2000’li yılların başından beri pek çok etnik grup, bağlı olduğu devletlerden ayrılıp tam bağımsız ve egemen devletler kurmaya çalışıyor. Ancak bunlardan çok azı başarılı oldu. Soğuk Savaş'ın sonunda Sovyetler Birliği ve Yugoslavya'nın dağılmasının ardından ortaya çıkan yeni ülke furyasına rağmen, geçtiğimiz 30 yılda neredeyse hiçbir yeni ülke kurulmadı.
BM’nin 2011'de son olarak Güney Sudan'ı üyeliğe kabul etmesinden bu yana neredeyse on beş yıl geçti. Bu durum AB tarihindeki en uzun boşluk. Ancak o zamandan bu yana gerçekleşen tüm büyük bağımsızlık hareketleri arasında çok azı, Katalonya'nın 2017'de İspanya'dan ayrılmaya yönelik talihsiz girişimi kadar ilgi gördü. Peki o zamandan bu yana bağımsızlığı desteklemek için tam olarak ne oldu?
Katalonya özerk topluluğu, İspanya Krallığı'nı oluşturan 19 bölgeden sadece birisi. İber Yarımadası'nın kuzeydoğu köşesinde, kuzeyinde Fransa, doğusunda Akdeniz yer alıyor. Güneyinde ve batısında İspanya'nın Valensiya ve Aragon eyaletleri bulunan özerk bölgenin nüfusu 7,2 milyon civarında. Katalonya, coğrafi olarak İspanya’nın 10'uncu büyük olmasına rağmen en kalabalık ikinci eyaleti konumunda. Aynı zamanda ülkenin en zengin bölgelerinden biri. Katalonya'nın İspanya'nın GSMH’sinin yaklaşık beşte birini oluşturduğu tahmin ediliyor.
Katalonya'nın uzun ve büyüleyici bir tarihi var. Antik çağda ilk olarak Fenikeliler ve Kartacalılar tarafından yerleşilen bölge, Vizigotlar tarafından ele geçirilmeden evvel Roma İmparatorluğu'nun bir parçası haline geldi. 8. yüzyılda Arap bölgeyi fethetti. 9. yüzyılda Barselona Bölgesi, Karolenj İmparatorluğu'nun içinde ortaya çıktı ve sonunda fiilen bağımsız bir varlığa kavuştu. Bağımsızlığı, komşusu Aragon Krallığı ile birleştiği 12. yüzyılın sonuna dek sürdü. Birleşmeden sonra Katalonya Prensliği olarak adlandırılan bölge, o dönemde de oldukça geniş bir özerkliğe sahipti. Ancak tüm bunlar 1469'da Aragon Kralı II. Ferdinand'ın Kastilya Kraliçesi Isabella ve Leon ile evlenmesiyle değişmeye başladı. İspanyol birleşmesinin başlangıcı olan bu olay sonrasında yaşanan süreç esnasında, Katalonya önce kendi işlerinin kontrolünü elinde tutmayı başarsa da sonraki yüzyıllarda İspanyol Krallığı’nın güçlenmesi ve giderek merkezileşmesiyle bu durum yavaş yavaş aşındı.
19. yüzyılda Avrupa'da modern milliyetçiliğin ortaya çıkışı, yeni bir Katalan siyasi ve kültürel hareketinin ilk kıpırtılarına tanık oldu. Büyüyen sanayileşme ve artan zenginlikten beslenen bu durum, 20. yüzyılın başlarında özyönetim çağrısında bulunan çeşitli siyasi parti ve hareketlerin ortaya çıkmasıyla büyüdü. Katalonya nihayet 1932'de uzun yıllar özlemini duyduğu özerklik statüsüne kavuştu. Ancak bu da kısa ömürlü oldu. Bundan sadece birkaç yıl sonra, İspanya İç Savaşı'ndaki zaferin ardından General Francisco Franco liderliğindeki milliyetçi rejim, devlet gücünü merkezileştirme ve bölgesel kimlikleri bastırma çabalarının bir parçası olarak Katalonya'nın özerkliğini iptal etti. Ancak Franco'nun 1975'teki ölümünün ardından işler yeniden değişmeye başlayacaktı. Üç yıl sonra kabul edilen yeni anayasa, gücü yeniden merkezden uzaklaştırdı ve 1979'da Katalonya özerkliğini yeniden kazandı. Daha sonra 2006 yılında yeni bir özerklik kanunu kabul edildi. Söz konusu kanunla beraber Katalonya bir ulus olarak tanımlandı ve çeşitli ulusal simgelerin kullanımının da önü açıldı. Belki de en önemlisi yeni kanunun Katalan dilini desteklemesi ve Katalan hükümetinin yetkilerini genişletmesi idi. Artık Katalonya'nın statüsü belirlenmiş gibi görünse de Haziran 2010'da İspanya Yüksek Mahkemesi'nin 2006 yasasının bazı unsurlarının anayasaya aykırı olduğuna karar vermesiyle her şey alt üst oldu. Karar bölgede büyük bir öfkeye yol açtı ve bir milyondan fazla kişinin katıldığı büyük protesto yürüyüşlerinin fitilini ateşledi.
11 Eylül 2012'de kutlanan Katalonya Ulusal Günü'nde muazzam bir protesto düzenlendi. Katalan halkı artık ayrı bir devlet olmanın zamanının geldiğine inanıyordu. Sonuç olarak Katalan hükümeti de halkın taleplerine karşı koymayarak konuyla ilgili referandum yapma kararı aldı. Ancak İspanyol hükümeti bu fikri tartışmaya bile açmadan reddetti. Katalan hükümeti bu karadan sonra yön değiştirerek, resmi bir referandum yerine Kasım 2014'te bağlayıcı olmayan bir anket düzenledi. Ankete katılanların %81'i Katalonya'nın tamamen bağımsız bir ülke olmasını yönünde görüş beyan etti. Sonu, sonraki adımları atmak için Katalonya hükümetine güç verdi. 2015'teki bölgesel seçimlerde bağımsızlık yanlısı güçlerin kazandığı bir başka zaferin ardından, Katalan yönetimi 1 Ekim 2017'de tam kapsamlı bir referandum düzenlemeye kararı aldı. Ancak İspanya, referandumu durdurmak için bölgeye polis göndererek sert bir şekilde tavır alsa da oylama devam etti. Bu sefer oyların %92'sinden bağımsızlık çıktı. Sonuçların açıklanmasından on gün sonra, 10 Ekim'de Katalonya Başkanı Carles Puigdemont, Katalonya'nın bağımsız olduğunu ilan ederek İspanya’yı ayağa kaldırdı. Ancak İspanya ile müzakerelerin yapılabilmesi için gerginliğin azaltılması gerekiyordu. Katalonyalı yetkililer de bu hali göz önünde bulundurarak deklarasyonu askıya aldılar. Fakat Madrid yine de konuşmayı reddetti. Bu durumda Katalonya hükümeti gözünü karartarak talihsiz bir bağımsızlık ilanının peşinden gitmek ya da geri adım atmak dışında hiçbir seçeneklerinin kalmadığı bir köşeye sıkıştı.
27 Ekim'de Katalan Parlamentosu tek taraflı olarak Katalonya Cumhuriyeti'nin kurulduğunu resmen ilan etti. Fakat kabul etmek gerekir ki bu son bağımsızlık ilanı tam anlamıyla bir felaketti. Aralarında İspanya'nın AB'deki ortakları ve ABD'nin de bulunduğu birçok ülkenin yalnızca İspanyol hükümetiyle iş yapacaklarını açıklamasıyla, uluslararası tanınma umutları anında suya düştü. Bu, ne AB ne de BM üyeliği şansının kesinlikle olmadığı anlamına geliyordu. Bu arada İspanyol hükümeti ayrılma girişimini sona erdirmek için devreye girdi. Anayasadaki hükümleri kullanarak Katalonya'nın özerkliğini derhal askıya aldı ve yönetimi doğrudan hedef aldı. Aynı zamanda Katalonya'nın bağımsızlık yanlısı liderlerine karşı da tutuklama emirleri çıkarıldı. Sonuç olarak, Puigdemont da dahil olmak üzere elebaşlarından birçoğu ülkeden kaçmak zorunda kaldı.
Katalonya'nın bağımsızlık girişimi, Franco'nun diktatörlüğünün sona ermesinden bu yana İspanya'yı vuran en önemli anayasal kriz olmasına rağmen, Madrid otoritesini hızlıca tesis edebildi. Aralık 2017'deki seçimlerin ardından Katalonya’da yeni bir hükümet kurdu. Ekim 2019'da İspanya Yüksek Mahkemesi ayrılık girişiminin dokuz liderine uzun hapis cezaları verdi. Bu arada yüzlerce kişi hala olaydaki rollerinden dolayı soruşturmayla karşı karşıya bulunuyor. Bütün bunlar, talihsiz bağımsızlık ilanından beş yıl sonra, 2022'nin sonunda devlet olma kampanyasının eski halinin yalnızca bir gölgesi olduğu anlamına geliyor.
Katalanlar için son umut ışığı 2023'teki İspanya ulusal seçimlerinden sonra geldi. Ulusal uzlaşmanın bir jesti olarak 2017'de hapsedilenleri zaten affeten Başbakan Pedro Sanchez liderliğindeki iktidar partisi, İspanya genel seçimlerinde çoğunluğu kazanamadı. Sonuç olarak Katalan partileriyle bir anlaşmaya vardı ve bağımsızlık ilanına katılan diğer partilere af teklif etti. Ancak Katalonya'daki pek çok kişi bunun eninde sonunda bağımsızlık oylamasının önünü açacağına inanırken, Başbakan Sanchez bunu kesin bir dille reddetti.
Mayıs 2024'te Katalanlar son bölgesel seçimler için sandık başına gitti. Yıllardır ilk kez bağımsızlığa karşı çıkan partiler kazandı ve Sanchez, bölge için yeni bir dönemin başladığını mutluluk içerisinde halkla paylaştı. Sanchez’in sosyalistleri, meclisteki 135 sandalyenin 42'sini alarak en büyük oy payını elde etti ve bağımsızlık karşıtı muhafazakar sağcı Halk Partisi bile sandalye sayısını 15'e çıkardı.
Bu arada, yapılan son anketler bağımsızlığa verilen desteğin önemli ölçüde düştüğünü gösteriyordu. Ancak pek çok kişi hala bu konuda referandum yapılmasını istiyor. Peki bağımsızlık arayışı artık bitti mi?
Bu soruya net bir yanıt vermek şimdilik çok zor. İspanyol hükümetinin konuyu tartışmayı reddetmekten vazgeçeceğine dair çok az işaret vermesine rağmen Katalonya’nın devlet olmasına yönelik kamuoyu desteğinde açık bir düşüş görülüyor. Öte yandan seçmenlerin yaklaşık üçte biri ile beşte ikisi arasında hala bu fikri desteklediği göz önüne alındığında, bağımsızlığın siyasi tartışmaların sınırlarına taşındığını öne sürmek yanlış olur. Siyasi zemin İspanya'nın bir parçası olarak kalmak isteyenlerin lehine olsa bile, bağımsız bir Katalan devleti fikri hala diğer ayrılıkçı hareketlerin çoğundan çok daha fazla halk desteği çekebiliyor, özellikle de gençlerden…
Daha da önemlisi, uzun vadede, başlangıçta bağımsızlık arayışını yönlendiren temel faktörlerin çoğu, özellikle de İspanyol hükümetinin devlet olma konusunda demokratik bir oylamaya izin vermek şöyle dursun, konuyu tartışmayı reddetmesinde somut bir değişiklik yok. Bu, ilk etapta soruna yol açan kırgınlığın çoğunu beslemeye devam edecektir. Buna tarih ve kültürle desteklenen güçlü bölgesel kimlik duygusu da eklendiğinde, Katalan bağımsızlığının şu anda gözden düşmüş olmasına rağmen kesinlikle yenilgiye uğratılmadığı hissi ortaya çıkıyor.