Kasımpaşalı kovboy!
Yer. Ankara. Mekan: AKP Genel Merkezi. Başbakan Erdoğan, partisinin MKYK toplantısında Beyaz Saray’da Bush’la yaptığı görüşmeyi aktarırken, bir sahneyi şöyle sunuyor:
“Bush’a dedim ki sen Teksas’lıysan, ben de Kasımpaşalıyım.”
Salonda gülüşmeler.
MKYK üyelerinden biri araya giriyor:
“Efenim Kasımpaşa’nın neresi olduğunu biliyor muymuş?”
Erdoğan:
“Bilmiyorsa öğrenir.”
Ve ertesi gün gazetelerde; ’Sen Teksaslıysan ben de Kasımpaşalıyım’manşetleri.
Bir hafta sonra...
Yer: Ankara.
Mekan TBMM: (AKP grup toplantısı)
Başbakan kürsüde aynen şu sözü ediyor:
“Biz eli silahlı kovboy değiliz.”
Haydaaaa... Nereden nereye!
Şimdi bir kaç gün ara ile verilen bu iki fotoğrafı kıyaslayıp sorgulayalım:
Kasımpaşalıyım diye böbürlenmek ne demek?
Eğilmeyiz, bükülmeyiz, gerekeni yaparız demek değil mi?
Nitekim öyle algılandığı için olsa gerektir ki Erdoğan da bunu partisinin MKYK toplantısında Beyaz Saray görüşmesindeki anektodu olarak sunmuştur.
Peki eli silahlı kovboy değiliz ne demek?
Bizim silahla işimiz yok demek.
İyi de hani sen Kasımpaşalıydın ve bunu Bush’a bile hatırlatmıştın?
Biri hafta önce biz Kasımpaşalıyız gerekeni gerektiğinde yaparız tavrı, bir hafta sonra bu tavrı inkar eden bir tutum.
Kısacası tam bir dün dündür, bugün bugündür tablosu..
Bu tavır üstelik sadece bu olayla da sınırlı değil.
Erdoğan’ın bu tür zikzakları kitap olacak berekette ama gazetelere bile haber yapılamıyor.
Yukarıda sunduğum iki fotoğraf, sadece Erdoğan’ı anlatmıyor aynı zamanda sınır ötesinde bulunulan noktayı da gözler önüne seriyor.
Defalarca yazdık ve maalesef haklı çıktık.
Bunların başlangıçtan beri derdi, operasyon yapmak değil, gaz almak ve zaman kazanmaktı.
Art arda verilen, sabır taşımız çatladı, sözün bittiği yerdeyiz gibi demeçler de bunun içindi.
Eli silahlı kovboy değiliz sözünün bundan başka bir izahı yoktur.
Nitekim Erdoğan’ın bu niyeti yani operasyondan sakınma düşüncesi, Cumhurbaşkanı Gül’ün Gürcistan’da, “K.Irak’ta aklı selim ön plana çıkıyor” sözleriyle de AKP politikası olduğu teyid görmüştür.
YAKIŞTIRAMADIM
Trilyonları boş kayaya atıyorlar ne demek?
Olmadı Osman Pamukoğlu Generalim hiç olmadı. “Uçaklar boş kayaları bombalıyor. Trilyonlar gidiyor” gibi bir beyan size hiç yakışmadı. Siz ki PKK ile mücadelenin gerçek bir kahramanısınız. Sizin gibi bir kahraman, TSK gibi devlet-i ebed müddet için tek sığınak olan bir kurumu, şaibe altında bırakmaz, operasyonlarına gölge düşürmez.. Kusura bakmayın ama sizin bu söylediklerinizi, DTP’liler de, benzerleri de söylüyor. TSK, sizi siz yapan kurumdur. Onun imajını muhafaza, Türkiye’yi muhafazadır. Boş kayalar bombalanıp, trilyonlar gidiyor demek; TSK’ya karşı psikolojik harekat yapmak gibi bir şeydir. Biliyorum amacınız elbette bu değil ama öyle yorumlanıyor.. Pamukoğlu Paşam, bir süreliğine olsun susunuz. Bakın kimi emekli arkadaşınız sizin bu çıkışlarınıza, terfi edememenin kızgınlığı yorumunu da getiriyor. Elbette öyle değil ama maalesef, radikal çıkışlarınız böyle yorumlara imkan tanıyor. Varsa bir teklifiniz yazın bir rapor gönderin gerekli adreslere.. Siz gerçek bir kahramansınız. Lütfen ona göre davranınız...
AKLIMA GELEN...
Sayın ve şeyini şey ettiğimin şeyi?
Kamer Genç’le takışan Bülent Arınç önceki gün TBMM kürsüsünden nezaket ve zarafet dersi verdi ve Cumhurbaşkanı ile Başbakan’ın isimlerinin Sayın olmaksızın ağza alınamayacağını söyledi. Dahası, ’Sayın’sız hitabı da sarhoş masasındaki hitaba benzetti. Bülent Arınç’ın hassasiyetine ve yaklaşımına saygı duyuyoruz ancak, tam bu noktada acil cevaplaması dileğiyle kendilerine şu soruyu yöneltiyoruz: Sayınsız hitap etmek sarhoş muhabbeti ise, “şeyini şey ettiğimin şeyi” gibi bir sözü etmek, acaba hangi tür muhabbete giriyor? Böyle bir sözü üstelik kamuoyu önünde etmek, Sayın hitabından daha mı hafiftir. Evet Sayın Bülent Arınç, lütfen bu soruma cevap verin. Söz, cevabınızı yayınlayacağım.. Evi camdan olan, başkasının evini taşlarsa böylesi sualler hemen akla geliyor.
MERAK EDİYORUM...
Gül, kimi tercih edecek?
Dün Galatasaray Üniversitesi öğretim üyelerinden bir mesaj aldım. Özet şu: GS Üniversitesi rektörlüğü için seçim yapılmış. Sonuçlar şöyle: Prof. Etem Tolga 51 oy, Prof. Ahmet İnsel 48 oy almış. YÖK bu seçim sonucu üzerine Cumhurbaşkanlığına, oyunun kuralı gereği birinci gelen Tolga’yı teklif etmiş... İkinci Cumhuriyetçi fikirleri ve AKP’ye sempatisi ile tanınan Prof. Ahmet İnsel’i ise üçüncü tercih olarak sunmuş. İddiaya göre, Ankara’da İnsel lehinde Cumhurbaşkanı nezdinde müthiş bir kulis varmış. Doğruluğunu bilmem ama eğer doğruysa ve kazara Ahmet İnsel rektör olarak atanırsa, peşinen söyleyelim bu atama tartışılacaktır. Bakalım, geçmişte bu tür atamalara yani birinci gelmeyenlerin atanmasına büyük bir öfke sergileyen Cumhurbaşkanımız, şimdi nasıl hareket edecek? Öyle ya seçimse, seçim, YÖK’ün teklifi ise teklif. Böyle bir tabloda Sayın Gül’ün Ahmat İnsel’i tercih etmesi demek, yakın geçmişine de sünger çekmesi demek olacaktır.