ANKA''nın haberine göre; Çankaya Uluslararası Dostluk ve Barış Ödülü’ne değer görülen eski Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreou; “Öyle bir Avrupa ki, daha fazlası bir değerler ailesi; demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve adaletin işte ortak geleceğimiz için düşündüğümüz değerler. Biliyorum ki hem saygıdeğer Kılıçdaroğlu hem saygıdeğer Akşener bu değerler için mücadele ediyorlar” dedi. Sanatçı-yazar Zülfü Livaneli ise, Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği çok önemli iki söz var, o dönemde bir generalin söyleyebileceği bundan daha ileri bir söz olamaz. Birincisi; ‘İnsanlığın medeniyeti tektir ama kolları vardır.’ Bu müthiş bir felsefi görüş. İkincisi de şu; ‘Eğer vatan savunması için şart değilse her savaş bir cinayettir.’ Ve Venizelos da bunu taktir ettiği için 1934’te Oslo’ya Nobel Barış Ödülü Komitesi’ne Atatürk’ü barış ödülüne aday gösterdi” dedi.
Çankaya Belediyesi’nin bu yıl birincisini düzenlediği Çankaya Uluslararası Dostluk ve Barış Ödülleri, TED Ankara Koleji ATA Sahne Sanatları ve Gösteri Merkezi’nde yapıldı.
Eski CHP Genel Başkanı Hikmet Çetin’in başkanlığındaki 1. Çankaya Uluslararası Dostluk ve Barış Ödülü jürisi eski Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreou ve sanatçı Zülfi Livaneli, dünya barışı ve uluslararası dostluğun geliştirilmesine katkıları dolayısıyla Dostluk ve Barış Ödülü’ne değer görüldü.
Törene; CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener de katıldı. Papandreou’ya ödülünü CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Livaneli’ye ise ödülünü İYİ Parti Genel Başkanı Akşener verdi.
Eski Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreou, ödülünü aldıktan sonra şunları söyledi:
“Bu ödülü almak gerçekten büyük bir onur. Çünkü Alper Taşdelen sadece harika bir belediye başkanı değil aynı zamanda barış ve demokrasi değerlerine sıkı sıkıya bağlı birisi. İçinde yaşadığımız zamanlar hepimizi derinden etkiliyor bir taraftan insanlık büyük ilerleme kaydediyor bilgide, refahta, teknolojide. Ama diğer taraftan büyük problemlerde yarattık; iklim değişikliği, pandemi, uzun süren çatışmalar, insanların ülkelerinde sürülmesi ve daha nice eşitsizlikler. Bu zorluklarla karşı karşıya kalınca bazıları şunu diyor, bu yabancı düşmanlığıyla, şiddetle ve hatta demokrasi ile barışı unutarak üstesinden gelinir diyorlar. Ama ben bu görüşleri sorgularım. Çünkü bu tarz otoriter yanıtlar sadece adaletsizlikleri geliştirir, özgürlükleri kısıtlar. Benim cevabım şu başka bir yol da var. Buna kalpten inanıyorum, çünkü rahmetli İsmail Cem ile birlikte Türk-Yunan ilişkilerinin seyrini değiştirmeyi başardık. Biz ve insanlarımız birbirlerine ellerini uzattılar. İsmail’le Samos Adası’na diktiğimiz o zeytin ağacını dün gibi hatırlıyorum. Kendimizi, barış ve istikrara adamıştık. Sadece iki ülke için değil. Bütün bölge için bir vizyondu o ve Türkiye’nin güvenli bir Avrupalı geleceğe giden bir yoldu. Öyle bir Avrupa ki, daha fazlası bir değerler ailesi; demokrasinin, insan haklarının, hukukun üstünlüğünün ve adaletin işte ortak geleceğimiz için düşündüğümüz değerler. Biliyorum ki hem saygı değer Kılıçdaroğlu hem saygıdeğer Akşener bu değerler için mücadele ediyorlar.
"DEMOKRATİK VE BARIŞÇIL BİR GELECEK YARATABİLİRİZ"
Arkamızda güçlü bir geleneği de taşıyorduk. Yunanistan’da, Türkiye’de, İspanya’da, Portekiz’de ve Şili’de bütün diktatörlüğe karşı duranların gücünü taşıyorduk buna inandık ve başardık. Güçlü bir demokrasinin en temelinde barış yatmaktadır. Zülfü Livaneli ile beraber bu sahnede olmaktan mutluluk duyuyorum. Sözlerime son verirken bu ödülü; geçmişte, bugün ve gelecekte barış ve demokrasi için cesaret gösterenlere adamak istiyorum. Dünyaya şunu söylüyoruz; bakın biz buradayız çünkü inanıyoruz ve biliyoruz daha demokratik ve barışçıl bir gelecek yaratabiliriz.”
Sanatçı-yazar Zülfü Livaneli''nin törende yaptığı konuşma ise şöyle:
“Bu ödülü bir yere bırakmadım, elimde tuttum, giderek de ağırlaştı ama Ankara’yla ilgili öyle olaylar okuyoruz ki bırakırsam birileri alıp kaçar mı? Çok güzel bir ödül oldu. Geçenlerde Yunanistan’dan tarih kurumu beni aradı ve dediler ki; sizin bir Yunan yazarla ortak bir kitap yazmanızı istiyoruz. Konusu da şöyle şöyle… Nedir dedim konusu? 10 günün hikayesi 19222’de Türk ordusu Ayvalık’a girdiği zaman, savaş şartları ve orada daha önce Türklerin hayatı tehlikedeydi, sonra Türk ordusu girince bu sefer oradaki Yunanların hayatı tehlikeye girdi. Orada bir Rum kızının hikayesi bu. Artık hayatını kaybetmek üzereyken genç bir subay geliyor, alıyor üstüne bir çarşaf giydiriyor. Diyor ki, sorarlarsa adını Zeynep de, sonra onu ağırlıyor, 10 gün ona yemek getiriyor ve gidişini ayarlıyor ve sonunda Midilli’ye yolluyor. Midilli’ye yollarken, bu tanımadığı hayat kurtarıcısına bu kadın diyor ki; ‘Adınız ne?’ Adım diyor Doktor Yüzbaşı Kemalettin. Peki bana niye Zeynep dediniz ve kurtardınız? Ben Bursalıyım bütün ailem Yunan ordusu tarafından öldürüldü, en çok sevdiğim kız kardeşim adı Zeynep, o da öldürüldü. Şimdi bu kadın Midilli’ye gittikten sonra bir daha hiç göremeyeceği Kemalettin’e mektuplar yazıyor. Muazzam mektuplar yazıyor. Ve sonra da bu kadının oğlu Yunanistan Dışişleri Bakanı Molivyatis oluyor. Şimdi biz bunun romanını yazacağız.
“VENİZELOS 1934’TE OSLO’YA NOBEL BARIŞ ÖDÜLÜ KOMİTESİ’NE ATATÜRK’Ü BARIŞ ÖDÜLÜNE ADAY GÖSTERDİ”
Dünya’da kime sorsanız barış için iyi şeyler söyleyecektir. Kimse barışı istemem demez ama mecbur kaldık derler. Neandertal insandan bu yana savaşsız bir dünya hiçbir zaman olmadı. Ama böyle diyerek nasıl olsa insanın tabiatı bu diyerek vazgeçmeyeceğiz bundan. Vahşi hayvanlardan ayrışmayı, medenileşmek istiyoruz. Mesela Amerika ile Kanada arasında 5000 mil sınır var bir tek asker beklemiyor. Biz de böyle Yunan adalarına gidip gelsek, pasaportlar kalksa, Ege denizinin güzelliklerinden beraber istifade etsek. Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği çok önemli iki söz var, o dönemde bir generalin söyleyebileceği bundan daha ileri bir söz olamaz. Birincisi; ‘İnsanlığın medeniyeti tektir ama kolları vardır.’ Bu müthiş bir felsefi görüş. İkincisi de şu; ‘Eğer vatan savunması için şart değilse her savaş bir cinayettir.’ Ve Venizelos da bunu taktir ettiği için 1934’te Oslo’ya Nobel Barış Ödülü Komitesi’ne Atatürk’ü barış ödülüne aday gösterdi. Burada eğer ömrü vefa etseydi benim yerime sevgili dostum İsmail Cem olacaktı, ben de bu ödülü İsmail Cem için alıyorum.”