Kendileri zindanda da ya fikirleri?
Sırayı bir türlü ona getiremedik ama yaklaşık iki haftadır sosyal medyada hayli dolaşan bir video var. Videoda konuşan, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politika Kurulu'na atanan, daha önce de Cumhurbaşkanı'na danışmanlık yapan emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi.
Tanrıverdi, Adaleti Savunanlar Derneği'nde yaptığı konuşmada, -gururla- geçmişte TSK'nın yeniden yapılandırılması için yaptıkları çalışmaların, bu konuda Yeni Anayasa Komisyonu'na ilettikleri taleplerin "tamamına yakını"nın 15 Temmuz'dan sonra gerçekleştirildiğini belirterek diyor ki;
- Kuvvetlerin Millî Savunma Bakanlığı'na bağlanmasını istiyorduk, bağlandı.
- Harp Okulları ve Sınıf Okullarının dışındaki bütün askerî okulların Millî Savunma Bakanlığı'na bağlanmasını istiyorduk, bağlandı.
- Jandarma Genel Komutanlığı'nın Genelkurmay'dan göbeğinin kesilmesini ve İçişleri Bakanlığı'na bağlanmasını istiyorduk, bağlandı.
- Yüksek Askeri Şûra'nın yapısının değişmesini istiyorduk, değişti.
- Askerî Yüksek Yargının kalkmasını istiyorduk, kalktı.
- Başkanlık Sistemine geçilmesini istiyorduk, geçildi
- Askerî Vesayetin Kalkması için yaptığımız tekliflerimizin tamamına yakını gerçekleşti.
***
Bu video yeni ama bir kere daha sorgulamamıza vesile olduğu "TSK'da, 15 Temmuz alçaklığı sonrası gidilen yeni yapılanmanın kaynağı/kökeni" meselesi daha önce de gündeme geldi.
Kısaca hatırlatmak gerekirse;
15 Temmuz ihanetinden önce TSK'nın yeniden yapılandırılmasına çalışanlar, buna zemin hazırlayanlar, bunun formüllerini arayanlar sadece Tanrıverdi ve ekibinden ibaret değildi.
Dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 2013'te, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde bir "çalışma grubu" oluşturmuş, bu grup da ön sözünü bizatihi Gül'ün yazdığı "Savunma Reformu Raporu"nu hazırlamıştı.
Gül'ün, "ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Hollanda ve İspanya gibi pek çok NATO müttefikimizin yanısıra bizzat NATO da örgüt olarak savunma alanında kapsamlı dönüşümler ve reformlar gerçekleştirirken, Türkiye'nin böyle bir gayret içinde olmamasını ciddi bir noksanlık olarak gördüğünü" belirterek gerekçelendirdiği rapor, üç aşağı beş yukarı Tanrıverdi'nin talep ettiğiyle -ha bir de AB'nin kronik dayatmalarıyla- aynı modeli öngörüyordu.
Dönemin Cumhurbaşkanı'nın sivillerle askerlerin bir arada olmasından büyük sevinç duyduğu çalışma grubunun başına Prof. Dr. Ali Karaosmanoğlu getirilmişti.
Grubun diğer üyeleri;
MGK eski Genel Sekreteri Büyükelçi Tahsin Burcuoğlu,
Savunma Sanayii Müsteşar Yardımcısı Dr. Faruk Özlü,
Kara Harp Okulu Dekanı Tuğg. Murat Yetgin,
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim Daire Başkanı Hv.Plt.Tuğg. Recep Ünal
(E) Tuğa. Doğan Bozkurt'tan oluşuyordu.
***
Gül'ün ön sözde özellikle altını çizdiği bir husus vardı;
Grubun asker üyeleri dönemin Genelkurmay Başkanı (Necdet Özel) tarafından önerilen isimlerdi!
Boşa koymadım o ünlemi; bakın dönemin Genelkurmay Başkanı tarafından önerilen, Cumhurbaşkanlığı için TSK'yı yeniden yapılandıracak bir "reform" programı hazırlayan ve nihayetinde o gün hazırladıkları program 15 Temmuz'dan sonra neredeyse birebir uygulanan o askerler şimdi neredeler, ne yapıyorlar?
- Havacı Tuğgeneral Recep Ünal, Akıncı Üssü Davası kapsamında tutuklandı (Savunmalarında suçlamaları reddetse, hatta darbecilere karşı direndiğini ileri sürse de halen kaçak/kayıp durumdaki Adil Öksüz ile 177 görüşme yaptığı, Kemal Batmaz'ın kullandığı hat ile de 62 görüşmesi olduğu tespit edildi).
- Darbe girişiminin başarıya ulaşması halinde FETÖ'nün Kara Kuvvetleri Komutanı olacağı söylenen dönemin Sarıkamış 9. Komando Tugay Komutanı Tuğgeneral Murat Yetgin, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı.
- Emekli Tuğamiral Doğan Bozkurt'un rütbeleri alındı.
Ek bir not: Çalışma grubunun sivil başkanının da mensubu olduğu BİLGESAM'ın eski başkanı Prof. Dr. Atilla Sandıklı da geçtiğimiz Nisan ayında yine "FETÖ" iddiasıyla gözaltına alınmıştı.
***
Türk ordusunun 15 Temmuz'dan sonraki yeniden yapılandırılması, 15 Temmuz'dan önce "FETÖ iltisaklı kişiler"in çizdiği yol doğrultusunda yapıldıysa, yani bir tarihte Müyesser Yıldız'ın Mümtaz'er Türköne üzerinden yaptığı "kendi zindanda fikirleri iktidarda" benzetmesindeki hâl zuhur ediyorsa, Barış Terkoğlu'nun dünkü Cumhuriyet'te sorduğu soruyu genişletmekte beis olmaz herhalde:
Devlet tam olarak nerede başlıyor, paralel devlet nerede bitiyor?