Kandil Dağını vursak ne olur
Kandil’in, yüreği kullandığı savaş uçağından büyük pilotlarımız tarafından vurulması, bu satırların yazarı için fazla bir önem ifade
etmiyor.
Çünkü “PKK ile mücadele” göz göre göre “masa başında” kaybediliyor.
Çünkü, PKK’nın yerini Amerika ve Avrupa Birliği almış bulunuyor.
Brüksel’den Beyaz Saray’a, Irak’ın kuzeyindeki yeni oluşumdan, AKP yönetimi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne, üniversitelerden en etkili gazete ve televizyon merkezlerine kadar herkesin diline dolamış bulunduğu “siyasi çözüm” işte bu.
Bir yerlerde oturulup konuşulmuş, bir karara varılmış, altı da imzalanmış olan işte bu. Mehmetçik Cudi Dağı’nın kovuklarında 15 terörist öldürmüş, Türk F16’ları Kandil Dağı ve çevresinde PKK üslerini bombalamış, bütün bunlar evet elzem, evet terörle mücadelede olmazsa olmaz mecburiyetler, amma işte aynı zamanda yine bütün bunlar Türk halkının gözünden işte bu “masa başında” pişirilmiş “ver kurtulun” gözden kaçırılmasından başka bir şey değil.
Bize, “çok kötümsersin” deniyor.
“Senin bildiğin gibi değil!” deniyor.
Biz de, “Keşke” diyor ve soruyoruz:
“- Ne değişti de bizim bildiğimiz gibi değil!”
AB’nin Türkiye’den talepleri ve Ankara’nın bu talepler karşısındaki tavır alışı mı değişti? Hayır! Türkiye’nin elinde avucundakini yabancılara satma, yani Türkiye’nin tapu ve milli varlıklarını PKK kurucu ve destekçilerine, yani Lozan’ı değil Sevr’i, yani Ankara’da Mustafa Kemal’leri değil Artin Kemal’leri görme arzusu mu değişti? Hayır. Irak’ın kuzeyinde, daha düne kadar “Kırmızı çizgimiz” olan yapay devletçikten mi vazgeçildi? Hayır. Barzani’ni, Ermenistan, İsrail ve Yunanistan’ın Türk yurdu üzerindeki talepleri mi ortadan kalktı? Hayır.
Her şeye “Hayır!” diyoruz, peki “Evet” olan ne diye soruyorsanız 26 Eylül 1966 tarihli Yeni İstanbul Gazetesi’ni önünüze koyuyoruz.
Görüldüğü gibi Türkiye üzerinde ayrılıkçı operasyonlar ve o operasyonda Avrupa ve Barzani’nin üstlendiği rol, işte bu günlerde fiilen hayata geçmiş şeyin ta kendisidir.
Evet tarih 1966’nın 26 Eylül’ü.
İşte bizim tam bugünlerde Amerikan Silahlı Kuvvetler Dergilerinde gördüğümüz, NATO toplantılarında Türk subaylarının önüne konulan ve Irak’ın kuzeyindeki Barzani hükümetinin resmi araçlarının kapılarına çıkartma olarak vurulan, İsrail Hükümetinin Basın Enformasyon Dairesi duvarlarında asılı duran haritalar tâ 41 yıl önceden Avrupa’da elden ele dolaşıyor, yani Irak ve Türkiye daha o günden bölünüyor, Barzani sülalesi daha o günden işte bugünkü rollerde ve işin arkasında İngiltere başta olmak üzere daha o günden Avrupa’nın tamamı var.
Evet, bundan 41 yıl önceden bahsediyoruz.
Ve PKK işte bunun için kuruldu diyoruz.
Irak biraz da bunun için işgal edildi.
Türk Güvenlik Güçleri onbinlerce PKK militanını öldürdü, Öcalan yakalandı ceza evine kondu, Irak’a onlarca defa girildi peki bütün bunlardan sonra ne oldu?
Biz ne yaparsak yapalım işte bugün olanlar oldu..
AB(D) ile Barzani’nin 41 yıl önce kurdukları müşterek hayal bugün “fiili bir durum” olarak önümüze kondu, yaşanan zamanın o günden tek farkı, artık Ankara’dakilerin de bu “fiili duruma” evet demiş olmaları ve bunu Türk halkına, “AB ve Amerika’nın işbirliği ile PKK’yı bitiriyoruz” diye pazarlamalarıdır.
Gel de Atatürk’ü arama!
Gel de o gün bugündür ve halen Türkiye’yi yönetenleri içine sindirebil...