Yurt içi ve yurt dışında, karşı-istihbarat, propaganda, örgütlenme, suikast eylemleriyle Batı''nın "hasta adam" ilan ettiği Osmanlı devletini ayakta tutmak ve Türk vatanının mevcut mülkiyetini muhafaza etme mücadelesi vermiştir. Tuğrul Oğuzhan Yılmaz, yakın tarihimizin sayfalarında geniş yer bulan bu örgütün mücadelesinin fazlaca bilinmeyen bir sayfasını, "Teşkilât-ı Mahsûsa''nın Doğu Afrika Faaliyetleri" adlı kitabıyla açıyor. Türkiye''nin Doğu Afrika ile ilişkilerinde Osmanlı Devleti''nin son döneminde Teşkilât-ı Mahsûsa vasıtasıyla gerçekleştirdiği faaliyetlerin önemine dikkat çeken Tuğrul Oğuzhan Yılmaz, şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Bu anlamda Birinci Dünya Savaşı''nda Osmanlı Devleti''nin Cihad-ı Ekber ilanına katılarak Türklerle omuz omuza mücadele eden ve her biri kendi ülkesinin millî kahramanı olarak görülen Darfur Sultanı Ali Dinar, Habeşistan imparatoru Lic Iyasu ve Somalili dervişlerin lideri Molla Seyid Muhammed Abdullah Hasan''ın faaliyetlerinin anlaşılması Türkiye''nin bölge ülkeleriyle ilişkilerinin de tesadüf olmadığını ortaya koyacak niteliktedir. Bu çalışmada Trablusgarp Savaşı''ndan Millî Mücadele''nin sonuna kadar birçok uzak cephede mücadele eden ve tarihin satır aralarında kalmış Teşkilât-ı Mahsûsa mensuplarını hatırlamaya ve onların kahramanlıklarını bir nebze olsun hatırlatmaya çalıştık."
XX. yüzyıldaki paylaşım kavgasını sona erdirecek "büyük savaş" başladığında Osmanlı Devleti de artık son günlerini yaşıyordu. Ancak Birinci Dünya Savaşı''nı Osmanlı Devleti''nin tam bağımsızlığı için uygun bir fırsat olarak değerlendiren İttihadcılar; uzak cephelerde, çöllerde, dağ başlarında son bir mücadeleye atıldılar. Trablusgarp ve Balkan Savaşları''nda temeli atılan Teşkilât-ı Mahsûsa bu mücadelede öne çıkan kurumların başında geliyordu. Harbiye Nezaretine bağlı resmî bir birim olan Teşkilât-ı Mahsûsa, savaş boyunca farklı coğrafyalarda gayrinizami harp, istihbarat ve propaganda faaliyetleri yürüttü. Teşkilât-ı Mahsûsa''nın örtülü olarak faaliyet gösterdiği bölgelerden bir tanesi de Doğu Afrika''ydı. Birinci Dünya Savaşı sırasında Sudan, Habeşistan ve Somali''de yerel unsurlarla kurduğu ilişkiler sayesinde bölgedeki etki ve nüfuz mücadelesine Afrika Grupları Komutanlığı ve Habeşistan Başşehbenderliği üzerinden dahil olan Teşkilât-ı Mahsûsa, Doğu Afrika Müslümanlarını İtilâf Devletleri''ne karşı ayaklandırmaya çalışacaktı. Nitekim Enver Paşa, 5 Ekim 1915 tarihli bir nutkunda bu durumu şu şekilde dile getiriyordu:
"Mısır aleyhine yapılacak bir sefer muvaffak olacak... Trablus''a bir ruh nefha edeceğiz ve böylece İtalyanların başına yeni bir Habeşistan çıkaracağız... Sudan''ı ayaklandırmak için Hartum''da görünmek kâfidir".
Teşkilât-ı Mahsûsa''nın Doğu Afrika Faaliyetleri kitabında bugüne kadar hiç anlatılmayan hikâyeleri bulacaksınız. Ülkelerini ayakta tutabilmek için mücadele eden direnişçilerin unutulduğu dört yıl süren savaş sırasında "hasta adam"ın canlı canlı mezara girmesini kabul etmeyen bu idealist kuşak, işte bu coğrafyada kurulan devletlerin de temelini atacaktı.
Ötüken Neşriyat Tel:(0212) 251 03 50
***
Turan topraklarındaki Türk mührü
Prof. Dr. Mehmet Saray, "İpek Yolunda Türklerin Kültürel ve Manevi Değerleri" adlı kitabıyla yalnız kültürel ve manevi değerleri değil, bu değerleri ortaya çıkaran devlet adamlarını ve aydınları da anlatmayı amaçladığını belirterek çalışmasıyla ilgili şunları söylüyor:
"Bu öyle bir konu ki, Türk halklarının kültürel ve manevi değerlerini oluşturan dil, edebiyat, sanat, din, felsefe, sosyoloji, antropoloji, hukuk, iktisat vb. gibi konuların uzmanlarının ortaklaşa yapacakları bir çalışma ile ortaya konabilir. Böyle bir çalışmayı yapmak için Türk halklarının yaşadığı coğrafyalarda temasta olduğu milletlerin dillerini bilmeyi gerektiriyordu.
Bir akademisyen kadar tarih bilgisine sahip olan Atatürk, Türk tarihinin ve kültürünün ortaya konmasındaki eksiklikleri gören en büyük devlet adamımız idi. Nitekim, bu alanda yapılan çalışmaların eksikliğini gören Atatürk, Türk Tarih Kurumu ile Türk Dil Kurumu''nu kurdurarak bilim adamlarına yardımcı olunmasını istemiştir. Ne var ki, yeterli sayıda uzman bilim adamı yetiştiremediğimiz ve bu kurumlar da iyi çalıştırılamadığı için, Atatürk''ün arzu ettiği şekilde Türk tarihi ve kültürü araştırılıp ortaya konamamıştır. Bunun tipik örneği ise, O''nun sağlığında Prof. Afet İnan''a dikte ettirdiği ve Türk Tarih Kurumu tarafından gerçekleşmesini istediği şu programdır:
1- Türklerin devlet hayatı ortaya konarak, devletin şekli, anayasası, devlet başkanının hak ve görevleri, parlamento ve seçim kanunları, hükümet şekli ve kanuni yetkileri, mali sistemi, ordu teşkilatı, yargı organları ve işleme şekilleri.
2- Türklerin ekonomik hayatı ortaya konularak tarım, üretim dalları, endüstri hayatı, yollar ve ulaşım, iç ve dış ticaret.
3- Türklerin fikri hayatı ortaya konarak dini inanış ve kuruluşları, aile düzeni, örf ve adetleri, müspet bilimlerin bütün dalları ve güzel sanatları araştırılıp ortaya konacak ve genç nesillere okutulacaktı."
Boğaziçi Yayınları Tel:(0212) 520 70 76
***
HAFTANIN KİTABI
Gönül ferman dinlemeyince
Usta gazeteci Rahmi Turan, romandaki ustalığını da "Dağların Kartalı Hilmo" ile ortaya koyuyor:
Bu roman, vahşi dağlarda yaşanmış bir aşkın hikâyesidir.
O tarihte Şırnak dağlarında teröristler yoktu fakat eşkıya vardı. İpten, kazıktan kurtulmuş insanların kol gezdiği dağlar ölüm tuzaklarıyla doluydu. Hele bir adam vardı ki, arkasında her zaman cesetlerle dolu kanlı bir iz bırakırdı.
Bu sert ve acımasız eşkıyanın adı Abdülkerim''di.
Ve genç bir teğmen... Adı Hilmi''ydi ama bölge halkı ona ''Hilmo'' diyordu. Kulağının dibinde vızıldayan kurşunlarla alay eden, ölüm karşısında bile gülümseyebilen bir gençti Hilmo. Hilmo da, Abdülkerim de silah kullanmada olağanüstü yeteneklere sahip insanlardı.
Kader bu iki çetin kavga adamını bir gün mutlaka karşı karşıya getirecekti.
Bahar çiçeği kadar taze ve güzel bir kız için...
Sözcü Kitabevi Tel:(0212) 948 22 78
***
Meraklı macera devam ederken
Bir dönem dayısı Nebi ile birlikte Viyana''da yaşayan Şeref Düzyatanlar Psikanalizin kurucusu Sigmund Freud''un yakın dostuydu.
Bir Sigmund Freud ve Şeref Düzyatanlar kitabı "Histerik" ile akılları kurcalayan şu sorular cevap buluyor:
*Tokatlı Şeref Düzyatanlar''ın 1900''lerin başında Viyana''da ne işi vardı?
*Şeref, Nebi, Latif ve Papaz Dimitri, Sigmund Freud''la nasıl bir araya geldiler?
* Psikanalizin kurucu ismine en büyük yardımı Şeref ve yol arkadaşları yapmış olabilir mi?
Kırmızı Kedi Yayınevi Tel:(0212) 244 89 82
***
KÜTÜPHANEMDEN
İstanbul''un cahili kalmamak için
Dünyanın incisi İstanbul hakkında bırakın ciltleri, kütüphaneler dolusu eserler yazılmış. Bu şehrin gelmişine geçmişine, kültür hayatına, sosyal yaşantısına dair kitapların haddi hesabı yok gibi. (Bu konuda ciddi bir envanter olup olmadığını tam bilemiyorum) Pek tabii ki meraklıları bu kaynaklardan İstanbul hakkında pek çok şey öğreniyor. Ama bu şehirde yaşayıp da onun hakkında asgari bilgileri bilmeyenlerin sayısı da az değil. Hadi bunlardan vazgeçtik, belli bir eğitim ve kültür seviyesinin üstündeki kişiler arasında da İstanbul cahili olanlara rastlamak mümkün. Meslek hayatı boyunca bunlarla fazlaca karşılaşan Ercümend Melih Özbay, "İstanbul Palavrası" adını verdiği kitabında bu konu üzerinde duruyor. Tercüman-rehber ve turizm yazarı Özbay, önsözünde kitabı yazma amacını şöyle ifade ediyor:
"Çoğunlukla yurttaşlarımızın ve yabancıların İstanbul kentinin adını doğru yazıp söyleyemediklerine, tarihini yeterince bilmediklerine tanık oldum. Üniversitelerimizin öğretim yetkililerinden, yerli ve yabancı yazarlardan derlediğim araştırmalarımı yurttaşlarımın, meslektaşlarımın, yabancı dostlarımın bilgisine sunuyorum. Amacım, İstanbul''un tarihine, ad kökenine ve çevre sorununa çözüm getirebilmektir"
Melih Özbay''ın çeşitli tarihlerde çeşitli gazetelerde yayınlan makalelerinden derlediği "İstanbul Palavrası" 1988 yılında Çaba Yayınları''ndan çıkmış. Bulmaları mümkün olduğu takdirde İstanbul''un kültürel geçmişine merak duyanların okumalarını tavsiye ederim.
(Ahmet Yabuloğlu)