Sultan Vahidüddin’in emriyle, 9. Ordu Müfettişi olarak gönderildiği Samsun’da Mustafa Kemal’in görevi halkın silahlarına el koymak, taşkınlık yapmasını engellemek, halka işgalcilere karşı direnişleri için silah yardımı yapan tüm yararlı cemiyetleri kapatmak idi. Evet, Mustafa Kemal’in Vahidüddin tarafından tebliğ edilen görevi tam olarak buydu.
Ulusal kurtuluş savaşının resmi olarak başladığı tarih hepimizin bildiği gibi 19 Mayıs 1919’dur. Bu tarihte Samsun’a ayak bastığında şehrin halet-i ruhiyesi tam aksi yöndeydi.
Mustafa Kemal hiçbir şekilde gerçekte yapmak istediklerini ve yapacaklarını Samsun’a ayak basana kadar belli etmemiş olması, Sultan tarafından verilen görevin yerine getirileceğini kıvrak bir zekâ ile saraya hissettirmiştir. Sıklıkla olduğu gibi Mustafa Kemal olaylara pragmatist yaklaşmayı bilen, vuku bulan hadiseler karşısında sakin davranıp anlık kararlar vermeyen bir kişiliği ile her zaman dikkatli ve soğukkanlı olmayı benimsemiştir. Bu hassasiyetini de Samsun’a çıkana kadar muhafaza etmiştir.
Kemalizm’in doğuşu
Tarih 19 Mayıs’tan itibaren bağımsızlığı ve milli egemenliği esas alan yeni bir devletin kuruluşunu yazacaktı…
Samsun ilinde sarayın tebliğ ettiği görevlerin tam tersini gören Mustafa Kemal, burada yaşayan halkın, işgalciler tarafından baskı ve zulme uğradığını bilmekteydi. Tüm bu yaşananları Saray’a rapor etmiş olması, maalesef hiçbir şeyi saray nezdinde değiştirmediği gibi üstelik Mustafa Kemal’in de apar topar İstanbul’a getirilmesi emredilmiştir. Eğer Mustafa Kemal bu emre itaatsizlik yapar ise yakalanması da ayrıca istenmiştir.
Anadolu’ya geçmekteki maksat Türk milletinin Batı karşısında dik durmasını sağlamak, İstanbul hükümetinin ve sarayının görevlerini yerine getirmemesinden dolayı, tam bağımsız bir Türk devletinin kurulmasına zemin hazırlamak, yetkisini milletinden alan milli egemenliğe dayalı bir devletin temellerini atmak idi.
İstanbul hükümetinin hiçbir şekilde Batı tarafından vatanın her bir karışının işgal edilmesine ses çıkarmaması, Mustafa Kemal’in kendi düşünce ve fikirlerini uygulamasına zemin hazırlamıştır. İşte tüm bu gelişmeler Kemalizm fikirler bütününün de doğmasına imkân vermiştir.
Bu tarihten itibaren Kurtuluş Savaşı’nın önderi olan Mustafa Kemal’in yapmış olduğu devrimleri, ilkeleri, aydınlanmacı ve çağdaş düşünceler Kemalizm olarak adlandırılmıştır. Tüm bu fikirleri benimseyip bu yolda mücadele eden kimselere de Kemalist denmiştir. Anadolu Kemalizm ışığında Mustafa Kemal’in önderliğinde yeni bir devletin kuruluşunu başlatmıştır. Bu işgalcilerin hiç istemediği bir durumdu.
Yeni bir düşman doğdu Batı için… Kemalizm!
Neden mi?
Kemalizm…
Milli egemenliği ve bağımsızlığı esas almak demektir.
Kemalizm…
Şahsi menfaat uğruna bireyin hak ve özgürlüğünü bir başka kurum veya kişilere devretmemek demektir.
Kemalizm…
Emperyalist Batıya ve onun iş birlikçilerine geçit vermemek, milli hükümet sistemini esas alan iş ve eylemler yapmak demektir.
Kemalizm…
Aydınlanmacı fikirler, çağdaş bir toplum anlayışı, hür irade demektir.
Kemalizm…
Mustafa Kemal’in işaret ettiği altı ilke ve devrimleri demektir.
Kısacası Kemalizm her anlamda ve platformda tam bağımsız bir Türkiye Cumhuriyeti demekti. Hal böyle olunca Batı boş durur mu?
Bu anlamda Kemalizm Batı güçleri tarafından bir düşman fikirler ve eylemler bütünü olarak karşımıza konulmuştur. Lakin İstanbul hükümetine her türlü desteği veren Batı, daha sonraları Ankara Hükümeti’nden, dolayısı ile Mustafa Kemal’den yana olanları Kemalistler diye düşman ilan etmiştir.
Günümüzde…
Son haftalarda Kemalizm özelinde yapılan tartışmaların yersiz ve manasız olduğunu söylemek en güzel ifade olacaktır sanıyorum. Bu düşünce üzerinden birilerinin tartışma başlatarak Kemalizm’in öneminin azaltılması ve değersizleştirilme çalışmalarının, kime ne fayda sağlayacağını iyi düşünmek gerekir. Bütün emeli, gayesi, sömürgeciliğe karşı olan, milli birlik ve beraberliğin temel alındığı bağımsız bir devlet modelini bünyesinde barındıran Kemalizm, Kurtuluş Savaşı dönemi (1919-1922) içerisinde düşman görüldüğü gibi bir kısım güçler tarafından hala aynı şekilde görülmektedir.
Ne güzel söylemiş rahmetli Ahmet Taner Kışlalı “…biz Kemalizm dediğimiz zaman, Atatürk’ün 6 ilkede çerçevesini çizdiği ilkelerin ışığı altında değişen koşullara, aklın ve bilimin ışığında en ileri çözümleri üretmeyi anlıyoruz. Özetle ifade etmek gerekirse Kemalizm, geçmişin bekçiliği değildir, bir anlamda geleceğin öncülüğüdür.” diye.
Hiçbir şekilde Kemalizm veyahut Atatürkçü düşünce sisteminin gereksiz yere haber ve tartışma konusu yapılmaması hususunda daha dikkatli olmalıyız. Sıkı sıkıya bağlı kalmamız gereken ilkelerin takipçisi ve önderleri olmamız gerektiği düşüncesindeyim. Aksi halde emperyalist güçlerinin tarihi emellerine yol vermiş olacağız.