KANSER HASTALARI HANGİ DUYGULARI HİSSEDERLER?
Kanser hastalarının, tanıyı öğrendikten sonraki süreç boyunca karmaşık duygu ve düşünceler içinde bulunmaları son derece doğaldır. Bu duygu ve düşünceler genel olarak şunlardır:
Depresyon (“Ne olacağım? Nasıl baş edeceğim?”):
Bu süreçteki depresyon psikolojik bir bozukluğun işareti değildir. Büyük bir acıya verilen doğal bir tepkidir. Kişi yoğun bir üzüntü, uyku problemleri, iştah problemleri ve motivasyon eksikliği yaşayabilir.
Kabullenme:
Depresyon evresinden sonra kabullenme evresi başlar. Kabul etmek, umut etmekten vazgeçmek anlamına gelmez. Bu süreçte kabullenme, kişinin gerçekliğe alışması anlamına gelir. Bu döneme geldiklerinde hastalar, tedavilerine daha güçlü sarılır ve süreci kabul ederler. Bu yine de kişinin artık acı çekmediği anlamına gelmez.
İnkâr (Hastalığı konduramama, yakıştıramama):
İnkâr, hastalık öğrenildikten sonra yaşanan duygulara verilen doğal bir tepkidir. İnkâr, yaşanan şoku göğüsleyen savunma mekanizması anlamına da gelmektedir. Hasta, kanser tanısını aldığına inanmak istemez veya inanmakta zorlanır. Bu nedenle kanser tanısı alan herkes önce bir şok yaşar.
Öfke (“Neden benim başıma geldi?”):
İnkâr aşamasındaki hissizlik hali geçer, hastalığın acısı hissedilmeye başlar. Kanser tanısı almış kişi suçlayacak birilerini arar, suçluluk duygusu hisseder. Kişinin öfkesi herkese ve her şeyedir.
Pazarlık (“Madem olan oldu o halde belki bir çıkış yolu vardır”):
Pazarlık, kişi için “ya böyle olursa…” evresidir. Hastalık süreci için işlevsel bir amaç taşır, kişiye kısa süreli de olsa acıdan bir kaçış ve umut sağlar. Kişinin hastalığın gerçekliğine adapte olmasına yardımcı olur.
KANSER HASTALARINDA SIK RASTLANAN PSİKOLOJİK RAHATSIZLIKLAR
Psikolojik bozuklukların kanserle beraber ortaya çıkmasında birçok faktör etkilidir. Hastanın kanser tanısı almasıyla beraber, psikolojik rahatsızlıklarında eşlik etmesi beklendik bir durumdur. Hasta, tanı koyulmasından itibaren büyük bir stres yaşar. Bunu kimi hastalar rahatlıkla atlatırken kimi hastalar ise atlatamaz. Hastanın stresle başa çıkabilmesi; hastalığın türü, süresi, yeri, belirtileri, hastalığın ön görülen seyri gibi tıbbi faktörlere ve hastanın daha önceki hastalıklara uyum sağlayabilme derecesi, hastanın kendi kişiliği ve sorunları ile başa çıkma yöntemleri gibi durumlara bağlıdır. Buna ek olarak kanser hastalarında görülen başlıca psikolojik rahatsızlıklar şunlardır:
Cinsel İşlev Bozuklukları: Kanser her ne kadar fiziksel bir sağlık sorunu olarak görülse de psikososyal etkileri de göz ardı edilmemelidir. Kanserin gizli sonuçlarından biri de cinselliğe etkisi ve tedaviye bağlı cinsel sorunların ortaya çıkmasıdır. Kanserin cinsel sağlık ve cinsel birliktelik üzerinde güçlü şekilde olumsuz etkisi vardır.
Anksiyete: Kanser hastalarında en çok karşılaşılan duygu kaygıdır. Kanser süresince hastalar, gelecekleri hakkında endişe duymaktadırlar. Kanser tanısı almış kişiler ilerleyen süreçte hastalığın tekrardan nüks etmesinden dolayı endişe yaşamaktadır.
Depresyon: Kanser hastalarında tedavi sürecini getirdiği zorluklarla birlikte depresyonun görülme olasılığı oldukça fazladır. Hasta bu süreçte yalnızca hastalığıyla ilgilenmez, aynı zamanda ailesi, işi ve geride bıraktıkları ile de ilgilenir. Fiziksel sorunlarından dolayı yaşadığı zorluklar, işine ve ailesine yetememesi gibi problemler kişiyi depresyona sürükleyebilir.
Uyum Bozuklukları: Kanser hastalığının ciddiyeti ve/veya süreğen gidişi, kişinin biyolojik, psikolojik, sosyal ve varoluşsal baş etme mekanizmalarını aştığında, uyum bozukluğu belirtileri daha şiddetli bir şekilde gözlenir.
Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB): Kanser tanı ve tedavisi, hastaların stres yaratan deneyimleri uzun süre yasamalarına, uyum mekanizmalarının bozulmasına ve Travma Sonrası Stres Bozukluğu gelişmesine neden olmaktadır.
Uyku Bozukluğu: Uyku bozukluğu, kanser hastalarında sıklıkla görülen bir yan etkidir ve kanser hastalığının normal bir belirtisi olarak ortaya çıkabilir. Kanser hastaları bir yan etki sonucu olarak uykusuzluk veya aşırı uyku hali ile karşılaşabilirler. Bu durum, ek bir problem olduğu anlamına gelmez.
Bu bağlamda kanserde psikolojik rahatsızlıkların yaygınlığı yüzde 50’dir. Bunların çoğu kanserin kendisine ya da tedavilerine bağlı oluşur. Kanser hastalarının hastalığıyla ilgili olarak en çok endişelendiren durumlar şunlardır:
Beden görünüşünün bozulacağı düşüncesi
Ağrı ve acı çekme korkusu
Ölüm riskinin olması
Bakıma muhtaç olunabilmesi
Yapılan çalışmalarda kanser hastalarında depresyon gelişimi açısından risk oluşturabilecek faktörler içerisinde,
Ailede depresyon öyküsünün olması
Kontrol altına alınmamış ağrı
Düşük sosyal destek
Yakın zamanda kayıp yaşamış olmak yer almaktadır.
Hastalığın ilerlemesi
Fiziksel yeti yitimi
Ek tıbbi hastalıklar
Önceden geçirilmiş depresyon
KANSER HASTALARI PSİKOLOJİK OLARAK NASIL DESTEKLENMELİ?
Psiko-Onkoloji: Kanser hastalarının ilk tanı ve tedavi sürecinden ortaya çıkabilecek ruhsal ve davranışsal faktörlerin, tepkilerin, sorunların belirlenmesi ve kişi odaklı olarak değerlendirilmesiyle hasta ve hasta yakınının süreci mümkün olan en iyi şekilde yaşamalarına, hastalıkla baş etme becerilerinin güçlendirilmesine destek vermeyi hedefleyen yeni bir bilim dalıdır. Modern tıpta artık psiko-onkoloji desteği onkolojik tedavi yönteminin bir parçası olarak kabul görmektedir.
Kanser hastalarının gerek tanı gerek tedavi gerekse zorlu takip süreçlerinde psikolojik destek oldukça büyük önem taşır. Kanser, fiziksel bir hastalık olduğu kadar önemli sosyal ve psikolojik boyutları da olan bir rahatsızlıktır. Tüm aileyi derinden etkileyen yaşamsal bir kriz olan hastalık için sadece hastanın değil yakınlarının da psikolojik destek alması yaşamsal bu krizin hafiflemesine katkı sağlamaktadır. Kanser tedavisinde ilk evreden itibaren en zorlu süreçlere kadar geçen tüm dönemlerde kanserli hastaya psikolojik yaklaşım önemlidir. Hastaların kendilerini yalnız ve çaresiz hissettiği durumlarda psikologlar devreye girerek tedavinin devamı için hastaya gerekli olan psikolojik desteği sağlayabilmektedirler.
Kanser tedavisi gören kişiler, ağır kemoterapi seansları sonrasında kendilerini bitkin ve savaşmaya devam edemeyecek durumda hissedebilirler. Ağrılı ve sancılı süreçler yaşayan kanser hastaları için psikologlar büyük moral ve motivasyon kaynağıdır. Psikolojik müdahalelerin kanser hastalarının iyileşme sürecini hızlandırdığı da kanıtlanmıştır. Kanser tedavisi sırasında ve sonrasında oldukça büyük bir desteği olacak olan psikologları bu sürece dâhil etmenizde her zaman yarar vardır.
KANSER TEDAVİSİNDE PSİKOLOJİK DESTEĞİN TEDAVİYE OLUMLU ETKİSİ
Amerikan Psikologlar Derneği ve Ulusal Kanser Enstitüsünün verilerine göre kemoterapi ve radyoterapi; hastaların yüzde 40’ında stres tepkilerine neden olmakta ya da var olan tepkileri artırmaktadır. Kaygı, depresyon ve yaşam kalitesinde azalma hastaların en çok yakındıkları sıkıntılardır.
Tedaviler devam ederken, etkili bir psikolojik destek ile;
Geleceğe dair belirsizlik ve endişelerin azaltılmasına yardımcı olunabilir,
Temel işlevlerini kaybetme endişesinin azaltılmasına yardımcı olunabilir,
Görünümünde değişim ve kendini eksik hissetmenin iyileştirilmesi sağlanabilir,
Hastalığın tekrarlanacağı endişesi iyileştirilebilir,
Aile içi dengelerin ve ilişkilerin düzeltilmesi sağlanabilir,
İletişim ve motivasyon unsurları geliştirilebilir.
Depresyon ve moral bozukluğu iyileştirilebilir,
Kaygının azalması sağlanabilir,
Hastanın stresle baş etme becerileri geliştirilebilir,
Yoğun öfke hali, hassasiyet ve kırılganlık halinin iyileştirilmesi sağlanabilir,
Yeni durum değişiklikleriyle baş etme sağlanabilir,
Böylelikle hastalar tedavilerinde daha çok kontrol hissine ve özgüvene sahip olurken, yaşam kaliteleri de artar. Psikolojinin, kanser tedavisini etkilediği ve tedaviye olumlu etkisi olduğu araştırmalar tarafından da kanıtlanmıştır. Bireyin ve hasta yakınlarının psikolojik destek alması, aile bütünlüğünü tehdit eden bu travmatik sürecin daha kolay atlatılmasına yardımcı olur. Birey ve ailesinin hastalığın getirdiği durumla mücadele edemeyecek noktaya geldiklerinde psikoterapi desteği alınmalıdır. Psikolojik destek, doğru baş etme mekanizmalarının geliştirilmesine, hastanın tekrar özgüveninin artmasına, bu süreçte aile içerisinde oluşabilecek iletişim problemlerinin hafifletilmesine ve ruhsal sıkıntıların azalmasına katkı sağlar.
İLETİŞİM KURARKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Kanser hastalarının konuşma ihtiyacı, tedavilerinin nasıl gittiğine ve diğer faktörlere bağlı olarak günden güne değişebilir. Konuşmaya başlamalarına izin vermek veya bu konuda konuşmak isteyip istemediklerini sormak her zaman iyi bir yöntemdir. Eğer bu konuda konuşmak istemediklerini söylüyorlarsa, dinlemek daha anlamlı olacaktır.
Kanser hastalarıyla iletişim kurarken şunlara dikkat edilmelidir:
"Nasıl hissettiğini biliyorum" demeyin: Kişiler bu dönemde anlaması güç ve oldukça zor olan bir dönemden geçtikleri için sadece tedavi ve yan etkileriyle baş etmenin yanı sıra farklı problemlerle de baş etmek durumunda kalmaktadırlar. Bu nedenle bu süreçten geçmemiş kimsenin kanser hastalarının nasıl hissettiği konusunda empati yapması oldukça güç olacaktır. Siz her ne kadar iyi niyetli ve yardım etmek maksadıyla bu cümleyi kullansanız bile hastaların pek de hoşlanmadığı gerçeği ortaya çıkmaktadır.
“Bunu yeneceksin” baskısı oluşturmaktan kaçının: Kanser tanısı alan kişinin moralinin yüksek tutulması, hastalığın seyri için oldukça önemlidir. Ancak fazla motivasyon kişilerde baskı oluşturabilir ve o motivasyonu kendilerinde bulamadıkları için suçluluk duygusu hissedebilirler.
Tavsiye Vermekten Kaçının: Siz iyi olarak düşünseniz bile tavsiye de bulunmak çoğu hasta için istenmedik bir durumdur. Yeni veya alternatif tedaviler, kanseri tedavi ettiği iddia edilen diyetler hakkında konuşmak, kanserini kavramaya çalışan bir hastanın duymak istediği şeyler olmayabilir. Bu bağlamda istenmedikçe tavsiye vermek rahatsız edici olabilir.
“Cesur” olduklarına dair cümleler kurmayın: Yapılan araştırmalarla kanser hastalarının cesur olduklarına dair kurulan cümlelerin kendilerine iyi gelmediği, bu cümlelerin kendilerini daha da kötü hissettirdiği sonucuna varılmıştır. Bu bağlamda, cesur olduklarına yönelik cümleler, kanser hastalarının yakınları tarafından moral verici olarak algılansa da tercih edilmemelidir.
Suçlayıcı cümleler kurmayın: Hastanın ailesi ve yakınları bazen “Sigara içmeseydin hastalanmazdın.” gibi suçlayıcı cümleler kurabilmekte. Bu ve benzeri cümleler hastanın kendisini suçlamasına kendisini kötü hissetmesine ve utanmasına sebep olmaktadır.
Kanser hastalarına duygusunu anlamaya çalışmak ve dinlemek her zaman daha güvenlidir.
Hastayla sağlıklı ve açık iletişim kurmaya özen gösterin. Hastanın kanserle alakalı duygularını paylaşması için onu cesaretlendirmeli, iyi bir dinleyici olmalı ve hastayla iletişim halindeyken kendi korkularıyla hastayı kaygılandırmamalıdır.
Aileden birinin ya da sevilen bir yakının kanser tanısı alması oldukça zor bir süreç. Bu süreçte psikolojik desteğin öneminden bahsedebilir misiniz? Birey kendi ruh sağlığını korumak için neler yapmalı/yapmamalı?
Hasta yakınları bu süreçte hastalarına hem maddi hem de manevi anlamda destek olmaya çalışırlar. Hastalarının iyiliği ve yapılan işlerin aksamaması adına, kendi fiziksel ve ruhsal sağlıklarını zaman içinde göz ardı etmeye bile başlayabilirler. Hasta yakınının bu aşamada hastasının sağlığını her şeyden üstün tuttuğu, ona emek harcamaktan gocunmadığı, onu sağlıklı ve dinç görmenin kendisine de enerji veren bir deneyim olduğu ve bu zor zamanları hastasından aldığı güçle aşabildiği aşikârdır. Ancak unutulmamalıdır ki; bu süreçte hasta yakınlarının da fizyolojik, psikolojik ve sosyal yönden bir takım gereksinimleri ortaya çıkabilmektedir.
Psikolojik destek almak, hastalığın seyrini, tanımını, adını ya da yakınınızın hissettiği sıkıntıyı değiştirmese de sizin ona desteğinizi ve durumla baş etmenizi kolaylaştırır. Bu da yaşam kalitesi anlamında hem hasta hem de hasta yakınları açısından oldukça faydalı olur.
Hasta yakınlarının yaşadığı yoğun stres zamanla kişinin kendisini tükenmiş hissetmesine ve hayattan zevk alamamasına da neden olabilir. Hasta yakınları bu süreçte gergin, öfkeli, kaygılı ve depresif hissedebilir; odaklanma problemleri, yorgunluk, baş ağrısı ve kas gerginlikleri yaşayabilirler. Bu nedenle hasta yakınları, hastaya karşı sorumluluklarını yerine getirmeye çalışırken, kendi ihtiyaçlarını da görmezden gelmemeye özen göstermelidir.
HASTA YAKINI İÇİN ÖNEMLİ TAVSİYELER NELERDİR?
Yalnız kalmaya, geçen süreci kendi içinizde değerlendirmeye ve kendinizi dinlemeye ihtiyacınızın olduğu anlar olabilir. Kendinize ufak molalar yaratmaya çalışın,
Hastanıza bakım verme sürecinde fiziksel yorgunluk yaşamanız oldukça doğaldır. Kendi fiziksel sağlığınıza da dikkat etmek adına, beslenme ve uyku düzeninize mümkün olduğunca özen göstermeyi unutmayın.
Kendinizi ihmal etmeyin,
Hasta yakını olarak duygularınızı paylaşmaktan çekinmeyin,
Her gün kaliteli vakit geçirmeye çalışın,
İhtiyaç halinde bir uzmandan destek almaktan çekinmeyin,
Hasta ile ilgili sorumlulukları paylaşın, görev dağılımı yapın,