Her gün genç, çocuk , yaşlı çok sayıda insan çeşitli nedenlerden kayboluyor. Bazıları bulunurken, bazılarından aradan yıllar geçse de ne bir haber alınıyor ne de bir ize rastlanıyor. Ülkemizde kayıp çocuk vakalarının yılda 10 bini aştığı, yani günde ortalama 32 çocuğun kaybolduğu belirtiliyor. Yetişkinlerde ise bu rakam yılda 4 bine kişi.
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre, yalnızca 2008-2016 yılları arasında 16 ülkenin nüfusundan fazla çocuğun kaybolduğu kaydediliyor.
Cumhuriyet'ten İlayda Kaya'nın haberine göre, Yakınlarını Kaybetmiş Aileler Derneği (YAKAD) Başkanı Zafer Özbilici, kuruldukları günden bu yana bini aşkın kayıp kişiyi ailesi ile buluşturduklarını belirterek “İlgisizliğimiz, eksikliğimiz çocukların kaybolmasına neden oluyor. Devlete, topluma, toplumun vicdanına görevler düşüyor” dedi. Özbilici, ailelere çocuklarının kökünden kopmuş saç telini saklaması gerektiğini, kayıp durumlarında bunun çok işe yaradığını anlattı. Özbilici, “Saç telleri, parmak izleri, yanak içinden pamukla alınmış tükürük örneği ileride kayıp yaşandığnda yol gösterici olabiliyor” dedi.
‘SADECE NOT ALDILAR’
Zihinsel engelli 22 yaşındaki oğlunun 1992 yılında kaybolması üzerine 2 yıl sonra İsmet Özbilici tarafından kurulan YAKAD , o günden bu yana çok sayıda kayıp kişiyi bulmak için çalışmalar yaptı. Özbilici’nin yaşamını yitirmesinin ardından dernekteki çalışmalara diğer oğlu Zafer Özbilici devam etti.
Zafer Özbilici, ağabeyinin 26 yıl önce Fatih’teki evlerinin önünden ticari taksiye bindirilirken görüldüğünü, o günden bu yana da bir haber alamadıklarını belirterek, “Ağabeyim için emniyete gittik, her kayıp yakını gibi... Not aldılar. ‘Haber gelirse biz size döneriz’ dediler. El ilanları bastırdık sokaka sokak gezdik. Çalmadığımız kapı kalmadı. Hep elimiz boş döndük. Kandırılmaya çok elverişli bir insandı. Diyalog kurabiliyordu, adresi, telefonlarımızı biliyordu” dedi.
‘BAŞIMA GELMEZ’ DEMEYİN
Ağabeyinin kaybolduğu yıllarda karakollarda kayıplarla ilgili özel birimlerin olmadığını, derneğin kurulmasının ardından emniyetin içinde kayıp bürolarının kurulduğunu kaydeden Özbilici, kayıpların daha kolay bulunabilmesi için ülke genelinde DNA çalışması yapılması gerektiğini söyledi.
“İnsanlar kaybolmuyor, biz kaybediyoruz” diyen Özbilici, “Özellikle çocuklarda bu durum söz konusu. Bizim ilgisizliğimiz, eksikliğimiz çocukların kaybolmasına sebebiyet veriyor. Devlete, topluma, toplumun vicdanına görevler düşüyor. Biz çocuklar kaybolduktan sonra çok şey yapıyoruz. Kaybolmadan önce hiçbir şey yapmıyoruz. Ailenin otokontrolü çok önemli. Aileler böyle şeyler başıma gelmez diye düşünmemeli. Kaybolmadan önce aileleri tedbir almalı. Toplumu bilinçlendirmek lazım. Kamu spotlarının yapılması lazım” şeklinde konuştu.
'YÜREĞİMİZ HALA YANGIN YERİ'
1974 doğumlu ağabeyi Sezer Kalkandelen’i kaybeden Filiz Kalkandelen, ağabeyi kaybolduğunda 9 yaşında olduğunu söyledi. YAKAD’a ağabeyinin kaybolduğu yıllardaki son fotoğrafını getiren Kalkandelen, o günleri gözyaşlarıyla şöyle anlattı: "Kiracımızın evine 3 kişinin geldiğini hatırlıyorum. ‘Kaybolan çocuğun evi burası mı?’ dediklerini hatırlıyorum. 30 yaşlarındalardı. Geldiler, incelediler ve gittiler, kim olduklarını bilmiyoruz. Polis olsa kimliğini gösterir. Onlar polis değildi ve tanımıyorduk. Kaybolduktan sonra ağabeyime ait hiçbir bulguya rastlayamadık. Yüreğimiz halen yangın yeri. Umutla bekliyoruz."