Editör Beyza Damgacıoğlu
Kanser tedavisinin üreme hücrelerine zarar veren bir tedavi olması nedeniyle Türkiye’de kanser tedavisi öncesi yumurta veya sperm dondurma işlemlerinin yapılabildiğinin altını çizen Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Mert Yeşiladalı, “Böylece hastalar kanser tedavisinden sonra da çocuk sahibi olabiliyor. Ancak ne yazık ki hastaların çok büyük kısmı bu konuda yeterli bilgiye sahip değil” diye konuştu.
Çocuk sahibi olmak isteyen kişiler için doğurganlığın korunması ayrı bir önem taşır.
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Öğr. Ü. Mert Yeşiladalı, bu noktada kanser tedavisi öncesinde uygulanacak yumurta ve sperm dondurma işlemlerinin hastalara çocuk sahibi olma imkanı sağlayabildiğini söyledi.
HASTALAR YETERLİ BİLGİYE SAHİP DEĞİL
Hastaların yeterli bilgiye sahip olmadığına dikkat çeken Dr. Öğr. Ü. Mert Yeşiladalı, konuyla ilgili araştırmayı paylaştı:
“2006-2010 yılları arasında ABD’de yapılan bir çalışmada kanser tedavisi alacak hastaların sadece yüzde 6’sının tedavinin kısırlığa neden olabileceği ve doğurganlığın korunmasının mümkün olduğu ile ilgili bilgilendirildiği rapor edilmiş. Bu inanılmaz düşük bir oran. Ancak son 10 yılda gerek yumurta dondurma tekniklerinin gelişmesi gerekse bu konunun kongre ve bilimsel yayınlarda daha fazla gündeme gelmesi sebebiyle bu oranda artış var. Son yıllarda İngiltere’de yapılan bir çalışmada bu oranın yüzde 34’e yükseldiğini görüyoruz. Biz üreme uzmanları olarak hem hastalarımıza hem de onkoloji uzmanlarımıza bu konu hakkında farkındalık yaratmak adına elimizden geleni yapıyoruz.”
KANSERİN KENDİSİ DE TEDAVİSİ DE DOĞURGANLIĞI ETKİLİYOR
Dr. Öğr. Ü. Yeşiladalı, özellikle yumurtalık kanseri ve rahim kanseri gibi jinekolojik kökenli kanserlerde bu organların alınması gerekebildiği için doğurganlığın yitirilmesi riski ile karşı karşıya kalınabildiğini söyledi ve şu bilgileri verdi:
“Sadece jinekolojik kökenli değil neredeyse bütün kanserlerin tedavileri, eğer kemoterapi ve radyoterapi kullanılacaksa, doğurganlığı etkileyebiliyor. Bilindiği üzere kanser, sağlıksız bir hücre grubunun kontrolsüz çoğalması sonucu gelişen bir hastalık. Kemoterapi de hücre çoğalmasını engellemeye dayanan bir tedavi yöntemi. Ancak bu yöntem maalesef vücutta çok seçici davranmıyor, o yüzden saç gibi, üreme hücreleri gibi, yenilenen ve çoğalan hücrelere zarar verebiliyor. Radyoterapi de aynı şekilde, eğer yumurtalıklara yakın bir bölgeye yapılacaksa yumurtalıkların zarar görme ihtimali yüksek. Bu nedenle bu tedavilerden önce, özellikle ileride çocuk sahibi olmak isteyen hastalar için doğurganlığın garanti altına alması çok önemli.”
“BİR ÜREME KAYBI YAŞAMAYIN”
Mert Yeşiladalı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Böyle bir imkan ve teknoloji varken geri dönüşümsüz bir üreme kaybı yaşamak, bu imkanı sonradan öğrenen hastalar için yıkıcı bir durum yaratıyor. Kadınların üreme hücreleri yumurtalar (oosit) ve bu hücreler yumurtalıklarda, erkeklerin üreme hücreleri ise spermler, bunlar da testislerde bulunuyor. Bu iki organ da, hücre çoğalmasının yoğun olduğu organlar, dolayısıyla kanser tedavisinin hedefindeler. Bu nedenle hem erkeklerde hem kadınlarda kanser tedavisine başlamadan önce doğurganlığın korunması konusu gündeme gelmelidir. En azından hasta bu konuda mutlaka bilgilendirilmelidir. Biz üreme uzmanları olarak sadece hastalarımızın değil doktorlarımızın da bu konudaki farkındalığını artırmaya çalışıyoruz.”
KANSER TEDAVİSİNDEN NE KADAR SÜRE SONRA TÜP BEBEK YAPILABİLİR?
Kanser tedavisi tamamlanır tamamlanmaz, eğer hastanın genel durumu gebeliğe uygunsa tüp bebek tedavisinin yapılabilmesinin mümkün olduğunu vurgulayan Dr. Yeşiladalı, “Hastaya öncesinde genel sağlık parametrelerine bakmak amacıyla bir dizi kan testi yapılır. Kan sayımı, karaciğer fonksiyonları, böbrek fonksiyonları, tiroid fonksiyonları gibi parametrelere bakarız. Bunlar normalse ve kanserde kür elde edildiyse tüp bebek tedavisi ile gebeliğe hazırız demektir. Hastaların bilmesi gereken bir diğer önemli konu da tüp bebek tedavisinin kanser üzerine herhangi bir etkisinin olmadığıdır.” diye konuştu.
DHA