Katliam (02 Kasım 2011)

Katliamı yalnız benliğini ve şuurunu kaybetmiş meczuplar ve terör örgütü militanları yapmaz. Özlerini para ve makam hırsı bürümüş hastalar da yapar. Bunun en önemli delilleri ise depremlerde yıkılan binalar ve o binalarda can veren insanlardır.
Geçenlerde Japonya’da çok şiddetli bir deprem oldu. İnsanlar yaşadıkları ve kullandıkları binalardan dolayı ne mal ne can kaybına uğradılar. Yaşananlar deprem sonucu okyanusta oluşan tsunaminin yıkıcı etkisinden dolayıdır.
Bizde daha az büyüklükte depremler olduğu gibi tsunamiler de olmamaktadır. Peki, öyleyse bizde yaşanan depremlerdeki yaşananlar niye. Üstelik bu kayıplar daha çok neden devlet binalarında yaşanır.
Depremler olunca hep tartışılır. Sonuçta gereken tedbirlerin alınacağı ifade edilerek konu ikinci bir deprem oluncaya kadar unutturulur. Ayrıca depremin faturası müteahhitlere çıkarılarak bir iki kişi tutuklanıp halkın öfkesine set çekilir. Müteahhitlerin hırsızlığı yanında ne hikmetse o binaları denetleyenler ve iskân ruhsatı verenlere hiç mi hiç hesap sorulmaz.
Nedense ecdadın yüzyıllar önce yaptığı camiler, köprüler ve kervansaraylarda depremlerin hiç yıkıcı etkisi olmaz. Ama daha dün yapılan binalar en küçük sarsıntıda harman savrulurcasına bir toz yığını içerisinde yerle yeksân olur.
Tabii ki depremlerle birlikte bir kısım kurum ve kuruluşlar bazı araştırmalara da hız verir. Yapılan bu araştırmanın en önemlisi ise canların topluca bulunduğu okullarla ilgili olan araştırmalardır.
Maalesef, yapılan bu araştırmaya göre okullarımızın yüzde doksanının depreme dayanıksız olduğudur. 32 bin 432 okulun ise 27 bin 737’sinin 1. ve 2. deprem kuşağında olduğudur.
Ayrıca ülke genelinde 490 bin dersliğin 340 bininin yüzde 15’inin yıkılması, yüzde 70’inin güçlendirilmesi gerektiğidir. Güçlendirilmenin okulların yüzde 64’ünde yapılmasının zorunlu olduğudur. Yapılacak güçlendirmeler için ise 10 milyar gibi bir paraya ihtiyaç duyulmasıdır.
Milli Eğitim Bakanlığının 2011 yılı bütçesi ise 34 milyar liradır. Bu bütçeden 750 bin çalışanın ücreti, tedavi ve yolluk giderleri, araç ve donatım alımı ile yeni yatırımların yapılması gerekmektedir. Bu da gösteriyor ki Milli Eğitim Bakanlığına ayrılan bütçe ile güçlendirme yapılması mümkün görülmemektedir.
Ülkemizde 16 milyon çocuğun okula devam ettiği düşünüldüğünde, eğitim öğretimin devam ettiği bir saatte olabilecek bir depremin kaç cana mal olacağını varın siz tasavvur edin.
Olası bir depremde milyonlarca çocuğun ölümü tabii bir durum mu, yoksa birilerinin çıkarı uğruna yapılmış bir katliam mıdır. Elbette bir katliamdır. Bu katliamın sorumluları kimdir diye bakarsak, elbette dünyası için cebini doldurmaya çalışan her dönemin yandaş müteahhitleri, onların küçük kırıntılarla beslediği denetçiler, rüşvet karşılığı o binalara ruhsat verenler ile çıkarı uğruna tüm bunları görmezden gelen yöneticilerdir.
Herhangi bir kişi haklı veya haksız yere bir başka kişinin ölümüne neden olduğu zaman ömür boyu hapisle cezalandırılır da, katliama neden olan müteahhitler ceza yerine devlet ihalesi almaya, onları denetlerken rüşvet yiyenler üst makamlara gelmeye devam ederken, olaylara göz yuman siyasiler oy alıp ülkeyi ne güzel yönettiklerinin nutuklarını atarlar. Galiba bu da ülkemizde demokrasinin ne kadar ileri gittiğinin göstergesi olsa gerek.
En azından şu son depremden ders çıkarılarak bugüne kadar düşülen hatalara tekrar düşülmez. Ha şu son deprem derken orada kaybettiğimiz canlar ciğerlerimizi param parça etmiştir. Ölenlerimize Allahtan rahmet, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Bu hale gelmelerine neden olanları da Allaha havale ediyorum.
Ancak depremin oluşumuyla birlikte olayları kendileri için bir ranta çevirmeye çalışanları da üzülerek izliyorum. Adeta güç birliği yaparcasına harekete geçen bölücüler ve yandaşları halkı kışkırtmaya devam ediyor. Bazı dedikodularla kişileri ve güvenlik güçlerini hedef göstererek olaylara neden oluyorlar. Bazıları ajitasyon peşinde koşarak olacaklardan medet ummaya çalışıyor.
O beldelerde insanların acısı büyüktür. Sorunları vardır. Eksiklik aksaklıklar çoktur. Bunlara katılmamak mümkün değildir. Bu durum, bu depreme has bir olayda değil, bundan önceki depremlerde de yaşanmıştır. Anlayacağınız kasıttan ziyade yetersiz ve tedbirsizliğin sonucudur.
Dileriz gerekli dersler çıkarılır, tahrikçilerin önüne geçilip acılı halkın yaraları biran önce sarılıp bir daha, görülen eksiklik ve aksaklıklara meydan verilmez.

Yazarın Diğer Yazıları