Kanunu tanımıyorlar ki uysunlar!
Dünün -bana göre- en yerinde manşetiydi Yeni Şafak'ın önce Aladağ, oradan bütün ülkeyi yakan alevlerin üzerine koyduğu o kocaman soru işareti:
NEDEN?
Lakin, taş olsa ağlatacak trajediyi, sadece, binada yangının çıkması ve çocukların kurtuluş umuduna kilit vurulmasına yol açan "ağır ihmal"le gerekçelendiren "cevap" bölümü eksikti.
***
"Kaldıkları" yerden devam etmek istiyorum:
"Neden" mi?
2 milyondan fazla nüfusa, neredeyse 50 bin öğrencisi bulunan Çukurova Üniversitesi ile özel üniversiteler ve yüzlerce liseye sahip Adana'da, YURT-KUR internet sitesine kayıtlı sadece 7 adet yurt bilgisi varken...
16 bin 800 nüfuslu, 15 yataklı Devlet Hastanesi ihalesi BİLE ancak bundan birkaç ay önce yapılabilmiş avuç içi kadar Aladağ'da, yangının çıktığı binadan başka "daha 6 yurdu" olduğu söyleniyor aynı cemaatin de ondan mesela!
***
Yeni bir soru var galiba:
Ne alaka?
Türkiye'deki cemaat/tarikat yurtlarının, okullarının kuruluş süreçlerindeki temel motivasyonları, 1924 yılından itibaren, Tevhid-i Tedrisat Kanunu ve "millî eğitim"in sağlama ihtimali olan kazanımlara bir nevi "yer altı" alternatifi yaratma ihtiyacı da o alaka!
***
Daha en baştan varlık sebepleri Türkiye Cumhuriyeti kanunlarını tanımamak olan yapıların, faaliyetlerini yürütürken neden kanunlara uymadıklarını tartışmak gibi bir garabet içindeyiz farkında mısınız?
Ve farkında mısınız;
Sizin/bizim uymak mecburiyetinde olduğumuz kanunlarla, onların kendilerini uymak zorunda hissettikleri arasında uçurumlar var!
Hatta onların kanunları, sizinkileri yıkmayı hakkın da ötesinde vazife olarak yüklüyor varsayıyorlar omuzlarına!
Bu adamların karşısına geçip de Anayasa'dan, çocukların eğitim hakkından, sosyal devletten, kız çocuklarını özellikle okutmaktan filan söz ediyoruz ya biz günlerdir mesela;
Zerre karşılığı yok onların dünyalarında.
Dolayısıyla...
Hangi yaptırımı uygularsanız uygulayın düzelmezler, düzelmeyecekler her ne yapıyorlarsa onu yasalarımıza uygun hale getirmeyecekler;
Uymamak üzere yapılı fabrika ayarları.
***
"Bazı yetkililer"in Aladağ'daki yurt binasının kapısını, penceresini, yangın tüpünü, kalan öğrencilerin yaş durumundan uygunluğunu denetlemediği, denetlediyse de usulsüzlüklerini görmezden geldiği ortada... Peki ya bu çocukların öğretmenleri? Altıncı, yedinci sınıftaki öğrencilerinin yurtta kaldığını hiçbiri mi fark etmedi? Fark ettiyse neden bu "yasa dışı" durumu Millî Eğitim'e şikayet etmedi?
***
Bu da bir tür "hepiniz oradaydınız" meselesi
Garabetin garabeti var ve yukarıda bahsettiğim yapılarla mücadele makamında yaşanıyor üstelik de;
Türkiye Cumhuriyeti'ni "şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar ülkesi" yaptırmamakla da görevli TBMM'nin "yasa yapıcı" koltukları yıllar boyunca "parsel parsel" bu yapıların kontenjanları arasında paylaştırıldı!
Zaten "Siyasal İslam"ın ete kemiğe bürünmüş hali gibi göstere göstere yaptıklarından mevcut iktidarı suçlamak en kolayı;
Ya kendinize batırmak çuvaldızı?
Misal, bu olayla gündeme gelen cemaatin kurucu liderinin damadı Adalet Partisi milletvekiliydi, bugünkü lideri ANAP döneminde bakanlık yaptı, kardeşi de AKP de milletvekilliği!..
Sonrasını araştırsak daha neler çıkar da elimin altında hazır bulunan bir araştırmadan, 3 Kasım 2002 seçimlerinden örnek vereyim:
(Şeyh) Eyyüp Cenap Gürpınar: ANAP Milletvekili Adayı.
(Şeyh) Abdülkadir Seyitoğlu: ANAP Milletvekili Adayı.
(Şeyh) A.Veli Seyda: AKP Milletvekili Adayı.
(Şeyh) Mehmet Beşir Hamidi: AKP Milletvekili Adayı.
(Şeyh) Abdulhaluk Mutlu: Saadet Partisi Milletvekili Adayı.
(Şeyh) Faruk Septioğlu: Bağımsız Aday.
Bunlar sadece bir cemaatte "makam" sahibi olanları; "yakinimdir/müridimdir" kontenjanları ayrı!
***
Bu insanlar arasında çok yüksek profilli siyaset yapma kabiliyeti bulunanlar da olabilir. Mesele; -velev ki çok kıymetliler- o çok kıymetli isimlerin dahi o siyasi partinin oyunu artırmaya karşılık o cemaatin/aşiretin/tarikatın üyelerinin en basitinden iş bulma, ihale-kredi alma imkânlarını artırma anlaşması doğrultusunda siyasete dahil edilmesi.
Ki diğer partileri de bu silsileden bağımsız düşünmeyin sakın;
Şeyh bulamıyorlarsa onlar da "aşiret liderleri"ne başvuruyorlar.
Ve biz de bu kadrodan "cumhuriyet değerleri" ekseninde politikalar üretmelerini bekliyoruz öyle mi!
***
ÇUVALDIZ...
Baktım hemen her seçim dönemi "hangi tarikat ve cemaat kime oy verecek" diye yazılar, analizler, anketler yayımlamışız gazetelerimizde; durumu olağanlaştırmışız elbirliğiyle!
"Neden"di ya en baştaki soru. Biraz da bundan işte;
Nasıl olsa hazmettire hazmettire diye "zehirler mi" diye bakmadan yemiş, hazmetmişiz, hazmettirmişiz afiyetle!