“Kardeşiniz zenci Türklere mensuptur”
“Bu seçim beyaz Türklerin adayıyla halkın adayı arasında geçecek!..” Böyle buyurdu Kral Suud Üniversitesi mezunu Başbakan Yardımcımız...
Tercihlerimiz farklı tecelli edeceğine göre bizim gibi memleketin yarısı beyaz Türk olacak!.. Şahsen ben varoşlarda büyüyüp, liseyi meslek lisesinde okusam da, babam işçi emeklisi olsa da, kendisi reenkarnasyondan önce Gaskonya Dükü olduğu için, bu beyaz Türklük konusunda yabancılık çekmem!..
Bu beyaz Türklük nedir, üzerinde uzlaşılmış ortak bir tanımı var mıdır Allah aşkına? Kimine göre birkaç kuşaktır şehirli, kimine göre dönme, kimine göre seçkinci sermayedar, kimine göre de jakoben...
İktidarda kalma stratejisini düşman üretme gücüne ve korkutma potansiyeline bağlamış muktedirler çok seviyorlar bu kavramı... Sürekli fırıldak çeviren, uluslararası baronlarla iş birliği yapan, halkı ezmek için fırsat kollayan bu beyazlar daima olmalı ki, memleketin ezik siyahlarının kıymeti anlaşılsın!.. Halk sürekli kendisine gösterilen düşmana nazarlarını dikerek, temsilcisi olan zenci Türkleri sırtında taşımaya devam etsin!..
Başbakan değil miydi 2003te New York Timestan Deborah Sontagla yaptığı röportajda “Bu ülkede beyaz Türkler ve zenci Türkler ayrımı var. Kardeşiniz zenci Türklere mensuptur” diyen? Zenci Türk imajı, beyazların ötekileştirdiği muhafazakârların, varoş çocuklarının ve büyük şehirlere göç ederek, şehrin eteklerine hayata tutunur gibi tutunan taşralıların, kendilerini diğerleriyle eşitleme hatta öne geçirme objesi olmak fena bir siyasî proje sayılmazdı... Skor tabelası bu projenin iyi de tuttuğunu gösterdi her seçimde...
Baktılar ki, bu zenci-beyaz ayrımının seçmen kitleleri üzerinde her daim bir karşılığı var, vuruyorlar propagandanın gözüne... Çok tutarlı olmasa da keyifli bir iş... Ezerken “Eziliyorum” diye inim inim inleyebiliyorsun!.. Yasaları istediğin gibi eğip bükerken, hatta yasaya ihtiyaç duymadan kılıç sallarken ve de ultra beyaz dişlerle donanmışken bile sanki otobüsün en arka sırasında oturmaya ebediyen mahkûm edilmiş gibi zenci taklidi yapabiliyorsun!.. Ismarlama gözyaşlarından oluşan dalgalarla mağduriyet sahilini sürekli dövebiliyorsun!..
Eski, Şehir Hatları vapurundayız ve üçüncü sınıf bir illüzyonistin bir türlü bitmeyen pazarlama sahnesine katlanmak zorundaymışız gibi... Renkler birbirine karıştı resmen... Çocuklarını, yine zengin zencilerin verdiği büyük burslarla ABD de okutan zenci, çocuklarının katilleriyle oturup anlaşılan şehit annesi beyaz!.. Halkına gavat diyen vali zavallı bir zenci, hesabı sormaktan aciz halk ise bembeyaz!.. Ayakkabı kutularında imam-hatip lisesi parası biriktirenler zenci, yakalayan gaddarlar ve soyulan kadir kıymet bilmezler beyaz!..
Gerçekten tuhaf bir ayrım... Hızlı trenin, Somanın sorumluları zenci, adam gibi ölmeyi bilmeyip iktidara tuzak kuranlar beyaz!.. Tekmeleyip ayağını inciten ve rapor alan zenci, tekmelenen ve rapor almayı aklına getirmeyen sefil ise bir beyaz!.. Marmarayın, üçüncü köprünün, havaalanının, duble yolların ihale usullerini, maliyetlerini ve siyaseti finanse etmeye yarayan havuz sistemlerini savunanlar zenci, sorgulamaya yeltendiğinde “O zaman siz boğazı yüzerek geçin” diye dalga geçilen efendiler beyaz!.. Kamu bankasının genel müdürünü arayıp “Gönder oradan iki trilyon” talimatı veren gazeteci zencilerin ezilmişliğine karşı bayrak açmış bir aydın zenci, ifşa eden bozguncu beyazın önde gideni!..
Bacı kalfanın beyaz, hacı kalfanın zenci sayıldığı bu düzende Süt oğlan Şaban muamelesi yapılan insanların cümlesine de halk deniliyor... Şimdi o halkın adayıyla beyaz Türklerin adayı, yani bir anlamda créme de la créme arasında geçecekmiş seçim!.. Bu ayrımı biz yapmıyoruz; “Halk plajlara hücum etti, vatandaş denize giremedi” mantığının ters versiyonu yapıyor!..
Trilyonlar karşılığında ekranlarda dua eden zenci hatipler kadar ağlamayı beceremesek de duayla bitirelim yazımızı: Allahım! Cuma hürmetine bizi bağışla, bu çektiklerimizi günahlarımıza kefaret say!..