Kazanan parti içi demokrasi olsun...
Sulh Hukuk Mahkemesi'nin 'kongre kararı'yla başlayan, Yargıtay'daki temyiz dâvasıyla devam edip, Gemerek-Tosya manevralarıyla ivme kazanan ve Yargıtay'ın 5-0'lık 'kongre kararı'yla son bulan MHP Tüzük Kurultayı tartışmaları, 19 Haziran'da Ankara'da yapılan ve delegasyonun yüksek katılımıyla gerçekleşen kurultayda tüzük değişiklikleri onaylanarak 10 Temmuz'da 'Seçimli Kurultay Kararı' alındı...
Delegelerin mâruz kaldığı noter tasdik zorluklarına rağmen gösterdiği kararlılık takdire şâyândı ve tabii muhakkak teslim etmeliyiz, seyirciye kapalı bir kurultayı ekrandan izlemek pahasına Ankara'ya gelerek salona ulaşmak için kilometrelerce yürüyen ülkücülerin irâdesi her türlü takdirin üzerindeydi...
***
Milliyetçi Hareket Partisi'nde 19 yılın ardından yeni bir dönem 10 Temmuz'da başlayacak...
Bu yeni dönem, berâberinde bugüne değin pek de alışıldık olmayan parti içi demokrasiyi ve parti içi demokrasinin kurallarının içselleşmesinde yaşanacak zorlukları da getirecek...
Aylardır büyük bir mücâdele verilerek gerçekleştirilen Olağanüstü Tüzük Kurultayı'nın bir tek sebebinden söz edilecekse eğer, o sebep parti içi demokrasinin MHP Genel Merkez riyâsetinde ve yönetim anlayışında bulunmayışıdır. Ve dahi Olağanüstü Tüzük Kurultayı'nın bütün olumsuz şartlara rağmen bu denli yüksek bir katılım ve delege başta olmak üzere parti tabanının büyük fedakârlıklarıyla gerçekleştirilmiş olması da tabandan yükselen demokrasi talebidir...
Hâl böyle iken, muhalif olmak adına hareket eden, pozisyon alan, söyleyecek sözü olan, programı ve iddiası olan şahıslardan birbirlerinin aynısı olmasını beklemek yükselen bu demokratik talepleri yok saymak olacaktır.
Şüphesiz ki tüm adayların, diğerlerinden farklı görüşleri, yönetme biçimleri, uslûp farklılıkları olacaktır ve bütün bunlar seçici üst kurulun onayından yani parti içi demokrasinin onayından geçecek ve denetimine sunulacaktır.
Şüphesiz ki, tüm adaylar ve deklare edecekleri fikirlerinden kadrolarına, programlarından hedeflerine hatta ve hatta MHP ve ülkücü hareketin geleceğine dâir hayallerine varıncaya değil MHP tabanı ve kamuoyuyla yani Türk milletiyle paylaşacaklardır.
Yani, fikirleriniz de, vizyonunuz da, kadrolarınız da, hedefleriniz de ve hayalleriniz de parti içi demokrasinin eleğinden geçecek, kamuoyunun, üst kurullarınızın eleğinden ve denetiminden geçecek, nihayetinde bir kazananı olacak ve bu kazanan Genel Başkan ve kadroları da son tahlilde seçim denilen bir büyük sınavda milletçe sınanacak, seçim sandığı denen bir büyük sınavda oylanacaklardır...
***
'Birlikte hareket etmek' şeklindeki slogan, hiç kimseyi aynîleştiremez... Birlikte hareket etmek başka bir şeydir, aynîleşmek başka bir şeydir...
Mevcut riyâset ve yönetimin başarısızlık paydasında nasıl bir senkronizasyon, nasıl bir âhenk, nasıl bir homojenlikle statükolarını muhafaza ettikleri göz önünde iken, bundan şikâyet edip itiraz sâhiplerinin hepsinin aynîleşmesini beklemek de benzer bir marazî durumdur.
Hazırlığı olan her aday ve kadro birikimlerini üst kurula getirip oylatma ve neticesine râzı olma irâdesi ve olgunluğunu göstermeli ve hizmetine devâm etmelidir...
Demokrasi problemleri çözme metodu olarak da algılanmalı ve neticelerine saygı duyulmalıdır.
Aksinin bir öncekinden farkı olmayacaktır...
Parti içi demokrasinin sınamasından ve denetiminden imtinâ etmek, verilen demokrasi mücâdelesini anlamsız kılacaktır.
Mevcut iktidârın, yani yürütmenin bypas edildiği ve bir kişinin keyfiliği ve kararlarıyla idare edilen Türkiye'den şikâyetlerimiz anlamsız kalacaktır.
Bütün bu anlamsızlıkları taçlandıracak olan demokratik bir iç yapıya kavuşmuş, liyâkatin esas alındığı, denetlenebilen bir yönetim anlayışı olacaktır ve MHP Üst Kurul Delegasyonu bunun teminatını vermiştir tüzük kurultayında...
Kazanan demokrasi olsun ve oligark üst yönetimler siyaset müzesindeki yerini alsınlar...