaman başarılı olursun.
Dosttan korunmak!
Bakın bizim deli bile bu konuda ne diyor. "Susanlar, hemen her zaman, içten gelen incelikten, nezaketten yoksundurlar; bir itirazdır susku; yutmak zorunlu olarak kötü kılar kişiyi, mideyi bile bozar. Susanların hepsi de sindirim bozukluğu çekerler." Eksik olmasın Nietzsche. Elin oğlu da olsa, deli de olsa doğruya doğru!.
İnsanoğluna öğretilecek ilk şey, dostundan nasıl korunacağı olmalıdır. Çünkü düşmanına karşı gece-gündüz teçhizatlı olarak hazır bekleyenler, dostlarına karşı hazırlıksız yakalanırlar! O kadar dost dediniz, dost edindiniz, dost beklediniz! Sonuçta hüsranları oynadınız! Bunun nedeni içinde yaşanılan çağda dost ile düşman arasında artık büyük bir farkın kalmamasıdır. Artık anlayın! İster Mevlana'nın dediği türden "kusurlu" isterse "kusursuz" dost edinmiş olun siz önce kendinize güvenin!
Kendinize güvenmek için de önce kendiniz olmayı denemelisiniz!