Kanımız kurusun...
Ne yazalım.. hangi şiire neyi söyletelim.. hangi cümleyi kuralım ki derde devâ, sadra şifâ olsun.. hangi taziyeyi yazalım da ateş düşen baba ocaklarına, ana yüreklerine teselli olsun, inşirah bulsunlar.. ne diyelim..
Paramparça olmuş o tertemiz vatan evlâtlarının ardından ne yazalım?
Ardında kalan evlâtlarına ne diyelim?
Henüz dünyaya gözlerini açmamış yavrularına ne söyleyelim?
Karnında şehidinin yetimini taşıyan o anneye hangi duayı dillendirelim de teselli bulsun?
Ne yazalım, ne diyelim?
44 vatan evlâdı... 44 şehit.. 44 evlât.. 44 eş.. 44 abi.. 44 kardeş.. 44 arkadaş.. 44 sevgili.. 44 devre..
Omuzlarda tekbirlerle uğurlanıyorlar sonsuzluğa...
Âkif'in dediği gibi:
"Kâbe'yi diksek kabirlerinin başına", onlar için bir şey yapmış olmayız...
"Gelin sizi tarihe gömelim" desek, sığmazlar...
Tarihe sığmazlar ama bir tabuta sığıyor parçalanmış muazzez naaşları...
Acının ne izahı mümkün ne tesellîsi...
Yazacak hiçbir şey yok gibi sanki... Kimseye yönelik bir eleştiriye takâtim bile yok...
Şimdi, "Bu vatan evlâtları sizin açılım siyasetinizin bedelini ödüyor" diyecek takâtim bile yok...
Şimdi, "Orta Doğu'nun asâbı bozuk çocukları" dediniz, diyecek takâtim bile yok...
Şimdi, "Dağlara çıkışlar nitelik kazandı diyenler hesap versin" diyecek takâtim yok...
Şimdi, "Öcalan ölümü değil hayatı seçti" diye yazanlar sizsiniz, "PKK silah bırakıyor" diyenler sizsiniz, "Kandil postacıları sizsiniz, Âkiller Heyeti sizsiniz, açılımcılar sizsiniz bunların müsebbibi" diyecek takâtim yok...
İçim evlât acısıyla dolu, o gencecik şehitlerin babalarını düşündükçe oğullarıma sarılmaktan, oğullarımı öpüp koklamaktan utanıyorum...
Bu kan yerde bırakılırsa haram olsun bize bu devlet...
Kırılmakla tükenmeyiz evet... parmak ile sayılmayız evet..
Her dem yeniden doğarız evet...
Ama illâ ki devlet.. illâ ki devlet...
Bunun hesabını soracak olan devlet... Bu çocukların kanlarını yerde bırakmayacak olan devlet.. Bu ihânetin defterini dürecek olan devlet.. Bu alçaklığın, bu namussuzluğun, bu katillerin kökünü kazıyacak olan devlet...
Ve adâlet...
Adâlet yoksa devlet de yok.. adâlet yoksa din de yok.. adâlet yoksa millet de yok... ve devlet yoksa hiçbir şey yok...
Şimdi devlete düşen vazife bir kemende kaç hain kellenin sığacağını göstermek...
Hainlerle, katillerle barış olamayacağını anlamak..
Terörizmle mücadele argümanlarının tamamını hayata geçirmek. Para kaynaklarının üzerine gitmek, bürokrasiden temizlemek, üniversitelerden temizlemek, liselerden temizlemek, eğitim kadrolarından temizlemek, şehir yapılanmasını yok etmek.. Siyâsî uzantılarının terör örgütüne desteğini kesmek.. Sınır güvenliğini sağlamak.. En önemlisi etkin istihbaratı harekete geçirmek ve inlerinde eylem öncesi etkisizleştirmek.. Nihâyetinde Kandil denilen bataklığı kurutmak...
Evvelemirde, gecikmeden canlı bomba şüphelileri için polise 'vur emri' ve yetkisi vermek...
Ve tabii açılım sürecindeki hataları kabul etmek, Habur ve Oslo için özür dilemek...