Karar sonrası

Ne yalan söyleyeyim, kararlar, önce de yazdığım gibi şaşırtmadı. Aslında ampul adaleti, beklediğimden daha az ceza dağıttı, hatta bir kısım tutukluyu beraat ettirmeden serbest bıraktı. Gene beklendiği gibi, Erdoğan basını, yukarıdan verilen talimatı hazmedip, hata yapmadan yayınlamak için, 24 saat sonra, haber, yorum ve tartışma programları yaptı.
Yürüdüğüm her yerde, bindiğim her araçta, berberde, dolmuş ve takside halkın tepkisini öğrenmek için belli etmeden dinledim. Üzüleceksiniz ama halkta tepki falan yok. Sizler, ey Silivri’dekiler, yaz ve bayram tatilinde çok kişinin, umurunda bile değilsiniz. Onlar, Fener maçı, tavlada yapılan marslar, nerenin kuşbaşılı pidesinin iyi olduğu gibi hayatın önemli konularını tartışıyor. Sebep korku mu, yoksa gamsızlık mı bilemem. Halk, kendisini söğüşleyen, eli kırbaçlı yöneticilerden hoşlandığını, bir kez daha kanıtladı.
Aynı durum, dış tetikçileri için de geçerli. Diyarbakır mahkemelerinde devamlı diplomat veya milletvekili bulunduran Batı, Silivri’de, gazeteciler, öğretim üyeleri yargılanmış umurlarında değil. Onlar plan hazırlayıp, ellerini kirletmeden, işbirlikçilerine uygulattı. Şimdiki açıklamalar sadece durumu kurtarma. Bu iktidar ne zaman onların çıkarlarına zararlı duruma gelir, o zaman siz değil onlar vururlar tekmeyi.
İşte bu yüzden, Mustafa Kemal, tüm Batı ile dövüşmeyi seçti, onlara diz çöktürüp, halkını da dışarıya borçlanmadan çağdaş bir düzeye getirmek için kolları sıvadı. Batı yenilginin intikamını almak için onlarca yıl sabretti, bekledi. Onun en yakınlarından başlayarak içeri sızıp, bu planları sabote etmeyi denedi. Ölümü ardından Köy Enstitüleri yok edildi. Siyasi ayak oyunları ve eskiden başbakanı olan Bayar’ın kurduğu partiyle radikal dinciliğe ödün verildi.
Bugünün dünden farkı, teknolojideki hızlı haberleşme. Eskiden telgrafla yapılan haberleşme yerini, bugün Facebook, Twitter hesaplarına bıraktı. Bu iki olayın da uluslararası istihbarat örgütlerinin kontrolünde olduğu Snowden açıklamalarıyla kanıtlandı. Gençler kusuruma bakmasınlar ama nelere inandıklarını ben hâlâ anlayabilmiş değilim. Onlar hâlâ grilerde oynamayı, ben siyah ile beyaz arasında renk kabul etmiyorum.
Türkiye, 2014’te yerel, 2015’teki genel seçimlerden medet umuyor. Bugünden uyarayım, ampul takımı adil seçimle gitmez. Anadolu’da ve birçok çevrede dikkat ettim AKP’yi eleştirenler daha çok çevrelerindeki herkesin kendilerini ayıplamasından kaçınmak için bunu yapıyorlar. Oysa yol aynı, kolay kazanç ve kültür devrimi. Kafa aynı kafa. Kadına hak verilmez, evde oturur, ara sıra da koca, sevgisini göstermek için, döver. Hamile kadın sokağa çıkamaz. Ramazanda sigara içen çocuğu döven, öğlen Beyoğlu’nda yemek yiyor diye ihtiyar adamı kelepçeleyip gözaltına alan polis haklıdır. Bakan ve milletvekili çocuklarının gemicikleri olacaktır, çünkü bal tutan parmağını yalar. İşte özetle ve kabaca kafa bu.
Sen hâlâ kalkmış, adalet, mahkeme, dostumuz Amerika bize bunu nasıl yaptı, falan diyorsun. Bu topluluğa sırtında taş taşıtmadıklarına şükretmek gerek. Kolay para kazananlar iktidarı savunup ne kadar istikrar içinde olduğumuza herkesi iknaya çalışıyor. İstikrarsızlık içinde istikrar. Sanayisi olmayan Türkiye’nin ne kadar ihracat başarısı olduğunu belirtiyor. Aslında ihraç ettikleri taşeronluk. Ne üretiyorsun ki ne satasın.
Ne yazık ki dışarıda, Türkiye’nin ne denli büyük tehlikelerle karşı karşıya olduğunu gören Türkler kavga veriyor, gösteri yapıyor, durumu anlatmaya çalışıyor. Geçenlerde Washington’da Beyaz Saray karşısına da Silivri kurulmuş ve Amerikalılara Türkiye’de neler olduğu anlatılmıştı. İşte bu yüzden Türkiye’deki AKP iktidarı uluslararası basının gündeminde. Bir zamanlar tarihimizde cezaevlerinde kalanlar onurlu sayılmıştı, dışarıdakiler değil.
Ben sizlere sonbahar kehanetlerinde bulunmayacağım. Ama söyleyeceğim, bu iktidarın son kullanım tarihini geçirmiş olduğu. İade etmek size kalmış bir şey. Bu arada tüm okuyucularımın Şeker Bayramı’nı kutlarım.

Yazarın Diğer Yazıları