Karadan Irak’a girdik mi, girmedik mi?
Bölücü terör örgütü PKK’nın, Irak sınırındaki Çukurca ilçemize düzenlediği saldırılarda 26 askerimiz şehit oldu, 22 askerimiz de yaralandı. Çukurca Kekliktepe başta olmak üzere 7 ayrı noktaya eş zamanlı baskın yapan yaklaşık 150 teröristin Kuzey Irak’tan geldiği belirlendi. Saldırının ardından sabah 08.00 sularında sıcak takip başladı. PKK’lıların peşine düşen özel birlikler Irak sınırından içeri girdi. Savaş uçakları da örgüt kamplarını bombalamaya başladı.
Acı haber böyle duyuruldu. 19.10.2011
Nihayet, yıllar sonra da olsa, uluslararası hukuktan doğan takip hakkımızın kullanılması milletimizin yüreğine su serpti. Orta öğretim gençleri dahil Türkiye ayağa kalktı. Ama iki gün sonra, baktık ki, resmi ağızlar çelişkili konuşmaya başladı. Gerçekten askerlerimiz Irak’a girdi mi, girmedi mi?
Önce resmi açıklamaları okuyalım:
25.10.2011
Başbakan Erdoğan: “Tankların sınırı geçtiği iddiası kesinlikle doğru değil. Sadece sınırda bir normal tatbikat yapılmıştır. Herhalde bu tatbikatı arkadaşlarımız sınır ötesi olarak mı görüyor bunu anlamıyorum.”
Genelkurmay sitesindeki açıklamalar:
20 Ekim 201
“Meydana gelen bu olaylar üzerine hain eylemi gerçekleştiren terör örgütü üyelerini bularak etkisiz hale getirmek maksadıyla yurt içinde ve sınır ötesinde (Irak kuzeyinde) toplam beş ayrı bölgede komando, Jandarma Özel Harekât (JÖH) ve Özel Kuvvetlerden oluşan toplam 22 tabur ile geniş kapsamlı hava destekli kara operasyonlarının icrasına başlanmıştır.”
21 Ekim 2011
“20 Ekim 2011 tarihinde yapılan açıklamada, yurt içinde ve yurt dışında beş ayrı noktada 22 tabur ile operasyonların devam ettiği belirtilmiştir. Medya organlarında, bu açıklamamızın yanlış yorumlanarak, yapılan operasyonların tamamının yurt dışına yönelik olduğuna dair yazı ve yorumlara yer verildiği görülmüştür.”
25 Ekim 2011
“Bugün, bazı basın yayın organlarında tanklarımızın sınır ötesine geçtiğine dair haberlere yer verilmiştir. Bu haber doğru değildir.
Tank birliklerimiz...sınırlarımızın içerisinde ve sınıra yakın bölgelerde eğitim ve tatbikat icra etmişlerdir.”
Şimdi soralım:
Tankların sınırı geçmediğini, hem de “kesin” olarak öğrendik. Tanklar girmedi ne demek? Zaten geçmeyenleri soran da yok. Girdi denilen “Komando, Jandarma Özel Harekât (JÖH) ve Özel Kuvvetler” kaç taburdu? Kara operasyonunun sonucu ne oldu? Birliklerimiz döndüler mi, orada iseler ne yapıyorlar? Şehit verdik mi? Niçin teröristlerden öldürüldüğü tahmin edilenler, hava gözlemlerine dayanıyor?
Yoksa yine milletten bir şeyler mi gizleniyor? PKK’ya karşı yükselen tepkiyi bastırmak için mi böyle konuşuluyor? 9 yıllık bölücü terörle mücadelenin özeti böyle değil mi?
Başbakan Erdoğan’ın 14.10.2008 tarihli Grup konuşmasını hatırlayalım: Aynen şöyle: “Terörle mücadelede ilk yenmemiz gereken düşman öfkemizdir, öfkemiz olmalıdır. Terör örgütü benim askerime, benim polisime düşman gözüyle bakıyor. Fakat biz şu anda bütün bu bakışlara rağmen suçlu gözüyle bakıyoruz” demişti.
Buna göre, bölücü terör örgütünün vatanı, milleti ve devleti bölmesi suç değilmiş. Bu suç sayılırsa, hem düşman hem de hain olacaktır. Sadece insanları öldürdüğü için suçlu sayılıyor. Üstelik 50 bin insanın canına mal olsa da, PKK’yı değil, ilk önce milletin öfkesini yenmemiz gerekiyormuş. Zaten 2002’den itibaren çıkarılan kanunlar ve idari düzenlemelerle, bir olan millet etnik parçalara ayrılıp, siyasallaştırılarak devlete ortak edilecek noktaya getirilmedi mi? Hazırlanmakta olan “yeni” anayasa, devletin sahibini gösteren Türk milleti ifadesi yerine vatandaşlık getirilmek suretiyle, “Kürt kimliğini”, ana dilde eğitimi, özerkliği, teröristlere affı kapsamayacak mı?
Özetlersek; bu siyaset ne bölücülükle, ne onun sonucu olan terörle mücadele edebilir mi? Ne de Türk Milletinin bütünlüğü ve devletin milli-egemen-üniter karakteri korunabilir.