Kayıp Türkler
TDaha önce ‘PKK ve Korucular’ adlı kitabından söz ettğim yazar Ali Rıza Özdemir çok önemli bir çalışmaya daha imza attı: ’Kayıp Türkler/ Etnik Coğrafya Bakımından Kürtleşen Türkmen Aşiretleri’
Öncelikle şunu ifade edelim, ne zaman kimi Kürt zannedilenlerin aslında Türkmen olduklarına dair bir çalışma, bir tez ortaya atılsa, bunun ‘resmi ideoloji’ yalanı olduğu, meşhur ‘kart-kurt’ meselesi gibi uydurma gayretinden doğduğu ve bilimsel nitelik taşımadığı öne sürülerek küçümsenmesine çalışılır, ‘inkâr ve asimilasyon’ politikalarının bir enstrümanı damgası vurularak daha başlangıçta mahkûm edilir...
Bu önyargıyı ve ideolojik taassup duvarını aşmak, hedef kitle üzerinde etkili olmak, ayağı yere sağlam basan, kuvvetli dayanaklara yaslanan, ‘gerçeğe ulaşma’ önceliği, diğer önceliklere baskın gelen eserlerle mümkündür... ‘Kayıp Türkler’ bu çerçevede, karşı propaganda ve bilgi kirliliğinin had safhaya ulaştığı son dönemde konuyla ilgili emin bir referans olarak yerini aldı...
’Kayıp Türkler’ iki açıdan çok önemli... Birincisi, tahminlere, rivayetlere veya fantastik tarih dedikodularına değil, sağlığı bütün dünyaca kabul edilen ‘Osmanlı Devleti Tahrir Defterleri’ne dayanıyor ve ailelerin, aşiretlerin, kolların izi buradan sürülüyor... Yer adları, semboller, kültürel kodlar, lehçeler, inançlar mezhepler ve coğrafya yardımıyla ‘çapraz doğrulama’ yapılıyor... Değişik aşiret mensuplarının evvelce kayıt altına almış oldukları, etnik ve ideolojik kaygıdan bağımsız ‘kültürel aktarımlar’ın ‘Türkmen köklerle kesişmesi’nin altı çiziliyor... Eserin ikinci önemi ise, beslendiği kaynaklar itibariyle, konuyla ilgilenebilecek olanlara kaynakça ve literatür açısından bütün bir rezervin anahtarını veriyor olması... Bu anlamda sadece kaynak değil, aynı zamanda kılavuz niteliğinde...
Kitapta Anadolu’nun doğusu ve güneydoğusuna ilişkin ayrıntılarıyla verilen tarihî, siyasî, sosyal, ekonomik vs. şartlar sonucu artan kültürel etkileşim ve başkalaşım olgusu, geriye etnik kimlikleri dönüşmüş ‘Türkmen kökenliler’ bıraktı... Elbette bu etkileşim ve başkalaşımdan sadece Türkmenler değil, göreceli biçimde Kürtler, Zazalar, Araplar, Ermeniler hatta bölgede meskûn olan bazı Kafkasya kökenliler de etkilendiler... Fakat bıraktığı tarihî izlerle bugün yaşayan kimliği arasında mukayese yapıldığında şu sonuca ulaşmak mümkün: Varlığı en fazla eriyen unsur Türkmenler...
Karakoyunluların, Akkoyunluların, Artuklu’nun ve nicelerinin hüküm sürdükleri bölgelerde, başkent yaptıkları beldelerde, şimdi yaşayan nüfusun sayıca çok büyük bir kısmı kök itibariyle Türkmen damardan geliyor... Ama sanki orada yaşayan insanların önemli bir bölümünün Türk olduğunu söylemek Kürtleri yok saymakmış gibi, utanarak, yutkunarak söylenmesi gereken sözmüş gibi muamele gördüğü için bu konuda insanlar suskunluk sarmalına itiliyor...
Oysa bilim, günlük siyasî polemik ve önceliklerin ötesinde bambaşka bir alan... Mesleğine saygılı bir bilim adamı, namuslu bir araştırmacı kimin işine gelecek veya gelmeyecek, hangi statüye çomak sokacak ya da hangi projeyi destekleyecek gibi bir kaygı taşımadan sadece gerçeğin izini sürer... İşte ‘Kayıp Türkler’de bu yapılmış... Konuya kısmen de olsa ilgi duyanlar “Kim bunlar?” diye sorulduğunda belki Karakeçililer ve kulaktan dolma bilgilerle bir kaç aşiret adı sayabilirler... Halbuki önce dilini sonra adını yitirmiş söz konusu aşiret ve kolların sayısı, Kritpto yayınlarından çıkan bu eserden anlaşılacağı üzere yüzlerce... Koçgiri’den Badıllı’ya, Beritanlı’dan İzollara, Zilan’dan Bucaklara, Zeydanlardan Rişvanlılara kadar...
Ali Rıza Özdemir’in duru ve akıcı bir Türkçe ile kaleme aldığı ‘Kayıp Türkler’ sadece konuya ilgi duyanlara değil, ilgi duymaları için herkese sesleniyor... Bilinenin aksine, onlarca yıldır ‘tersine işleyen inkâr politikası’na yani Türkmen varlığını yok sayan politikalara karşılık tarihî belge ve sosyolojik gerçeklere dayalı kapılar aralıyor, hepimiz adına...