İnsanı diğer canlılardan ayırt eden asli özelliklerinden düşünebilme ve buna bağlı kelimeler aracılığı ile konuşarak iletişim kurma özelliği, insanoğluna dünyevi ve uhrevi sorumluluklar yüklenmesinin de temel kaynağıdır. Dolayısıyla yaşayan ve yaşatılan kelime ve kavramları, ilgili toplumun düşünce yapısı ile olaylara ve eşyaya bakışı konusunda belirleyici unsurlar olduğunu kabul etmek durumundayız.
Toplumun düşünce ve değerler sistemindeki farklılaşmayı, çoğu kez kavramlara yüklenilen anlamlardaki değişimler üzerinde gözlemlemek mümkündür. Bu noktada kullanılan kelime ve kavramlar aynı kalırken, bunların yüklendiği anlamlardaki değişim üzerinden, toplumun değer yargılarındaki farklılaşmanın ne yönde ve nasıl değişik mecralara kaydığını görebiliyoruz.
Talep kelimesi, bugün ekonomik dolayısıyla maddi boyutlu mal ya da para almak, istemek için kullanılırken, bir 50 yıl önce aynı kelime, talebe şeklinde bugünkü öğrenci kelimesine karşılık kullanılarak, bilgiyi isteyen anlamındaydı. Benzer şekilde tahsil kelimesi de bugün "para tahsil etmek ve toplamak" anlamında kullanılmasına rağmen, yine bir kırk - elli yıl önce "tahsil hayatım" şeklinde bir ifade ile hayatımın bilgiyi toplama dönemi, olarak toplumun hafızasında yer buluyordu.
Bu iki kelimedeki anlam farklılaşması ile dahi, toplumun düşünce sisteminin, bilgi merkezli bir anlayıştan; kapitalist, maddiyatçı bir düzleme kaydığını görebilmek mümkündür. Hatta aynı zamanda Milletimizin bilgi merkezli yaşadığı önceki dönemde Cihan'a nizam verirken, maddiyatçı bir anlayışa kaydığı günümüzde ise maalesef şekil verilen bir toplum haline dönüştüğümüzü ifade etmek yanlış olmayacaktır.
***
Dikkati çeken bir başka anlatım tarzı ise TV ve radyolardaki hava raporlarında karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde hava raporu sunan konuşmacılar, eğer geleceğe ait hava beklentisinde; yağmur, kar, buz ve soğuk varsa "hava bozacak veya hava kötüleşecek", ya da "beyaz esaret" şeklinde menfi ifadelerle sunum yapmaktadırlar. Ancak aynı hava özellikleri, bir önceki neslimizce; "hava rahmete dönüyor", "rahmet yağacak veya bereket yağıyor " şeklinde ifade ediliyordu.
Meselenin bir başka boyutu ise önceki kelime ve kavramlar yerine yenilerini türeterek toplumun geçmişe ait fikir hafızasını sıfırlamak ya da yeni bir şekil vermek tarzında karşımıza çıkmaktadır. Her bir kelime yaşadığı dönemin toplumsal değerlerinin sembollerle sese dönüşmüş şeklidir. Dolayısıyla eskisi yerine üretilen yeni kelime, sözlükte eş anlamlı olarak ifade edilse de ikame ettiği kelime ile aynı döneme şahitlik etmediğinden, toplum dimağında önceki kelime ile ortak çağrışımı yapmayacak, bunun yerine ortaya çıktığı dönemin sosyal ve kültürel birikimleriyle kendisine has yeni bir kavram olarak gelişecektir.
Toplumun değişimi ve değiştirilmesi çerçevesinde değerlendirilebilecek bir başka ilgili kelime ise "Halk" kelimesidir. Sık sık millet kelimesi yerine kullanılan halk kelimesi, yine millet kelimesinin tarihi birikiminden kaynaklanan kültürel derinliğe sahip olmadığından, toplumun kültürel ortaklıklarının dile getirilmemesi açısından sıkıntılıdır. En azından doğru yerde kullanılması gerekir. "Halk" kelimesi, belli bir mekânda veya alanda bulunmaktan başka ortaklıkları olmayan insan topluluğunu ifade ettiğinden "Türk Milleti" yerine, "Türk halkı" veya halkımız şeklinde kullanılması, Küre üzerinde gerçekten "millet" olabilmiş birkaç toplumdan birisi olan Milletimiz için haksızlık olsa gerek.
***
Görüldüğü üzere; bazı kelimelerdeki anlam değişmesi, toplumdaki algıların ne yönde değiştiğini yansıtması bakımından oldukça önemli bir gösterge iken, öte yandan eski kelimeler yerine türetilen yeni kelimeler de toplumun kendisini iri ve diri tutan tarihi algılar ile kültürel derinliklerden uzaklaştırmada ciddi bir etki doğurmaktadır. Dolayısıyla kelimeleri, yalnızca insanlar arasındaki iletişimi sağlayan sesler ve sembollerden ibaret görmek yerine, aynı zamanda onları; milletlerin davranışlarını belirleyen, değer yargılarını yansıtan, hafıza kartları ve FİKİR ÜRETME araçları olduğu da göz ardı edilmemelidir.