Katranı kaynatsan olur mu şeker!

Neymiş efendim, deprem yaraları sarılırken Türk Silahlı Kuvvetleri’nin PKK ile mücadelesi yanlış bir işmiş. Yahu sizin kalemlerinizin ucu niye hep Mehmetçiğin gözüne, göğsüne, sırtına saplanıyor. Bir kere de bu aklı PKK militanlarına versenize. “Böyle bir günde olsun askere, polise, sivile, öğretmene, doktora namlu çevirmeyin; Türkü Kürdü ile vefakâr ve sağduyulu milletten özür dileyin” desenize!
Demezler...
Çünkü PKK nasıl taşeronsa PKK gibi düşünenler de taşerondur da ondan... Kimi kadrolu taşerondur, kimi zihnen taşerondur; yani taşeron olduğunun farkında değildir. Milletin kahir ekseriyeti “sağduyu” yu temsil ediyor ya, zihnen taşeronlar için “kalabalıkların yanında olmak” aydın olmaya terstir. İllâ azınlıkta olacaklar, marjinal kalacak; devleti, bir devletin olmazsa olmazı olan gücü, yani askeri, polisi suçlayacaklar. Ve böylece kendilerini kahraman hissedecekler. Nobel almak için Orhan Pamuk taktiği gibi bir şey. Oysa asıl kahramanlık hak ve hakikatin yanında olmaktır. Yatırımı “Aferin” e değil, Allah’ın rızası, milletin duasına yapmaktır.
Hani, “Tarih tekerrürdür” derler ya, gerçekten tarih bir tekerrürden ibaret. Acı olan şu ki, en çok “kötü olaylar” tekerrür ediyor. Şu günlerde Türkiye Cumhuriyeti Bakanları hayranı oldukları ve taklit etmekle gurur duydukları Almanya’yı “PKK’yı niye ‘Terör örgütü’ değil de ‘suç örgütü’ olarak tanımlıyorsunuz” diye sıkıştırıp duruyor.
Yahu, Alman bu. İtalya, Fransa, ABD ve İngiltere, velhasıl cümle Haçlı dünyası ve Siyonist İsrail PKK için “Terör örgütü” diyorlar da, teröristler için Almanlardan farklı bir davranış mı sergiliyorlar. Yo... Yine maddi ve manevi destek veriyor, yine silah ve teçhizatsız bırakmıyor, yine haraç toplama ve eroin ticareti yapmalarına kolaylık sağlıyorlar.
1995’te Türk Ordusu Kuzey Irak’a bir “Çelik Harekatı” düzenleyince yine başta Almanya olmak üzere Batının tamamı paniğe kapılmış, “Sivillere zarar vermeyin” bahanesi ile Mehmetçiğin elini kolunu bağlamak istemişti. Oysa bu ordu Saddam’dan kaçan 500 bin Kürt mülteciye kucak açan, Irak’ın kuzeyine en fazla sağlık ve gıda yardımı yapan bir ordu idi. Kürt çocukları Mehmetçiğin tankları üzerine çıkıyor, içine girip saklambaç oynuyorlardı. Hal bu iken Batı medyası “Türk askeri Kürt kadınların boyunlarındaki altınları alıyor” diye haber yapıyor, Öcalan’ın “Küçük fareleri öldürün” emrini Silopi’de yerine getiren PKK militanlarının faturasını “O çocukları Türk askeri öldürdü” diye, Mehmetçiğe kesiyordu. Oysa aynı yıllarda Batılı zenginler Bosna-Hersek’e insan safarisi düzenliyor, Sırp mevzilerine girip dürbünlü tüfeklerle Müslüman katliamı yapıyorlardı. Bunu ben söylemiyorum, İtalyan gazeteci söylüyor.
Dedik ya, tarih tekerrür ediyor ve ne acıdır ki hep kötü olaylar tekerrür ediyor.
İsmail Hami Danişmend “Tarihi Hakikatler” kitabının 211’inci sayfasında Türklerdeki savaş âdeti ve insan haklarını anlatırken Münşeat-ı Ferudun Bey’in Kanuni’nin muhtelif seferlerine ait ruzname kayıtlarından örnekler verir:
“... 544’üncü sayfadaki kayda göre, 1526 Macar Seferi’nde ordu Meriç boylarından geçerken 10 Mayıs Perşembe günü ‘atı ekine girdiği için bir herifin boynu vurulmuş’ olduğu gibi (...) 568’inci sayfasındaki kayda göre 1529 Viyana Seferinde Türk Ordusu Belgrat’ın ötesinde Eskihisarlık mevkiine geldiği zaman 20 Temmuz Salı günü ‘atı tarlaya girdiği için bir sipahinin boynu vurulmuştur!’Bu örneklerde suça nispeten cezanın şiddetli olması, savaş halinin meydana getirdiği olağan üstü durumdan ötürüdür” notu da düşülür.
Siz meselâ bir, Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’yu işgal eden Yunan güçleri ve diğerlerinin mezalimlerini hatırlayın ve bir de muzaffer Türk Ordusu ve komutanı Mustafa Kemal’in mağluplara gösterdiği insanlığını...
Üstat Danişmend de zaten, “Bunlara tükürmeyin, yazık olur. Tükürüğünüz kirlenir” diyor...
Bu vesile ile, “Katranı kaynatsan olur mu şeker” diyenleri rahmetle anıyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları