Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Sadi SOMUNCUOĞLU
Sadi SOMUNCUOĞLU

Kararı doğru okumak ve orta yolu bulmak

AKP hakkındaki mahkeme kararı belliydi, ama herkes kendine göre yorumlayarak, sevinç ve üzüntü sahneleri yaşadı. Bu farklılık bile çekişme ortamını kısmen de olsa beslemeye yetti. TV’lerde sert tartışmalar oldu. Halbuki milletçe yaşanan her önemli olay, olumlu-olumsuz olduğuna bakılmaksızın bir tecrübe değerindedir. Bundan ders çıkarmak ve ülke adına yararlanmak gerekir. Bu yapılabilse, kayıplar en aza indirilebilir, çok ihtiyaç duyduğumuz normalleşme ve gerçek gündemimize dönme imkânı bulunabilir. Tıpkı büyük sıkıntıların, acıların ve felaketlerin milli birliği güçlendirmeye yaradığı gibi.
Tabii bunlar temennilerimiz. Zaten olayın üzerinden henüz üç gün geçmiş ve şok hali devam ediyor. Bundan sonra sorumlular, başta iktidar olmak üzere basiretli davranıp, eski hastalıkları çöpe atabilirlerse, özellikle de psikolojik savaşın tuzaklarına düşmezlerse, temenniler rahatlıkla birer gerçek olabilir.
Bunun için önce karar doğru okunmalıdır. Mahkeme, cumhuriyet savcısının “odak olma” suçlamasını kabul etmiş, “kapatma cezası” verilmesi talebini ise para cezasına çevirmiştir. Türkiye normalleştirilecekse, bu gerçeği herkes sükûnetle kabul etmeli ve kavga konusu yapmamalıdır. Erdoğan’ın “Biz hiçbir zaman odak olmadık” gibi itirazlarının bir anlamı yoktur. Psikolojik tepkiden ibarettir, sürdürülmemelidir. Nasrettin Hoca ne güzel söylemiş; “suç samur kürk olmuş kimse giymemiş” diye...

* * *

Bu karar doğru okunmalıdır, çünkü geleceğimizle ilgili yönleri vardır. Temel endişe, işin içine dış güçlerin karışmasındandır. Hatırlanacaktır, kapatma davası açıldığında, Avrupa canhıraş bir şekilde AKP’ye sahip çıkıp, yargıyı, hatta Türkiye’yi tehdide varan beyanlarda bulundu. ABD’nin ise, son haftalara kadar “hem nalına, hem mıhına” siyaseti güttü. Ama sona gelindiğinde rollerin değiştiği, AB’nin suskunluğa girdiği, ABD ise aktif desteğe geçtiği görüldü. Çok anlamlı bir manzara.
İşte bu aktif desteğe karşı iktidarın; İran, Irak, Suriye, Afganistan gibi önemli konularda ABD’ye “Evet” dediği şeklinde yorumlar yapıldı. Yine buna, adına “reform” denilen; Kıbrıs, Ermenistan, Patrikhane, Irak’taki kukla devletin kabulü gibi AB dayatmalarını, ABD’nin de, aynen paylaştığını ilave etmek lazım.
Bu sorunlarla ilgili rahatsız edici bazı gelişmeler olmaya başladı. Bunlar;
- Kıbrıs’ta “çözümden yana görünmek” taktiği uğruna, KKTC’yi kaybetmek sonucunu doğurabilecek stratejik hatalarda ısrar edilmesi, (Talat-Hıristofyas görüşmesinde, tamamı aleyhimize olan BM ve AB ilkeleri çerçevesinde çözüme evet denilmesi.)
- Ermenistan’la yürütülen gizli görüşmelerin endişe verici boyutlara ulaşması, en kritik dönemde TTK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun görevden alınması ve ABD Dışişleri Bakan Yardımcı Vekili’nin, Dış İlişkiler Komitesi Başkanı’na gönderdiği yazıda; “Ermenilerin, kitle kıyımlarına uğradığını tanıyoruz. Osmanlı’yı bu suçtan sorumlu tutuyoruz” demesi,
- Kerkük’te Türkmen cephesine ve televizyonuna yapılan kanlı peşmerge saldırıları,
- İran konusunda ABD ve İran yetkilileriyle ülkemizde sürdürülen olağanüstü görüşmeler, ele alındığında, hepsinin aynı zamana rastlaması çok ilginç. Tüm bunlar AKP’nin desteklenmesi karşılığında yapılıyorsa durum ciddidir, varlık davasında tehlikeli yollara giriliyor demektir. Yakından takip edeceğiz.
Karar doğru okunmalıdır. Bugüne kadar devletin yapısı ve milletin kimliğiyle ilgili, yıkıcı sonuçlar doğuracak, bölücü terörü cesaretlendirecek adımlar maalesef atılmıştır. Bu hastalıktan vazgeçilecek mi? Bu ülkede yaşayan her kişinin, kökeni ne olursa olsun Türk Milleti’nin şerefli evladı olduğu gerçeği inkâr edilecek mi? Köken/ırk iddiasıyla, bir millet değil 36 parçalı bir toplum olduğumuz fitnesiyle devlet kimliğinin değiştirilmesi safsatası sürdürülecek mi?
Haçlılara ait bu proje, bizim çıkmazımızdır. Çıkar yolsa, milli birliğimiz ve iç huzurumuzun her şeyin üstünde tutulup ülkemizin gerçek gündemine dönülmesidir. Zaten orta yol da budur. Milli davaların etrafında bütünleştiğimiz gün, bu milletin aşamayacağı engel yoktur.
Böyle biline!..

Yazarın Diğer Yazıları